Translation of "Yarışı" in German

0.004 sec.

Examples of using "Yarışı" in a sentence and their german translations:

- Yarışı yavaşça bitirdi.
- Yarışı yavaş yavaş bitirdi.

Langsam beendete er das Rennen.

Tom yarışı kazanmamalıydı.

Tom hätte das Rennen nicht gewinnen dürfen.

Yarışı yine kazandı.

Er gewann erneut den Wettlauf.

Tom yarışı kazanmalıydı.

Tom hätte das Rennen gewinnen müssen.

İngiltere, yarışı kazanacak.

England wird das Rennen gewinnen.

Tom yarışı kazandı.

- Tom gewann das Rennen.
- Tom hat das Rennen gewonnen.
- Tom hat den Wettlauf gewonnen.

Tom muhtemelen yarışı kazanacak.

Tom wird das Rennen wahrscheinlich gewinnen.

Tom yarışı kazandı mı?

Hat Tom das Rennen gewonnen?

Tom kesinlikle yarışı kaybedecek.

Tom wird das Rennen ganz bestimmt verlieren.

Tom neredeyse yarışı kazandı.

Tom gewann beinahe das Rennen.

Televizyonda at yarışı izliyordu.

Wir schauten gerade ein Pferderennen im Fernsehen an.

Yavaş ve istikrarlı yarışı kazanır.

Wer langsam geht, kommt auch ans Ziel.

Tom yarışı kazanmış gibi görünüyor.

- Sieht so aus, als ob Tom das Rennen gewonnen hat.
- Sieht aus, als ob Tom das Rennen gewonnen hat.

Onun yarışı kazandığı gerçek mi?

Ist es wahr, dass er das Rennen gewonnen hat?

Tom'un yarışı kazanmasına hepimiz şaşırdık.

Wir waren alle überrascht, dass Tom das Rennen gewonnen hatte.

Beklenildiği gibi Tom yarışı kazandı.

Erwartungsgemäß gewann Tom das Rennen.

Onun yarışı kazandığı doğru mu?

Ist es wahr, dass er das Rennen gewonnen hat?

Hiç kimse Tom'un yarışı kazanacağını düşünmüyor.

Keiner glaubt, dass Tom das Rennen gewinnen wird.

Tom'un bu yarışı kazanması gerekir, sanırım.

Tom sollte dieses Rennen gewinnen, glaube ich.

Tom yarışı kazanma şansı olduğunu düşündü.

Tom dachte, dass er eine Chance hatte, das Rennen zu gewinnen.

Tom bugünkü üç yarışı da kazandı.

Tom hat heute alle drei Rennen gewonnen.

İki yarışı da kazanıp kazanmayacağını merak ediyorum.

Ich bin gespannt, ob er es schafft beide Rennen zu gewinnen.

Sadece biraz daha hızlı koşabilseydin yarışı kazanabilirdin.

Du hättest das Rennen gewinnen können, wenn du nur ein kleines bisschen schneller gelaufen wärest.

Tom yarışı kazandıktan sonra çok mutlu olmalı.

Tom ist bestimmt glücklich und zufrieden, nachdem er das Rennen gewonnen hat.

Hiçbirimiz, onun uzun mesafe yarışı kazanma kararını bilmiyordu.

Niemand von uns wusste von seiner Entscheidung, das Langstreckenrennen zu gewinnen.

Tom biraz daha çok çabalasaydı, yarışı kazanabileceğini düşünüyor.

Tom glaubt, dass er das Rennen hätte gewinnen können, wenn er sich etwas mehr angestrengt hätte.

Ben elimden geleni yaptım ama yine de yarışı kaybettim.

Ich habe mein Bestes versucht, aber das Rennen doch verloren.

O, yarışı birinci bitirdiğinde, tüm ülke için bir zaferdi.

Als er das Rennen als Erster beendete, war dies ein Sieg für das ganze Land.

Dil öğrenmek bir kısa mesafe yarışı değildir; o bir maratondur.

Sprachen zu lernen ist kein Kurzstreckenlauf; es ist ein Marathon.