Translation of "Yarısını" in German

0.004 sec.

Examples of using "Yarısını" in a sentence and their german translations:

Yarısını yedim.

Ich habe die Hälfte davon gegessen.

Daha yarısını dinlemedin.

- Du hast noch nicht einmal die Hälfte davon gehört.
- Sie haben noch nicht einmal die Hälfte davon gehört.
- Ihr habt noch nicht einmal die Hälfte davon gehört.

Sadece yarısını ye!

Friss die Hälfte!

Bana yarısını ver.

- Gib mir die Hälfte.
- Geben Sie mir die Hälfte.
- Gebt mir die Hälfte.

Eğer Tanrı'ya inanırsan O, işlerinin yarısını yapacaktır. İkinci yarısını.

Wenn du an Gott glaubst, wird er die Hälfte deines Werkes tun. Die zweite Hälfte.

Yarısını bırakmış. Belki beğenmemiştir.

Er lässt ihn halb voll. Vielleicht mag er ihn nicht.

Bana onun yarısını verin.

- Gib mir die Hälfte davon.
- Geben Sie mir die Hälfte davon.

Vakit gece yarısını geçmiş.

Es ist schon nach Mitternacht.

Sana sandvicimin yarısını verebilirim.

Ich kann dir die Hälfte meines Brotes abgeben.

Onun söylediğinin yarısını anlamadım.

Ich habe nicht mal die Hälfte von dem verstanden, was er gesagt hat.

Tom'un söylediğinin yarısını anlamadım.

Ich habe nicht einmal die Hälfte davon verstanden, was Tom gesagt hat.

Hissemin yarısını Tom'a vereceğim.

- Ich gebe Tom die Hälfte meines Anteils ab.
- Ich werde Tom die Hälfte meines Anteils abgeben.

Sandviçimin yarısını ister misiniz?

Möchtest du die Hälfte von meinem Brot abhaben?

Tom yeninin yaklaşık yarısını dolara ve diğer yarısını avroya çevirdi.

Tom wechselte circa die Hälfte seiner Yen in Dollar um und die andere Hälfte in Euro.

Vakit gece yarısını geçmiş olamlı.

- Es muss bereits nach Mitternacht sein.
- Mitternacht muss schon vorbei sein.

Bu pastanın yarısını ister misin?

Möchtest du die Hälfte von diesem Kuchen abhaben?

Ben projeye olan ilgimin yarısını kaybettim.

Ich verlor zur Hälfte mein Interesse an dem Projekt.

İyi bir soru, yanıtın yarısını içerir.

Eine gute Frage enthält bereits zur Hälfte die Antwort.

O, kiranın yarısını ödemeyi kabul etti.

Sie war einverstanden, die Hälfte der Miete zu übernehmen.

Tom parasının yarısını hayır için verdi.

Tom spendete die Hälfte seines Geldes für wohltätige Zwecke.

Tom tek başına pastanın yarısını yedi.

Tom aß alleine den halben Kuchen auf.

Onun uzun saçı yüzünün yarısını örttü.

Ihr langes Haar bedeckte ihr halbes Gesicht.

- Bunun yarısını alabilirsin.
- Yarısı senin olabilr.

Du kannst die Hälfte davon haben.

Vücudumun alt yarısını ele geçirmek istesen de,

obwohl du meinen gesamten Unterkörper einnehmen willst

Biz zaten olasılıkların yarısını saf dışı bıraktık.

Wir haben bereits die Hälfte der Möglichkeiten ausgeschlossen.

Tom eve vardığında gece yarısını epeyce geçmişti.

Es war deutlich nach Mitternacht, als Tom nach Hause kam.

Tom maaşının yarısını sevdiği hayır kurumuna bağışlıyor.

Tom spendet die Hälfte seines Lohns an seine Lieblings-Hilfsorganisation.

Tom kurabiyelerin yarısını aldı ve onları tabağına koydu.

Tom nahm die Hälfte der Kekse und tat sie sich auf den Teller.

Yaklaşık onun yarısını yedim ve geriye kalanını tabağımda bıraktım.

Ich habe etwa die Hälfte gegessen und den Rest auf dem Teller gelassen.

Tom çikolatalı barın yarısını kaybetti ama bir arkadaş kazandı.

Tom verlor zwar die Hälfte seiner Tafel Schokolade, gewann dafür aber einen Freund.

Tom ve Mary her yıl gelirlerinin yarısını tasarruf eder.

Tom und Maria sparen jedes Jahr die Hälfte ihres Einkommens.

"Mary benim kazandığımın on katını kazanır," Tom şikayet etti ve hâlâ ev giderlerinin yarısını ödememi bekliyor.

„Maria verdient zehnmal so viel Geld wie ich“, klagte Tom, „und trotzdem verlangt sie, dass ich die Hälfte der Haushaltsausgaben bestreite.“