Translation of "Yaşıyordu" in English

0.006 sec.

Examples of using "Yaşıyordu" in a sentence and their english translations:

Şaşırdım, o yaşıyordu.

To my surprise, she was alive.

İnsanlar köylerde yaşıyordu.

People lived in villages.

Tom yalnız yaşıyordu.

Tom lived alone.

O, kızılderelilerle yaşıyordu.

He was living with the Indians.

Tom Boston'da yaşıyordu.

Tom was living in Boston.

Tom, Jacksons'la yaşıyordu.

Tom lived with the Jacksons.

Fadıl burada yaşıyordu.

Fadil lived here.

Tom römorkta yaşıyordu.

Tom lived in a trailer.

Leyla, Kahire'de yaşıyordu.

Layla lived in Cairo.

Sami yalnız yaşıyordu.

Sami lived alone.

Minned mağarada yaşıyordu.

Mennad lived in a cave.

- Fadıl bir römorkta yaşıyordu.
- Fadıl bir treylerde yaşıyordu.

Fadil lived in a trailer.

- Sami'nin abisi Kahire'de yaşıyordu.
- Sami'nin ağabeyi Kahire'de yaşıyordu.

Sami's older brother lived in Cairo.

Ailem bir kulübede yaşıyordu.

My family was living in a hut.

Üniversite bir festival yaşıyordu.

The university was alive with a festival.

Tom araba sorunu yaşıyordu.

Tom was having car trouble.

Tom anaokulundayken, Boston'da yaşıyordu.

When Tom was in kindergarten, he lived in Boston.

Tom Park caddesinde yaşıyordu.

Tom lived on Park Street.

Birtakım balıkçılar adada yaşıyordu.

The island was inhabited by a fishing people.

Tom Boston banliyölerinde yaşıyordu.

Tom lived in the suburbs of Boston.

Savaş başladığında Londra'da yaşıyordu.

- He was living in London when the war broke out.
- He was living in London when the war began.

Onlar evlilik sorunları yaşıyordu.

They were having marriage problems.

O neden ABD'de yaşıyordu?

Why was he living in the US?

O, teyzesi ile yaşıyordu.

He was living with his aunt.

Tom eskiden Avustralya'da yaşıyordu.

Tom used to live in Australia.

Sami bir çöküş yaşıyordu.

Sami was having a breakdown.

Sami'nin işi patlama yaşıyordu.

Sami's business was booming.

Burada eskiden kim yaşıyordu?

Who used to live here?

Leyla, İngiltere kırsalında yaşıyordu.

Layla lived in rural England.

Leyla, Kahire'nin kuzeyinde yaşıyordu.

Layla lived north of Cairo.

Leyla sadece hayatını yaşıyordu.

Layla was just living her life.

Sami iki hayat yaşıyordu.

Sami was living two lives.

Sami işte sorunlar yaşıyordu.

Sami was having problems at work.

Sami bir köşkte yaşıyordu.

Sami lived in a mansion.

Sami'nin serveti patlama yaşıyordu.

Sami's wealth was booming.

Sami o dairede yaşıyordu.

Sami was living in that apartment.

Sami bu evde yaşıyordu.

Sami was living in this house.

Tom uyku problemi yaşıyordu.

Tom had trouble sleeping.

Tom, Mary'nin evinde yaşıyordu.

Tom was living in Mary's house.

Savaş başladığında İngiltere'de yaşıyordu.

She was living in England when the war started.

- Sami bir fantezi dünyasında yaşıyordu.
- Sami bir hayal dünyasında yaşıyordu.

Sami lived in a fantasy world.

- Leyla birkaç mil uzakta yaşıyordu.
- Leyla birkaç mil ötede yaşıyordu.

Layla lived a few miles away.

- Sami ikili bir hayat yaşıyordu.
- Sami ikiyüzlü bir hayat yaşıyordu.

Sami was living a double life.

- Sami güvenlikli bir sitede yaşıyordu.
- Sami kapalı bir sitede yaşıyordu.

Sami lived in a gated community.

- Sami teyzesiyle birlikte yaşıyordu.
- Sami halasıyla birlikte yaşıyordu.
- Sami yengesiyle birlikte yaşıyordu.
- Sami teyzesiyle birlikte oturuyordu.

Sami lived with his aunt.

- Savaş çıktığında o Londra'da yaşıyordu.
- Savaş patlak verdiğinde, o, Londra'da yaşıyordu.

He was living in London when the war broke out.

Keşiş ahşap bir kulübede yaşıyordu.

The hermit lived in a wooden hut.

Orada geçirdiği mutsuz günlerde yaşıyordu.

She dwelt on the miserable days she spent there.

Ailemizin tüm sorunlarından ayrı yaşıyordu.

He lived detached from all the troubles of our family.

O yakındaki bir kasabada yaşıyordu.

He lived in a town near by.

Çocukken küçük bir kasabada yaşıyordu.

When he was a child, he lived in a small town.

O gençken Tokyo'nun banliyölerinde yaşıyordu.

She lived in the suburbs of Tokyo when she was young.

Savaş patlak verdiğinde İngiltere'de yaşıyordu.

She was living in England when the war broke out.

Savaş başladığında, o, İngiltere'de yaşıyordu.

He was living in England when the war broke out.

Tom ormanda tek başına yaşıyordu.

Tom lived alone in the woods.

O orada tamamen yalnız yaşıyordu.

He lived there completely alone.

Tom bir çocukken Boston'da yaşıyordu.

Tom lived in Boston when he was a kid.

Fransa'ya taşınmadan önce, İsveç'te yaşıyordu.

Before she moved to France, she lived in Sweden.

Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.

He lived in a small town nearby.

Dan evsizdi ve minibüsünde yaşıyordu.

Dan was homeless and lived in his van.

Tom'a göre, Mary Boston'da yaşıyordu.

According to Tom, Mary used to live in Boston.

O, yaşlı büyükannesiyle birlikte yaşıyordu.

She lived with her elderly grandmother.

Tom o zaman Boston'da yaşıyordu.

Tom was living in Boston at that time.

Tom geçen yıl Boston'da yaşıyordu.

Tom was living in Boston last year.

Dan iki ayrı hayat yaşıyordu.

Dan was living two separate lives.

Tom olanaklarının ötesinde iyi yaşıyordu.

Tom was living well beyond his means.

O, savaş başladığında İngiltere'de yaşıyordu.

He lived in England when the war started.

Santa Ana Küba'da sürgünde yaşıyordu.

Santa Ana was living in exile in Cuba.

Tom 2013'te Boston'da yaşıyordu.

Tom was living in Boston in 2013.

2013'te, Tom Boston'da yaşıyordu.

In 2013, Tom was living in Boston.

Tom tutuklandığı sırada Boston'da yaşıyordu.

At the time of his arrest, Tom was living in Boston.

Tom korunaklı bir hayat yaşıyordu.

Tom lived a sheltered life.

Tom basit bir hayat yaşıyordu.

Tom lived a simple life.

Tom güzel bir dairede yaşıyordu.

Tom lived in a nice apartment.

1991'de Fadıl, Mısır'da yaşıyordu.

In 1991, Fadil lived in Egypt.

Leyla konforlu bir evde yaşıyordu.

Layla lived in a comfortable house.

Leyla çok karanlık dünyasında yaşıyordu.

Layla was living in her very dark world.

Leyla kırsal bir bölgede yaşıyordu.

Layla lived in a rural area.

Sami, Ferit ve Leyla'yla yaşıyordu.

Sami lived with Farid and Layla.

Sami ilişkilerle ilgili sorun yaşıyordu.

Sami had trouble with relationships.

Tom daha gençken Avustralya'da yaşıyordu.

Tom lived in Australia when he was younger.

Tom bir kütüphanenin yanında yaşıyordu.

Tom lived next to a library.

Tom, ebeveynleri boşandıklarında Boston'da yaşıyordu.

Tom was living in Boston when his parents got divorced.

Tom o zaman Avustralya’da yaşıyordu.

Tom was living in Australia at that time.

Sami ve Leyla ayrı yaşıyordu.

Sami and Layla lived apart.

Sami başka bir kadınla yaşıyordu.

Sami lived with another woman.

Sami muhteşem bir dairede yaşıyordu.

Sami lived in an amazing apartment.

Sami yüzlerce mil uzakta yaşıyordu.

Sami lived hundreds of miles away.

Sami yakındaki bir kasabada yaşıyordu.

Sami lived in a nearby town.

Sami bir mülteci kampında yaşıyordu.

Sami lived in a refugee camp.

Sami bir karavan parkında yaşıyordu.

Sami lived in a trailer park.

Sami bir nakliye konteynırında yaşıyordu.

Sami lived in a shipping container.

Tom, Lyon'daki savaş sırasında yaşıyordu.

Tom lived during the war in Lyon.

Sınıf arkadaşlarımdan biri Avustralya'da yaşıyordu.

One of my classmates used to live in Australia.