Translation of "Beraber" in Japanese

0.010 sec.

Examples of using "Beraber" in a sentence and their japanese translations:

Yararı beraber paylaştık.

我々はその利益を分け合った。

Beraber pikniğe gittik.

私達は一緒にピクニックに行った。

Başka köpeklerle beraber etrafta beraber koşarak geçen zamanlar.

別の犬と走り回った思い出なども 思い起こしたかもしれません

Onunla beraber görünmek istemiyorum

彼と一緒にいるところを見られたくない。

Yaşadığı deneyimi onunla beraber yaşayabiliyorduk,

一緒に体験を 作り出すことができます

üniversitede laboratuvarda öğrencilerle beraber değil

大学の研究室の学生ではなく

Ara sıra beraber balığa gideriz.

- 私たちは時折釣りに行く。
- 私たちは時折一緒に釣りに行きます。

Hurmayı bademle beraber yemeyi severim.

アーモンドと一緒にデーツを食べるのが好きです。

Onlar bu projede beraber çalıştılar.

彼らはこの計画に連帯してあたった。

Tom ve Mary beraber oynuyorlar.

トムとメアリーなら一緒に遊んでるよ。

Yine de deneyimi onunla beraber ölecek

それにも関わらず彼の経験は 継承されません

Beraber, göz korkutucu bir kalabalık oluşturuyorlar.

‎迫力満点の大所帯だ

Bütün kilise çanları beraber çalmaya başladı.

教会の鐘が一斉に鳴り出した。

Tom ve Mary ödevlerini beraber yaptılar.

トムとメアリーは一緒に宿題をした。

Onunla beraber olduğun sürece mutlu olamazsın.

あなたは彼と一緒にいるかぎり、幸福にはなれません。

İngilizce konuşmakla beraber Fransızca da konuşabilir.

彼は英語に加えフランス語も話すことができます。

Tom ve Mary akvaryuma beraber gittiler.

トムとメアリーは一緒に水族館へ行った。

özsaygının da bununla beraber gelmesi gerektiğini öğretti.

承認や自己肯定も 内面から生まれなければならないと

O bir yazar, bununla beraber bir siyasetçidir.

彼は作家でもあり、かつまた政治家でもある。

Ne? Yalnız mısın? Tom'la beraber geleceğinizi düşünmüştüm.

あれ、一人なの? トムと来るのかと思ってた。

- Bütün günü beraber geçirebiliriz.
- Tüm günü buna ayırabiliriz.

一日、そこで過ごせるわね。

Tom ve Mary bir daha beraber olacak mı?

- トムとメアリーって、よりを戻したの?
- トムとメアリーって、仲直りしたの?

Ai ve Mariko yakın arkadaşlar. Her yere beraber giderler.

愛と真理子はとても仲が良く、どこにでもいっしょに行く。

Tom ve Mary kendi kostümleri için beraber alışverişe gitti.

トムとメアリーは一緒に衣装を買いに行った。

Yeni Ay'ın oluşturduğu gelgitten faydalanarak binlerce soydaşıyla beraber yüzeye çıkıyor.

‎新月の大潮に乗って‎― ‎大群が海面に上がってきた

- Ara sıra beraber filme gideriz.
- Arada bir birlikte sinemaya gideriz.

私たちはときどきいっしょに映画を見に行く。

Öğretmen parmağıyla beni işaret etti ve onunla beraber gitmemi istedi.

先生は私を指差し、いっしょに来るように言った。

- Onlar bu projede beraber çalıştılar.
- Bu proje üzerinde ortaklaşa çalıştılar.

彼らはこの計画に連帯してあたった。

Barda yanımda oturan şafak sökene kadar beraber içtiğim adamlarla gerçekten iyi anlaştım.

飲み屋で隣り合わせた奴と意気投合しちゃってさ、朝まで飲んじゃったよ。

- Tüm gün beraber oynamaya bayılırlardı.
- Tüm gün birlikte oynayarak zaman geçirmeyi severlerdi.

彼らは大好きで、いつも一緒に遊んですごした。

- Ben sizinle birlikte gitmek istiyorum.
- Seninle beraber gitmek istiyorum.
- Ben seninle gitmek istiyorum.

- 私は君と行きたい。
- 君と一緒に行きたいんだ。
- 一緒に行きたいな。
- あなたと一緒に行きたいな。

- Dün kardeşlerim ve arkadaşlarımla çok güzel bir akşam geçirdim, yaptığımız mangal da çok güzeldi.
- Dün kardeşlerim ve arkadaşlarım beraber süper bir akşam geçirdik ve mangal da çok iyidi.

私たちは昨日兄弟や友達と素敵な夜を過ごしたが、バーベキューも本当によかった。