Translation of "İngiltere" in German

0.005 sec.

Examples of using "İngiltere" in a sentence and their german translations:

İngiltere maçı kazanacak.

England wird das Spiel gewinnen.

İngiltere, yarışı kazanacak.

England wird das Rennen gewinnen.

- İngiltere şairleriyle gurur duyar.
- İngiltere şairleri ile iftihar etmektedir.

England ist stolz auf seine Dichter.

İngiltere yine penaltılarla elendi.

England ist wieder im Elfmeterschießen ausgeschieden.

II. Elizabeth İngiltere kraliçesi.

- Elisabeth II. ist die Königin von England.
- Elisabeth die Zweite ist Königin von England.

İngiltere İngilizce dilinin vatanıdır.

England ist die Heimstatt der englischen Sprache.

İngiltere birçok koloni kurdu.

England richtete sich zahlreiche Kolonien ein.

Leyla, İngiltere kırsalında yaşıyordu.

Layla lebte im ländlichen England.

İngiltere yoğun bakım yatak sayısının

Intensivpflegebetten in Großbritannien

Onun İngiltere hakkında söylediği doğrudur.

Was er über England gesagt hat, ist wahr.

Japonya ve İngiltere ada ülkeleridir.

Japan und das Vereinigte Königreich sind Inselländer.

İngiltere şairleri ile iftihar etmektedir.

England ist stolz auf seine Dichter.

Bu, İngiltere hakkında bir kitaptır.

Dies ist ein Buch über England.

İngiltere, İspanyol ürünü ithal ediyor.

England importiert spanische Erzeugnisse.

Fransa ve İngiltere işgale katıldı.

Frankreich und Großbritannien schlossen sich der Invasion an.

İngiltere, Avrupa Birliği'ni terk ediyor.

Großbritannien verlässt die Europäische Union.

Birleşik Devletler istemiyor. İngiltere de öyle.

Nicht die USA. Auch nicht Großbritannien.

Istilacının İngiltere Kralı olmasının yolunu açtı .

Eindringling, König von England zu werden.

İngiltere her erkeğin görevini yapacağını umuyor.

England erwartet, dass jeder Mann seine Pflicht tun wird.

Yeni tünel İngiltere ve Fransa'yı bağlayacak.

Der neue Tunnel wird Britannien und Frankreich verbinden.

İrlanda ve İngiltere deniz ile ayrılır.

Irland und England werden durch das Meer getrennt.

Japonya İngiltere ile çok ticaret yapar.

Japan treibt viel Handel mit Britannien.

Büyük Britanya; Galler, İngiltere ve İskoçya'dan oluşur.

Großbritannien besteht aus Wales, England und Schottland.

1. Elizabeth 1558 yılında İngiltere Kraliçesi oldu.

Elisabeth I. wurde 1558 Königin von England.

İngiltere başbakanı David Cameron istifa etmeyi planlıyor.

Der britische Premierminister David Cameron will zurücktreten.

Fransa ve İngiltere bir kez daha savaştaydı.

Frankreich und England befanden sich erneut im Krieg.

, İngiltere ile yolsuzluğa ve yasadışı ticarete engel oldu.

um gegen Korruption und illegalen Handel mit Großbritannien vorzugehen.

Napolyon'un planlanan İngiltere işgali için Saint Omer'de toplanan

, die in Saint Omer für Napoleons geplante Invasion in England versammelt waren.

Hangisi daha büyüktür, Japonya mı yoksa İngiltere mi?

Welches Land ist größer: Japan oder England?

İngiltere Avrupa Birliğini terk etmek için oy kullandı.

Großbritannien hat für den Austritt aus der Europäische Union gestimmt.

İngiltere uzun zamandır ziyaret etmek istediğim bir ülkedir.

England ist ein Land, das ich schon seit langem besuchen will.

Birleşik Krallık; İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda'dan oluşur.

Das Vereinigte Königreich besteht aus England, Schottland, Wales und Nordirland.

İngiltere Almanya'dan sonra, Avrupa Birliği'nin ikinci en büyük ekonomisidir.

Großbritannien ist nach Deutschland die zweitgrößte Volkswirtschaft der Europäischen Union.

- İngiltere demek; futbol, balık ve patates kızartması ve de kraliçe demektir.
- İngiltere; futbol, balık ve patates kızartması ve de kraliçe demektir.

England ist gleichbedeutend mit Fußball, Fish & Chips und der Queen.

İngiltere 'de doğmuş olmasına rağmen, o çok kötü İngilizce konuşuyor.

Obwohl er in England geboren wurde, spricht er sehr schlecht Englisch.

Mrs. Bruce İngiltere ile Japonya arasında uçan ilk kadın pilottu.

Frau Bruce war die erste Pilotin, die zwischen England und Japan flog.

İngiltere tehlikeli şekilde düşük gıda malzemeleri ile karşı karşıya idi.

Großbritannien sah sich mit einem gefährlichen Nahrungsmittelengpass konfrontiert.

U gemileri eğer İngiltere, açlık ile karşı karşıya gelecek yakında yenilmezler.

Großbritannien wird Hunger leiden, wenn die U-Boote sind nicht bald besiegt.

Kraliçe mutlu bir biçimde gülümsüyor. İngiltere, İskoçya'nın bir parçası olarak kalabilir.

Die Königin lächelt beglückt. England darf ein Teil von Schottland bleiben.

Siyasetçiler benzer sistemleri İngiltere ve Almanya’da incelediler ve daha sonra benimsediler.

Gesetzgeber studierten ähnliche Systeme in England und Deutschland und passten sie an.

çünkü zamanında Abdullah Gül ile Hulusi Akar'ında 1973 yılında İngiltere de çekilmiş

denn zu der Zeit wurden Abdullah Gul und Hulusi Akar 1973 in England erschossen

İngiltere, daha önce Ragnarssons olarak tanımlanan erkekler tarafından işgal edildi ve benim önerim

England wurde von Männern besetzt, die sehr früh als die Ragnarssons identifiziert wurden, und mein Vorschlag