Translation of "Kendisi" in Japanese

0.017 sec.

Examples of using "Kendisi" in a sentence and their japanese translations:

- O onu kendisi yaptı.
- Onu kendisi yaptı.

彼自身そうした。

çünkü teknolojinin kendisi

なぜなら 技術そのものが 真に進歩した文明が発展するうえでの

Kendisi kürklere bürünmüş.

毛皮の服を着ている。

Problemi kendisi çözdü.

彼はその問題を一人で解決した。

Onu kendisi denedi.

彼女は自分でそれをやってみた。

Kendisi öyle dedi.

彼自身がそういったのだ。

Bunu kendisi yaptı.

彼が自分でやった。

Oraya kendisi gitti.

彼自身がそこへ行った。

Kendisi bayağı kızgın.

彼女はたいへん怒っている。

Kapı kendisi açıldı.

- 戸はひとりでに開いた。
- ドアがひとりでに開いた。

Bir kurumda CEO kendisi

彼女は企業のCEOです

Müthiş bir hazırlanıcıdır kendisi.

彼は準備の達人です

Tıpkı binanın kendisi gibi.

ちなみに 建築物も同じように逆らっています

Kendisi, akrep yeme uzmanı.

‎サソリを捕食するプロだ

Napolyon'un kendisi, “Ne asker!

ナポレオン自身は次のように述べています。

Aslında onu kendisi yaptı.

実を言うと、彼は独力でそれをやったのだ。

Mike kendisi bavulu taşıyabildi.

マイクはなんとかそのスーツケースを一人で運んだ。

O, onu kendisi denedi.

彼は自分でそれをやってみた。

O onu kendisi yaptı.

彼は自分でそれをした。

Gazetecilerle kendisi konuşma yaptı.

- 彼は自ら記者たちに向かって発言した。
- 彼はレポーターたちに向かって語った。

Bu göreve kendisi başvurdu.

彼はその仕事に打ち込んだ。

Kendisi Fransız'dı. Aksanından anlayabiliyordum.

彼はフランス人だった。彼のなまりから分かったことだが。

Köpeğine kendisi bakmak zorundaydı.

彼は自分で犬の世話をしなければならなかった。

Kendisi yenildiğini kabul etti.

彼は負けを認めた。

O, oraya kendisi gitti.

彼は一人だけでそこへ行った。

Bütün çantaları kendisi taşıyabildi.

彼女はどうにか自分でバッグ全部を運んだ。

Jane mektubu kendisi yazdı.

ジェーン自身がこの手紙を書いた。

Karen oraya kendisi gitti.

カレンは自分でそこへ行った。

Kendisi; katılımcılardan, dört karttan birini

これは私が調査した 別のトリックに基づいています

Çerçevenin kendisi resimden daha değerlidir.

額そのもののほうが絵よりも高価です。

Nancy masayı kendisi hareket ettiremedi.

ナンシーは机を一人で動かすことができなかった。

O bütün elbiselerini kendisi yapar.

彼女は自分自身の服を全部自分で縫う。

Büyükbabam kendisi için mobilya yapardı.

- 祖父はよく自分で家具を作ったものだ。
- 私の祖父は自分の家具は自分で作ってましたね。

O kendisi hakkında konuşmayı severdi.

彼女は自分の話をするのが好きだった。

Kendisi en hayran olduğum romancıdır.

彼は私が最も尊敬している小説家だ。

Kendisi bunu bilmeyecek kadar akıllıdır.

彼は非常に賢いので、そんなことがわからないはずはない。

Bildiğim kadarıyla, onu kendisi söyledi.

わたしの知っているところではかれは自分でそう言ったそうです。

Keşke Jim kendisi gibi davransa.

ジムが行儀よくしてくれたならなあ。

Tom kendisi hakkında konuşmayı sevmiyor.

トムは自分のこと話すのが苦手なんだと思う。

O kendisi hakkında konuşmayı sever.

彼女は自分のことを話すのが好きだ。

Kendisi burada, aklı başka yerdeydi.

彼は心ここにあらずという感じだった。

Tom kendisi için düşünmek zorundaydı.

トムは自分のために考えることになった。

O, akşam yemeğini kendisi pişirdi.

夕食は彼女のお手製だった。

O, kendisi ona yardım etti.

彼女が彼を助けた。

- Kendisi gördüğüm en uzun boylu insan.
- Kendisi gördüğüm en uzun boylu adam.

彼は私が今まで会ったうちで、一番背が高い人です。

Kendisi ve ailesi için engelleri vardı.

彼は 彼自身と家族のために 障害を負ったんです

Kendisi, daha az korkutucu bir seçenek.

‎こっちのほうが安全そうだ

Mayuko kendisi için bir elbise tasarladı.

マユコは自分の服をデザインした。

Bu bana Kraliçenin kendisi tarafından verildi.

それは女王ご自身から私に与えられた。

Kendisi dünyadaki en iyi balerinlerden biridir.

彼女は世界で最も優れたバレリーナのひとりです。

O yaşta kendisi daha iyi bilir.

彼女の年齢ではもっと分別がなくてはならない。

O, kendisi hakkında hiçbir şey söylemeyecektir.

彼は自分自身のことは何一つ言おうとしない。

O, kendisi için düşünmek zorunda kaldı.

彼は自分で考えなければならない。

Bu, Mary'nin kendisi tarafından yaptığı elbise.

これはメアリーが自分で作った服です。

Kendisi için yeni bir ev yaptı.

彼は自分のために新しい家を建てました。

Kendisi polis olmasına rağmen hırsızlardan korkuyor.

警官のくせに泥棒を怖がるなんて。

Kendisi kitap kurdu denilen türde birisi.

彼女はいわゆる本の虫です。

O kendisi için seçtiği kızla evlendi.

彼は自分が選らんだ少女と結婚します。

Tom sorunlarla kendisi ilgilenmeye karar verdi.

トムは自分で何とかすることに決めた。

Ve kendisi olmasına izin verilmeyen bizlerin sayısının

ヨーロッパで育った 私のような子供に本当によくあるのが

Maceralar yaratır. Mimarinin kendisi de bir maceradır.

冒険が生まれ 建築は冒険となります

Hiç kimse kendi başına kendisi için yaşayamaz.

- 人はひとりでは生きていけぬ。
- 人はひとりで、だれにも頼らずには生きられない。

Nancy kendisi için hiçbir şeye karar veremez.

ナンシーは自分で何も決められない。

Görevi yürütmenin çok zor olacağını kendisi biliyordu.

その任務が困難であることを彼女自身が知っていた。

Kendisi partinin gelecek vaadeden genç insanlarından birisidir.

彼は党の活動的な若手のひとりである。

Genç görünüyor ama aslında kendisi kırkın üzerinde.

彼は若く見えるが、実際は40すぎだ。

Kendisi için çok büyük bir ceket giydi.

彼はだぶだぶの上衣を着ていた。

O, karısı hastayken kendisi için yemekler pişirdi.

彼は妻が病気の時一人で食事を作った。

John sormadan birkaç adet pastayı kendisi aldı.

ジョンは誰にも断らずに、パイを数切れ勝手に取って食べた。

Bayan Gray çocuğa kendisi konuşurken konuşmamasını söyledi.

グレイ先生はその少年に自分がしゃべっている間は黙っていなさいと言った。

Üzücü sahneyi kendisi için resmederken gözleri gözyaşlarıyla doluydu.

その悲しい光景を思い描くと彼女の目には涙があふれた。

Oynayan diğer çocukları seyreder ama asla kendisi katılmaz.

彼女は他の子供たちが遊ぶのをただ見ているだけで、自分から参加しない。

- Kendisi bir arkeolog'un yardımcısıdır.
- O bir arkeologun asistanıdır.

彼は考古学者の助手である。

Bay Smith Jane'e kendisi ile evlenmesini rica etti.

スミス氏はジェーンに結婚を申し出た。

Anlaşılan yaranın kendisi sadece birkaç dikişe ihtiyaç duyuyor.

怪我自体はなん針か縫う程度だそうです。

Bugün, sinir koruyucu prostatektominin bir kısmını kendisi yapmayı umuyor;

今日行われる 勃起機能を残すための 非常に繊細な神経温存の摘出手術を

Artık kendisi savaşmayacağına göre… Tuileries'e dönmesine izin verin ve

彼はもはや自分で戦争をすることはないので…彼をチュイルリーに戻させ、

Patron, Bay Brown'dan kendisi yokken işyerinin sorumluluğunu almasını istedi.

上司は自分が留守の間事務所の管理を、ブラウン氏に依頼した。

- O, Leeds'te bir İngilizce profesörüdür.
- Kendisi Leeds'te İngilizce hocası.

彼はリーズ大学の英語の教授です。

- O, tek başına oraya gitti.
- O, oraya kendisi gitti.

彼は一人だけでそこへ行った。

- Tom, bağcıklarını tek başına bağlayamaz.
- Tom, bağcıklarını kendisi bağlayamaz.

- トムは自分で靴ひもを結べない。
- トムは靴のひもが結べない。

Sürekli tartışma yaratan bu grubun asıl derdi ilerleme fikrinin kendisi.

「おしゃべり階級」を苛立たせるのは 進歩という考えそのものなんです

O parka giderek parkı kendisi için bir araç haline getirdi.

彼が公園に行くことで そこが活動の舞台となります

Yetişkin bir kızım var, kendisi mutlu, zeki ve harika biri.

賢く 幸せで 素晴らしい 大人の娘がいるだけです

O bir çocuk olmasına rağmen işi kendisi yapmaya karar verdi.

彼は子供であったが、独力でその仕事をすることに決めた。

O sonunda bir politikacı olarak kendisi için bir isim yaptı.

彼はついに政治家として名を残した。

O, o kadar meşguldu ki kendisi gitmek yerine oğlunu gönderdi.

彼は多忙を極めていたので、自分で行かないで息子を行かせた。

Tom Mary'den kendisi geri dönünceye kadar olduğu yerde kalmasını istedi.

トムは自分が戻るまでメアリーにその場を動かないで欲しかった。

- Kendisi ülkemizin en iyi beyinlerinden biridir.
- Ülkemizdeki en zeki kimselerden biridir.

彼は我が国有数の頭脳の一人だ。

O, derin bir nefes aldı ve sonra kendisi hakkında konuşmaya başladı.

彼女は深呼吸してから、身の上を語り始めた。

- Kendisi için her şeyi yapmayı sever.
- Her şeyi kendi başına yapmayı sever.

彼は何でも自分でするのが好きだ。

- Bildiğim kadarıyla, o nazik bir kız.
- Bildiğim kadarıyla kendisi yardımsever bir kız.

私の知っている限りでは彼女は親切な少女である。

- Bildiğim kadarıyla kendisi dürüst bir insan.
- Bildiğim kadarıyla o dürüst bir adam.

私の知っている限りでは、彼は正直者です。

- Kendisi Japonya'daki en meşhur bilim adamlarındandır.
- Japonya'daki en büyük bilim adamlarından biridir.

彼は日本で最も偉大な学者の一人です。

Kitaplar olmasaydı, her nesil kendisi için geçmişin gerçeklerini yeniden keşfetmek zorunda kalacaktı.

書物がなければ、それぞれの世代は過去の真理を自分で再発見しなければならないだろう。

- O ekonomik yönden ebeveynlerinden bağımsız.
- Kendisi maddi yönden anne-babasına bağımlı değil.

彼は両親から経済的に独立している。

Onun erkek kardeşleri, kız kardeşleri ya da kendisi babalarını karşılamak için istasyona gitmeli.

兄たちか、姉たちかそれとも彼自身が両親を迎えに駅に行くべきだ。

Lisa o kadar yeteneklidir ki kendisi için vida ve benzeri küçük nesneleri bile yapabilir.

ライザは大変器用なので、自分でネジや同じような小物を作ることさえできる。

- Kendisi Japonya'daki en meşhur şarkıcılardandır.
- Japonya'daki en ünlü şarkıcılardan biridir.
- O, Japonya'daki en tanınmış şarkıcılardan biridir.

彼は日本でもっとも有名な歌手の一人だ。