Translation of "Oğlunu" in Japanese

0.016 sec.

Examples of using "Oğlunu" in a sentence and their japanese translations:

Oğlunu öğretmen yaptı.

- 彼は息子を先生にした。
- 彼は息子を先生とした。

Oğlunu okula gönderemedi.

彼は息子を学校へやることができなかった。

- Tek oğlunu savaşta öldürttü.
- Tek oğlunu savaşta kaybetti.

彼は一人息子を戦争で亡くした。

- Oğlunu arayarak caddeleri dolaştı.
- Oğlunu arayarak sokakları dolaştı.

彼は息子を捜して町中を歩き回った。

- O, biricik oğlunu gömdü.
- O, tek oğlunu toprağa verdi.

彼女は一人息子を埋葬した。

O, savaşta oğlunu kaybetti.

彼女は戦争で息子を失った。

Trafik kazasında oğlunu kaybetti.

彼は交通事故で息子を失った。

O, oğlunu içtenlikle kucakladı.

彼は温かく息子を抱きしめた。

(O) oğlunu endişeyle bekledi.

彼ははらはらして息子を待った。

Oğlunu göremezse intihar edecek.

- 息子に会えなければ、彼は自殺をするでしょう。
- 息子に会えなければ、彼は自殺するでしょう。

O, oğlunu içtenlikle seviyor.

彼女は息子を深く愛している。

Oğlunu arabada yalnız bıraktı.

彼女は息子を車の中に一人にしておいた。

Kaza oğlunu alıp götürdü.

事故は彼女から息子さんを奪った。

O ,oğlunu kaderine bıraktı.

彼女は息子を見殺しにした。

Onlar oğlunu terk etti.

彼らは息子を勘当した。

Tom biricik oğlunu kaybetti.

トムは最愛の息子を亡くした。

- Tom iş yerine oğlunu getirdi.
- Tom işe oğlunu da götürdü.

トムは息子を職場に連れて行った。

Oğlunu bir araba kazasında kaybetti.

彼女は自動車事故で息子を失った。

Dikkatsiz olduğu için oğlunu suçladı.

彼は注意が足りないと息子をしかった。

O, oğlunu bir doktor yaptı.

彼は息子を医者にした。

O, oğlunu görmek için sabırsızlanıyordu.

彼は息子に会いたくてたまらなかった。

O, iki oğlunu savaşta kaybetti.

彼は戦争で2人の息子を失った。

Tembel olduğu için oğlunu azarladı.

息子が怠けているので、彼女はしかった。

Tek oğlunu trafik kazasında kaybetti.

彼女は、その交通事故で一人息子をなくした。

Oğlunu övdüğümde çok dikkatlice dinledi.

彼女の息子をほめたとき、彼女はとても注意深く耳を傾けていた。

O, oğlunu görmek için acele ediyordu.

彼は息子に会いたがっていた。

O oğlunu, yerindeki toplantıya katılmaya zorladı.

彼は自分の代わりに息子をその会合に出席させた。

O oğlunu tembel olduğu için uyardı.

- 彼は息子を怠けていると言って注意した。
- 彼は息子の怠惰さを戒めた。

O, oğlunu varlıklı bir adam yaptı.

彼は息子を金持ちにした。

O yoksulluk nedeniyle oğlunu üniversiteye gönderemedi.

彼は貧しかったので息子を大学に入れられなかった。

O, tek oğlunu bir kazada kaybetti.

彼らは一人息子を事故で失った。

Neden o her zaman oğlunu küçük düşürür?

なぜ彼はいつも自分の息子を悪くいうのだろうか。

Bir gazete alması için oğlunu dışarı gönderdi.

彼は新聞を取りに息子を外にやった。

Tom bir araba kazasında tek oğlunu kaybetti.

トムは一人息子を交通事故で亡くした。

Oğlunu daha ciddi çalışması için teşvik etti.

彼は息子にもっと勉強するようにと励ました。

Büyük bir şey yapmak için oğlunu teşvik etti.

何か大きなことをしろと彼は息子を激励した。

Geç saatlere kadar dışarıda olduğu için oğlunu azarladı.

彼女は息子が遅くまで出歩いたと言って大声で叱った。

O, oğlunu almadan hiçbir zaman balık tutmaya gitmez.

彼は魚つりに行くときは必ず息子を連れて行く。

O, oğlunu iyi bir eğitim ile donatmak istiyor.

彼は息子に十分な教育を身につけさせたいと思っている。

Onun tek dileği, oğlunu bir kez daha görmekti.

彼女の唯一の望みは息子にもう1度会うことだった。

O, daha çok çalışması için oğlunu teşvik etti.

彼は息子にもっと勉強するようにと励ました。

Sadece babasını değil, aynı zamanda oğlunu da tanıyorum.

私は父だけでなくむすこも知っている。

O, o kadar meşguldu ki kendisi gitmek yerine oğlunu gönderdi.

彼は多忙を極めていたので、自分で行かないで息子を行かせた。

Bay Suzuki oğlunu yurtdışında eğitim planınından vazgeçirmek için ikna etti.

鈴木氏はいろいろと説得して息子の留学計画をやめさせた。

Bay Suziki oğlunu yurt dışında eğitim görme planından vazgeçmesi için ikna etti.

鈴木氏はいろいろと説得して息子の留学計画をやめさせた。

Bay Suzuki oğlunu yurt dışında eğitim görme planından vazgeçmesi için ikna etti.

鈴木氏はいろいろと説得して息子の留学計画をやめさせた。

Tanrı, Oğlunu dünyayı yargılamak için dünyaya göndermedi; dünya onun aracılığıyla kurtulsun diye gönderdi.

神が御子を世に遣わされたのは、世を裁くためでなく、御子によって、世が救われるためである。