Translation of "Yalnızca" in Hungarian

0.014 sec.

Examples of using "Yalnızca" in a sentence and their hungarian translations:

Bunlar yalnızca bazıları.

csak hogy megnevezzek párat.

Yalnızca örnekleme adına

Pusztán szemléltetésképpen,

Basitçe, nüfusumuz yalnızca büyümüyor,

Ráadásul nemcsak a népesség növekszik,

"Yalnızca bir kere" kuralı,

A "Csak egyszer" nagyon erős szabály,

Şirket yalnızca yoğurttan değil,

A cég nemcsak a joghurtról mondott le,

Yalnızca 146 milyon dolar.

csupán 146 millió dollárral finanszírozza.

Bu yalnızca finansal açı.

De ez csak a pénzügyi szempont, ugye?

Ancak yalnızca sabit değil.

De ez nem változatlan.

Yalnızca sana ihtiyacım var.

- Csak te kellesz nekem.
- Csak te kellesz.
- Csak téged akarlak.

O yalnızca meyve yer.

Csak gyümölcsöt eszik.

Biz yalnızca seni istiyoruz.

Mi csak téged szeretnénk.

Yalnızca tek sorum var.

Csak egy kérdésem van.

Yalnızca tek kapı var.

Csak egy ajtó van.

Yalnızca bir ağzımız var.

Csak egy szánk van.

Yalnızca bir yanlış anlamamıydı?

Ez csak egy félreértés volt?

Onu yalnızca Tom bilir.

Csak Tom tudja azt.

Tom yalnızca otuz yaşında.

Tom csak harminc éves.

Yalnızca üç günün var.

Csak három napod van.

Ben yalnızca Fransızca konuşabilirim.

Csak franciául beszélek.

Biz yalnızca arkadaş mıyız?

Csak barátok vagyunk?

- Yalnızca, benden üç yaş büyüksün.
- Benden yalnızca üç yaş büyüksün.

Te csupán három évvel vagy idősebb, mint én.

"yalnızca bir kere" olarak adlandırılıyor.

az ún. "Csak egyszer".

Son 30 yılda yalnızca ABD'de

az elmúlt 30 évben, csak az USA-ban,

Ve yalnızca teknoloji ile çözümlenmeyecek.

és kizárólag műszaki megoldásokkal nem valósítható meg.

Yalnızca Dünya ve Ay ikizlerdir.

Csak a Föld és a Hold ikrek.

Cesur olan yalnızca siz değilsiniz.

Nem csak önök bátrak.

Yalnızca insanların duyum düzeyine indirgiyorum

én csak átteszem őket az emberi hallástartományba.

Çizimler yalnızca görsellerin iletişimi sağlamıyor,

A rajzok nemcsak képeket ábrázolnak,

Bu yalnızca bir tesadüf değil.

Ez nem véletlen egybeesés.

Yalnızca söylemekten çok daha güçlü.

az sokkal hatékonyabb, mintha csak elmagyarázzuk.

Yalnızca akademiden değil ayrıca hastalardan

nem csak az orvostudománytól, de a betegektől

Bu şeyler yalnızca İsveç'te olur.

Ilyen dolgok csak Svédországban történnek.

Yalnızca dört tane at yarıştaydı.

Csak négy ló vett részt a versenyen.

Yalnızca bir kız kardeşim var.

Csak egy lánytestvérem van.

Toplantıda yalnızca altı kişi vardı.

Csupán hat ember volt a gyűlésen.

Bana yalnızca sen yardım edebilirsin.

Egyedül te tudsz segíteni nekem.

Bize yalnızca birkaç dakika verin.

Csak adj nekünk pár percet!

Aç olan yalnızca Tom değil.

Nem Tom az egyetlen, aki éhes.

O yalnızca geçici bir çözüm.

- Ez csak ideiglenes megoldás.
- Ez csak átmeneti megoldás.

Yalnızca üç ay beraber olduk.

Mindössze három hónapig voltunk együtt.

Benim yalnızca bu valizim var.

Csak ez a csomagom van.

Ben yalnızca üç saat uyudum.

Csak három órát aludtam.

O yalnızca küçük bir kız.

Ő csak egy kislány.

Tom'un yalnızca bir testisi var.

Tomnak csak egy heréje van.

Yalnızca birkaç kişi vaktinde geldi.

Csak néhány ember jelent meg időben.

Onu yalnızca pazartesi günlerinde görüyorum.

Csak hétfőnként látom őt.

Kuşatma yalnızca üç saat sürdü.

Az ostrom csak három órán át tartott.

Dünyaya yalnızca bir kere gelinir.

Az ember csak egyszer él.

Yeni ekonomi, yalnızca beş kural öneriyor.

Az új közgazdaságtan mindössze öt ökölszabályt javasol.

Yalnızca şu iki şeye ihtiyacımız var:

Csak két dolog kell hozzá:

Bir natüralistin yalnızca doğada özgür olmasıdır.

ilyen pillanatban a természettudós szabadon élvezi a természetet.

Buranın yalnızca eski bir fabrika olmamasıydı.

hogy ez nem csak egy öreg gyár,

Ne yaptığımızı düşünürken yalnızca bunu hatırlayın.

Emlékezzünk erre, amikor cselekszünk.

Amaç yalnızca bir soruya yanıt bulmak:

Célja egyetlen kérdés megválaszolása:

Yalnızca popülasyonlarının sağlıklı olmasıyla devam edebilir,

akkor érvényesül, ha példányai egészségesek,

Ama atmosferde kalan karbondioksit yoğunluğu yalnızca

De a légkörben maradó szén-dioxid-koncentráció

Dünyamız yalnızca evrenin küçük bir parçasıdır.

A mi világunk csak egy kis része az univerzumnak.

Tom beni seven yalnızca tek kişidir.

Engem csak Tomi szeret.

Ben yalnızca bir gün için buradayım.

- Csak egy napra maradok itt.
- Csak egy napot leszek itt.

Bu belgenin yalnızca bir kopyası var.

- Ebből a dokumentumból csak egy példány van.
- Ez egy egypéldányos irat.

Ben orada yalnızca bir defa bulundum.

Csak egyszer voltam ott.

Bizim sorunlarımız yok. Yalnızca görevlerimiz var.

Nekünk nem problémáink vannak. Feladataink vannak.

Bu yalnızca erkeklerin kadınlar üzerindeki casusluğu değildi.

Ez nem csak "férfiak kémkednek nők után" ügy.

Bazıları İsveç'in yalnızca küçük bir ülke olduğunu

Néhányan azt mondják: Svédország csupán kis ország,

Günümüzde yalnızca yüzlerce insan spor spikeri olabiliyor.

csak pár százan lehetnek sportkommentátorok.

Avrupalıların yalnızca %15'i okuma yazma biliyordu.

az európaiak alig 15 százaléka tudott írni-olvasni.

Bunun yalnızca %0,05'i sanat için ayrılsa

ha csak 0,05%-ot utalnánk át művészetekre,

Tom ve Mary çocuklarıyla yalnızca fransızca konuşur.

Tomi és Mari a gyerekeikkel csak franciául beszélnek.

Bunun yalnızca bir yanlış anlama olduğuna eminim.

- Biztos vagyok benne, hogy ez csupán egy félreértés.
- Biztos vagyok benne, hogy ez csak egy félreértés.

Şimdi yalnızca bir mucize bize yardım edebilir.

Csak a csoda segíthet nekünk.

Aptal sorular yok, yalnızca aptal insanlar var.

Nincsenek hülye kérdések, csak hülye emberek.

İş birliğinin amacı, yalnızca hissedarları zengin etmek değildir.

hogy a vállalat célja nem pusztán a részvényesek gazdagítása.

Bu türlerden yalnızca birine bir şey olsa bile

ha valami baj éri akár csak az egyiket közülük,

Batı medenıyeti ise yalnızca birkaç saniye yaşamış olurdu.

A nyugati civilizáció néhány másodperce létezik.

- Yalnızca bir kez yaşarsın.
- Sadece bir kez yaşarsın.

Csak egyszer élünk!

- Sadece on beş dakika.
- Yalnızca on beş dakika.

Csak tizenöt perc.

Ama bu yalnızca, hepimiz ciddiye alırsa işe yarar.

De ez csak akkor működik, ha mindannyian komolyan vesszük.

Kamu yalnızca onlara devlet medyası tarafından söylenenleri bilir.

A közönség csak azt ismeri, amit az állami média híresztelt.

Gerçeği ama yalnızca gerçeği söyleyeceğinize yemin eder misiniz?

- Esküszik, hogy az igazat, és csakis az igazat mondja?
- Esküszöl, hogy az igazat mondod, és semmi mást, csakis az igazat?

Ve bizim bu konu üzerine olacak çalışmalarımızın yalnızca başı.

és ezzel együtt a mi kutatásunknak is csupán az elejét jelenti.

Şu andaki kitaba göre CEO’lar yalnızca yönetim kurullarına sorumludur.

Ma azt mondja a szabálykönyv: a cégvezető az igazgatótanácsnak felel.

Yalnızca bir kişinin galip çıkacağı bir kriter oluşturmaktan kaçındım.

inkább felállítottam egy sor kritériumot, hogy könnyebben szelektáljak.

çünkü anlamam gereken yalnızca kendi nefret ve zalimliğim yerine

mert így nem csak a magam gyűlöletét és kegyetlenségét kellett megértsem:

Bunu tümden çözmemiz gerekiyor, yalnızca en aşırı olanlarını değil.

Mindent helyre kell tegyünk, nem csak a kirívó eseteket.

Yalnızca kocası ona yardım ederse, evdeki sorunların çoğu kaybolur.

Ha a férje segített volna neki, a legtöbb otthoni problémája eltűnt volna.

O yalnızca Almanca ve Fransızca değil, İngilizce de konuşuyor.

Nem csak németül és franciául beszél, de angolul is.

En koyu renkli inek bile yalnızca beyaz süt verir.

A legfeketébb tehén teje is fehér.

- Kitap rafında yalnızca kitaplar var.
- Kitaplıkta sadece kitaplar var.

A könyvespolcon csak könyvek vannak.

Bunu yalnızca bir kere söyleyeceğim bu yüzden dikkatlice dinle.

Csak egyszer fogom mondani, úgyhogy jól figyelj!

Onu seviyorum ama o bizimkinin yalnızca arkadaşlık olduğunu söylüyor.

- Én szeretem őt, de ő azt mondja, mi csak barátok vagyunk.
- Én szeretem őt. Ő azonban azt mondja, csak barátság ami köztünk van.
- Szeretem őt, de ő azt mondja, ez csak egy barátság.

2011'de Dünya Sağlık Örgütü, yalnızca üye Batı Avrupa devletlerinde

Az Egészségügyi Világszervezet 2011-ben úgy becsülte,

Yalnızca bu tür bir iddiayla kendimi okyanus biliminin içinde buldum.

Pont az efféle kihívások miatt vonzódom az óceánkutatáshoz.

Endonezya dünyada yalnızca adalar üzerinde kurulu olan en büyük ülkedir.

Indonézia a legnagyobb olyan ország a világon, ami csak szigetekből áll.

- Bunu yalnızca bir kez kullanabilirsin.
- Onu yalnızca bir kez kullanabilirsin.
- Onu yalnızca bir sefere mahsus kullanabilirsin.
- Sadece bir kez kullanabilirsin.
- Sadece bir kez kullanabilirsiniz.
- Bunu sadece bir kez kullanabilirsin.
- Bunu sadece bir kez kullanabilirsiniz.

- Csak egyszer tudod használni.
- Csak egyszer használhatod.

Eğer daha tatlı bir reçel istersen yalnızca daha fazla şeker ekle.

Adj csak hozzá több cukrot, ha egy édes lekvárt akarsz.

O, ondan bir mektup aldı, ancak yalnızca birkaç soğuk söz içeriyordu.

- Kapott tőle levelet, de csak néhány rideg mondatból állt.
- Kapott egy levelet tőle, de csak néhány rideg szó volt benne.

Şirketler yalnızca kârı en maksimize etmek ve hissedarları zengin etmek için var.

az üzlet célja, hogy maximalizálja a profitot a részvényesek számára.

- Birçok insan sadece bir dil konuşuyor.
- Birçok insan yalnızca bir dil konuşuyor.

- Sok olyan ember van, aki csak egy nyelven tud.
- Sokan csak egy nyelvet beszélnek.

- Sadece kalbini izle.
- Sadece yüreğinin sesini dinle.
- Yalnızca yüreğinin sesine kulak ver.
- Sadece kalbinin sesini dinle.

- Csak kövesd a szívedet.
- Tedd csak, amit a szíved diktál.

- Sadece birkaç kelime ve cümle biliyorum.
- Yalnız birkaç kelime ve cümle biliyorum.
- Yalnızca birkaç kelime ve cümle biliyorum.

Csak néhány szót és mondatot ismerek.