Translation of "Silah" in Japanese

0.012 sec.

Examples of using "Silah" in a sentence and their japanese translations:

Silah ihracatı yasaklandı.

武器の輸出は禁止されていた。

Silah kazara ateş aldı.

- 銃が暴発してしまった。
- その銃は暴発した。

O bir silah sıktı.

- 彼女は銃を一発うった。
- 彼女は銃を撃った。

Tom silah kontrolünün lehinde.

トムは銃規制に賛成だ。

Yumurta silah olarak kullanılabilir.

卵は武器としても使える。

Bir silah atışı çınladı.

銃声がひびき渡った。

Silah ihracatına izin verilmedi.

武器の輸出は禁止されていた。

Hiç silah bulundu mu?

武器は見つかったんですか?

Silah taşımak hukuka aykırıdır.

武器を持ち歩くのは法律違反である。

Onların birçoğu silah taşıyordu.

彼らの多くが武器を携帯していた。

Bir silah işe yarayabilir.

銃の役立つ時が来るかもしれない。

Arabamda bir silah saklıyorum.

車の中に銃が置いてあるんだ。

- O, şemsiyesini bir silah olarak kullandı.
- Şemsiyesini silah olarak kullandı.

彼は傘を武器として使った。

Onu temizlerken silah aniden patladı.

銃を掃除していたら、突然暴発してしまった。

Biz uzakta silah sesleri duyduk.

遠くで銃声がした。

Adam polise bir silah doğrulttu.

その男は銃を警官に向けた。

Adam beline bir silah taktı.

その男は腰に拳銃をさげていた。

Aniden bir silah sesi duyduk.

突然私たちは銃声を聞いた。

Antlaşma, kimyasal silah kullanımını yasaklar.

条約は化学兵器の使用を禁止している。

Amerikalılar silah taşıma hakkına sahiptir.

アメリカ人は武器の携帯を許されている。

Ve 60 binden fazla nükleer silah.

核弾頭の数は6万発以上でした

Kolunu tuhaf bir silah gibi kullanıyor.

‎腕が特殊な武器に変わる

Polis silah ateşini duyar duymaz geldi.

ピストルの発砲の音を聞いてすぐに警察がやってきた。

Ben şimdi bir silah sesi duydum.

- たった今銃声がした。
- たった今、銃声が聞こえた。

- Silahların ihracatı yasaklandı.
- Silah ihracatı yasaklanmıştı.

- 武器の輸出が禁止された。
- 武器の輸出は禁止されていた。

Başka birinin silah seslerini duymadığına şaşırdım.

私以外の誰も銃声を聞いていないことに驚いた。

Bu bölgede bir silah taşımak zorundasın.

- この辺を歩くなら銃を持って歩け。
- この辺を歩くときは銃を持ってないといけないよ。

Komutan adamlarını silah atışına maruz bıraktı.

指揮官は部下を銃火にさらした。

Çin önde gelen bir silah ihracatçısıdır.

中国は武器の有力輸出国だ。

Elime bir silah değil bir kamera aldım.

銃の代わりに カメラを選びました

Ve 10 binden fazla nükleer silah vardı.

核弾頭の数は1万発以上

Hükümet, ruhsatsız silah taşımaktan bizi men ediyor.

政府はライセンスなしに銃を携帯することを禁じている。

Biz sosyal bilgiler sınıfında silah kontrolünü tartıştık.

社会の授業で銃規制について話し合った。

Biz silah azaltma konusunda onlarla anlaşmak istiyoruz.

我々は軍縮に関して彼らと意見が一致したいと望んでいる。

O, bir silah olmadan yapmak zorunda kalacak.

彼は銃なしでやっていかなければならないだろう。

Tom her zaman bir silah taşır mı?

トムはいつも銃を持ち歩いているのですか。

- Neden ABD hükümeti insanların silah sahibi olmalarına izin veriyor?
- Neden ABD hükümeti insanların silah almalarına izin verdi?

- なぜアメリカ政府は国民が銃を持つことを許しているのですか。
- どうして合衆国政府は人々が銃を持つことを許しているのだろう?

Balistik raporuna göre, bu silah cinayet silahı olamaz.

弾道検査の報告書によれば、この銃が殺人の凶器であるということは有り得ない。

Her ihtimale karşı bir silah için etrafına bakındı.

万が一に備えて、武器になるものを探した。

Silah ateşi kötüleşiyordu bu yüzden aşağıya mahzene koştuk.

砲撃はますます激しくなってきたので、私たち、走って地下室に降りていったのよ。

ABD'de ateşli silah satışı üzerine birkaç yasal sınırlama vardır.

合衆国には小火器の販売に関する法律上の制約はほとんどない。

Görevliler şanslıydı, bu seferlik silah sesi onu korkutup kaçırmaya yetti.

警備隊はラッキーです 銃声で怖がり 逃げました

Hepsi silah ve cephane ya da patlayıcı malzemeleri satın alan

すべて 軍事訓練キャンプへの 旅費を賄ったり

O onu temizlerken silah patladı ve mermi neredeyse eşini vuruyordu.

彼が鉄砲を掃除していたら暴発し、もう少しで妻に当たるところだった。

ABD anlaşmayı ihlal edenlere karşı bir silah ambargosu çağrısında bulunuyor.

アメリカは条約違反国に対する武器の輸出禁止を呼びかけています。

Ve on altı yıl boyunca en iyi arkadaşım olarak gördüğüm bir silah arkadaşımı kaybettim . "

16年間、私の親友と見なしていた仲間 を失いました 。」

Yakında Prusya'ya karşı savaşta, önümüzdeki yıl daha da büyük bir silah başarısı gölgesinde kaldı.

翌年、プロイセンとの戦争で、さらに大きな武器の偉業によってすぐに食されました。

Halkbilimci Jonathan Young ona zarar verebilecek tek şeyin, insan tükürüğünde bulunan bir silah olduğunu söylüyor.

民俗学者のヤングいわく 人間の唾液をつけた武器で 倒したそうです