Translation of "çocuğun" in Japanese

0.013 sec.

Examples of using "çocuğun" in a sentence and their japanese translations:

Çocuğun zekasına şaşırdım.

僕はその少年の利発なのに驚いた。

Çocuğun kaç yaşında?

お子さんはおいくつですか?

Çocuğun var mı?

子供がいますか。

- Çocuğun kitabımı lime lime etti.
- Çocuğun kitabımı paramparça etti.

僕の本をばらばらに引き裂いたのはあなたの子供だ。

Çocuğun hayatından umut kesildi.

その少年は死んだものとしてあきらめられた。

Çocuğun iyi refleksleri var.

その少年は運動神経が発達している。

Çocuğun yüksek ateşi var.

その子は高熱である。

Onlar çocuğun yardımına gittiler.

彼らはその少年を助けに行った。

Şu çocuğun saçı siyahtır.

あの少年の髪は黒いです。

Ben bu çocuğun arkadaşıyım.

私はこの子の連れだ。

O, çocuğun gözlerine baktı.

彼はその少年の目を覗き込んだ。

Kaç tane çocuğun var?

子供は何人ですか。

Gözyaşları bir çocuğun silahıdır.

涙は子供の武器である。

Çocuğun keman çaldığını duyduk.

私達はその少年がバイオリンを弾いているのを聞いた。

O, çocuğun üzerine eğildi.

彼女はその子の上に身をかがめた。

O, çocuğun elini yakaladı.

彼は子どもの手をつかんだ。

O, çocuğun elini bıraktı.

彼女は男の子を放した。

- Bu çocuğun annesi bir sunucu.
- Bu çocuğun annesi bir spiker.

あの子のお母さんはアナウンサーです。

- O çocuğun annesi bir spiker.
- O çocuğun annesi bir sunucu.

あの子のお母さんはアナウンサーです。

Çocuğun nehri yüzerek geçmesi imkansızdı.

少年がその川を泳いで渡ることは不可能だった。

Doktor hasta çocuğun üzerine eğildi.

医者は病気の子供の上に身をかがめた。

Doktor çocuğun yaralı bacağını sardı.

医者は少年のけがをした足に包帯をした。

Çocuğun su çiçeği durumu var.

その子は水疱瘡の症状がある。

O çocuğun su korkusu yok.

その子は水を全然怖がらない。

Çocuğun elinde bir saati var.

その男の子は手に時計を持っている。

O çocuğun birkaç arkadaşı var.

- その子はあまり友人がいない。
- あの子は友達がほとんどいないのよ。

Çocuğun oynayacak birkaç arkadaşı var.

その子には遊び友達がほとんどいない。

Anne hasta çocuğun sırtını ovaladı.

母親は病気の子供の背中をさすった。

O, çocuğun gözyaşlarını öperek geçirdi.

彼女は泣いている男の子にキスをしてなだめた。

O çocuğun kim olduğunu bilmiyorum.

- 私はあの少年が誰なのか知らない。
- あの男の子が誰かは知らないなあ。

Bir çocuğun caddeyi geçtiğini gördüm.

少年が通りを横切っているのが見えた。

Her çocuğun bir bisikleti vardır.

どの少年も自転車を持っている。

Bir çocuğun sevgiye ihtiyacı vardır.

子供には愛情が必要だ。

Çocuğun Tokyo'ya yalnız geldiğine inanmıyorum.

この子がひとりで東京まで来たなんて信じないよ。

Bu top o çocuğun hazinesidir.

- このボールはあの男の子の宝物です。
- このボールはあの子の宝物なんだ。

Sen bir çocuğun bir meleğisin.

あなたは天使のような子だ。

Çocuğun bıçaklarla oynamasına izin vermeyin.

子どもをナイフで遊ばせないようにしてください。

Bu top o çocuğun servetidir.

- このボールはあの男の子の宝物です。
- このボールはあの子の宝物なんだ。

Çocuğun kırmızı bir yüzü vardı.

少年は赤い顔をしていた。

Ben çocuğun dürüst olduğuna inanıyorum.

私は、あの少年は、正直だと思う。

Bir ebeveyn, birinci sınıfa giden çocuğun

ある親の曰く

Binlerce çocuğun yaşam sürecini takip ediyor.

生涯を追跡調査しました

Çocuğun gömleğinde bir boya lekesi var.

少年のシャツにはペンキのしみがある。

Yeni çocuğun sinirsel bir kekemeliği vardı.

その来たばかりの子はおどおどして口ごもった。

Çocuğun iyi bir okul sicili var.

- その少年は学業成績がいい。
- その子は学校の成績が良い。

Noel babayı gördüğünde çocuğun yüzü parladı.

その子の顔がサンタクロースを見て高潮した。

O çocuğun büyük bir yeteneği var.

その子どもにはすばらしい才能がある。

Çocuğun o nehrin karşısına yüzmesi imkansızdı.

少年がその川を泳いで渡ることは不可能だった。

Problemi bir çocuğun bakış açısıyla düşünmeliyiz.

私たちはその問題を子供の視点から考慮すべきである。

O çocuğun nereye gittiğini merak ediyorum.

あの子はどこへ行ってしまったのだろう。

Bir bakışta, çocuğun aç olduğunu anladı.

一目見て彼には少年が空腹なのが分かった。

Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.

先生はその少年に帰宅を許可した。

Bir çocuğun müzik yeteneği irsi midir?

子供の音楽的才能は遺伝によって決まるのですか。

Bir çocuğun bile bir sebebi olmalı.

子供でも理性があると考えられている。

Kaba kumaş çocuğun nazik cildini incitti.

きめの粗い材質がその子の柔らかい肌を傷つけた。

Çocuğun yaşı nedeniyle izin vermek zorundasın.

あの子の年を考えてやらなければいけないよ。

O çocuğun sürekli çığlığı saçlarımı ağarttı.

あの子がずっとぎゃあぎゃあ泣くのにはいらいらする。

çünkü biz bunu çocuğun yaşadığı deneyimle görüyoruz.

なぜなら 子ども達の実際の経験を通して これらの問題に直面するからです

Ve başlarız, çocuğun tüm gelişimini düşünerek başlarız-

子ども達の総合的な発達について 考えるのですー

Çocuğun kolunun altında bir beyzbol sopası var.

少年はバットを小脇に抱えている。

Kutu bir çocuğun taşıması için yeterince hafif.

その箱は子供が持てるほど軽い。

İki çocuğun yaşları toplandığında babalarınkine eşit oluyordu.

2人の子供の足すと父親の年に等しかった。

Biz hasta çocuğun acıklı çığlıkları dinlemeye dayanamadık.

病気の子どもの痛ましい泣き声を聞くのは我々には耐えられなかった。

Bir çocuğun yola çıktığını gördüğünde sert frenledi.

彼女は子供が道路に飛び出すのを見て強くブレーキをかけた。

Çocuğun çitin üzerinden atladığını ve kaçtığını gördü.

彼はその少年が垣根を飛び越えて、逃げていくのを見た。

Lütfen çocuğun göle yakın gitmediğinden emin ol.

- 子供が池のそばに行かないように気をつけてください。
- 子供が池に近づかないように気をつけてください。

Çocuğun ne kadar hızlı büyüdüğünü görmek şaşırtıcıydı.

子供がどんなに速く成長するかを見るのは驚きだった。

Her küçük çocuğun bir kahramana ihtiyacı vardır.

男の子はみなヒーローが必要だ。

O, kanepede uyuyan çocuğun üzerine battaniye örttü.

彼女はソファーで眠っている子供に毛布をかけた。

Abonelik tutarını doğrudan çocuğun banka hesabına iade edelim.

子供の銀行口座にその料金を そのまま返金することにします

Çocuğun çok soğuk olmasına rağmen üstünde paltosu yoktu.

- とても寒かったが、少年はオーバーを着ていなかった。
- とても寒かったが、その少年はオーバーを着ていなかった。
- とても寒かったが、そのオーバーを着ていなかった。
- とても寒かったのにもかかわらず、その子供はオーバーコートを身につけていなかった。

Bir çocuğun saygı duyabileceği bir babaya ihtiyacı var.

男の子には尊敬できる父親が必要です。

Bu iş bir çocuğun bile yapabileceği kadar kolaydır.

この仕事は単純なので子供にもできる。

Şu çocuğun bisikletle Hokkaido'dan Kyushu'ya seyahat ettiğini duydum.

その少年は北海道から九州まで自転車旅行をしたそうです。

Genç, çocuğun hayatını kurtardığı için övgüyü hak etti.

少年はこの子供の命を救ったことに対して賞賛に値する。

Bu kitap bir çocuğun okuyabileceği kadar çok basittir.

この本はとてもやさしいので子供でも読める。

Bu kitap beş yaşındaki bir çocuğun okuyabileceği kolaylıkta.

この本は5歳の子でも読めるくらいやさしい。

Her çocuğun aynı eğitim fırsatlarına sahip olması zorunludur.

あらゆる子供が同じ教育の機会を持つことが絶対に必要だ。

O çocuğun bisikletle Hokkaido'dan Kyushu'ya seyahat ettiğini duydum.

その少年は北海道から九州まで自転車旅行をしたそうです。

Genç bir çocuğun küçük bir kelime haznesi vardır.

幼い子供は語いが少ない。

O, tavuğun civcive yaptığı gibi o çocuğun üzerinde süzülüyor.

彼女はその子につきまとって、うるさく世話を焼く。

- Kirli çocuğun kılık değiştirmiş bir prens olduğu ortaya çıktı.
- Üstü başı kirli çocuğun kılık değiştirmiş bir prens olduğu ortaya çıktı.

その汚い少年は変装した王子だとわかった。

Yabancıyı izleyip işaret eden küçük çocuğun çok kaba olduğunu düşündüm.

その外国人をじっと見て指差している少年はとても無礼だと思う。

Tom Mary'ye John'un ve başka bir çocuğun bir resmini gösterdi.

トムはメアリーにジョンと他の男の子の写真を見せた。

Bu masal yedi yaşındaki bir çocuğun okuması için yeterince kolaydır.

この童話は七歳の子が読むのに十分やさしい。

- Çocuk büyük bir potansiyele sahip.
- Çocuğun parlak bir geleceği var.
- Çocuğun geleceği parlak.
- Çocuk parlak bir geleceğe sahip.
- Çocuk parlak bir gelecek vâât ediyor.
- Çocuk vaat dolu.

その少年は大いに将来性がある。

Ailen ve çocuğun için endişeleniyorsun. Daha öncesinde hayvanlara karşı aşırı duygusal davranan biri değildim.

‎家族のことを案じた ‎ここまで生き物に ‎感情移入したのは初めてだ

Çocuğun ifadesi hayal kırıklığını gösterdi, ama öyle olsa bile o umut ışığı ile yüzümüze baktı.

ここもダメか……そんな顔になりながら、少年がそれでも一縷の望みで俺達の顔を見上げている。