Translation of "Yaklaştı" in German

0.009 sec.

Examples of using "Yaklaştı" in a sentence and their german translations:

Noel yaklaştı.

Weihnachten rückte näher.

Tom yaklaştı.

Tom näherte sich.

O bana yaklaştı.

Sie kam nahe zu mir.

O zirveye yaklaştı.

- Am Ende lag er an der Spitze.
- Am Ende lag er vorn.

Patricia eve yaklaştı.

Patricia näherte sich dem Haus.

O, kapıya yaklaştı.

Er ging zur Tür.

O ona yaklaştı.

Er näherte sich ihr.

Tom otuza yaklaştı.

Tom geht auf die Dreißig zu.

Kedi yavaşça fareye yaklaştı.

- Die Katze pirschte sich langsam an die Maus heran.
- Die Katze kam der Maus langsam näher.
- Die Katze näherte sich langsam der Maus an.

Moğol ordusu kente yaklaştı.

Das mongolische Heer näherte sich der Stadt.

Mary ona daha yaklaştı.

Maria näherte sich ihm.

Mary beni gördüğünde bana yaklaştı.

Maria kam auf mich zu, als sie mich sah.

Hikaye tarihsel gerçeğe çok yaklaştı.

Die Geschichte kommt der historischen Wahrheit nahe.

O gizlice onun arkasına yaklaştı.

Er schlich sich von hinten an sie heran.

Mary kanapede Tom'a doğru yaklaştı.

Maria rückte auf dem Sofa näher an Tom heran.

Ayak sesleri daha da yaklaştı.

Die Schritte kamen näher.

O, kitap okuyan bir çocuğa yaklaştı.

Er näherte sich einem Jungen, der in einem Buch las.

O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.

Er näherte sich und fiel auf seine Knie.

Kedi masum kuş üzerine sinsice yaklaştı.

Die Katze schlich sich an den nichtsahnenden Vogel heran.

Yüzünde bir gülümseme ile ona yaklaştı.

Sie näherte sich ihm mit einem Lächeln auf den Lippen.

Tom kanepede Mary'ye biraz daha yaklaştı.

Tom rückte auf dem Sofa etwas näher an Maria heran.

Devasa bir köpek balığı aniden yanına yaklaştı.

…in mein Gedächtnis gebrannt, wie sich dieser riesige Hai ihm nähert.

O, salona girerken iki adam ona yaklaştı.

Als er die Halle betrat, kamen zwei Männer auf ihn zu.

Onlar turistlere yaklaştı ve onlardan para istedi.

- Sie traten an die Touristen heran und baten diese um Geld.
- Sie wandten sich an die Touristen und baten sie um Geld.
- Sie näherten sich den Reisenden und baten sie um Geld.

O, ödülü kazanmadı, ama ona çok yaklaştı.

Er hat den Preis nicht bekommen, war aber nahe daran.

Kalkanıyla yaklaştı ve saldırırsa diye kalkanını havada tuttu.

Er kam mit einem Schild, falls es ihn angreifen würde.

Tom ne olduğunu görmek için biraz daha yaklaştı.

Tom rückte ein wenig näher, um zu sehen, was vor sich ging.

Tom ateşe çok yaklaştı ve sakalınını ucunu yaktı.

Tom ist zu nah ans Feuer gekommen und hat sich den Bart angesengt.

Sokakta bir adam Tom'a yaklaştı ve onunla konuşmaya başladı, ancak Tom'un onun kim olduğu konusunda bir fikri yoktu.

Ein Mann kam auf der Straße auf Tom zu und sprach ihn an, Tom hatte jedoch keine Ahnung, wer das war.

- "Bilim insanları insan klonlamaya yaklaştı mı?" "O aşamaya gelinmesine daha çok var."
- "Bilim insanları insan kopyalamanın neresinde?" "Henüz yanına bile yaklaşmış değiller."

„Sind die Wissenschaftler bald soweit, dass sie einen Menschen klonen können?“ – „Noch lange nicht.“