Translation of "Çin" in German

Çin malı.

Hergestellt in China.

- Çin mutfağını severim.
- Çin yemeğini severim.
- Ben Çin yemeğini severim.

Ich mag chinesisches Essen.

Çin lahanası, Çin mutfağında kullanılan bir sebzedir.

- Pok Choi ist ein Gemüse, das in der chinesischen Küche verwendet wird.
- Senfkohl ist ein Gemüse, das in der chinesischen Küche verwendet wird.

Çin, Hindistan, Pakistan.

China, Indien, Pakistan.

Çin, Hindistan, Afrika.

China, Indien, Afrika.

Gelenek Çin kökenlidir.

Diese Tradition ist in China entstanden.

Şili Çin değil.

Chile ist nicht China.

- Favori Çin yiyeceğin nedir?
- En sevdiğin Çin yemeği hangisi?

Welches chinesische Gericht isst du am liebsten?

Hemen yanı başımızdaki Çin

China direkt neben uns

Çin, Japonya'dan daha büyüktür.

China ist größer als Japan.

Çin büyük bir ülkedir.

China ist ein großes Land.

O Çin yemeklerini sever.

Sie isst gerne chinesisch.

O bir Çin şirketi.

Das ist eine chinesische Firma.

Çin mutfağını sever misin?

Magst du die chinesische Küche?

Biz Çin yemeği ısmarladık.

Wir haben chinesisches Essen bestellt.

Bu kitap Çin hakkında.

Dieses Buch handelt von China.

Auldey bir Çin markasıdır.

Auldey ist eine chinesische Marke.

Ben Çin yemeğini seviyorum.

Ich mag chinesisches Essen.

Gerçekten Çin yemeğini severim.

Ich mag chinesisches Essen sehr.

Biz Çin yemeğini severiz.

Wir mögen chinesisches Essen.

Bu bir Çin restoranıdır.

Das ist ein Chinarestaurant.

Kağıt bir Çin icadıdır.

Das Papier wurde in China erfunden.

Tom Çin yemeklerini sevmez.

Tom mag die chinesische Küche nicht.

Çin hakkında kitap yazdım.

Ich habe ein Buch über China geschrieben.

- O Çin kökenli bir Amerikalı.
- O Çin asıllı bir Amerikalı.

- Er ist Sinoamerikaner.
- Er ist Amerikaner chinesischer Herkunft.

Çin virüsü neredeyse yendi diyebiliriz

Wir können sagen, dass das chinesische Virus fast besiegt ist

Hiç Çin şiiri okudun mu?

Hast du schon mal ein chinesisches Gedicht gelesen?

Çin Japonya'dan çok daha büyüktür.

China ist viel größer als Japan.

Hayır, Çin mutfağı en iyisidir.

Nein, die chinesische Küche ist die beste.

Hiç Çin yemeği sevmiyor musun?

- Magst du kein chinesisches Essen?
- Isst du nicht gern chinesisch?

Çin doğal kaynaklar bakımından zengindir.

- China ist reich an natürlichen Ressourcen.
- China ist reich an Bodenschätzen.

Çin hakkında bir kitap yazdım.

Ich habe ein Buch über China geschrieben.

Tom Çin yemeği pişirmeyi sever.

Tom kocht gerne chinesisch.

Uzun süredir Çin yemeği yemedim.

Ich habe schon lange nichts Chinesisches mehr gegessen.

Çin restoranında Pekin ördeği yedik.

- Wir aßen Peking-Ente im China-Restaurant.
- Wir aßen im China-Restaurant Peking-Ente.

Bu eski bir Çin geleneği.

Das ist eine alte chinesische Sitte.

Çin Cumhuriyeti, demokratik bir devlettir.

Die Republik China ist ein demokratischer Staat.

Bay Smith Çin tarihi okudu.

Herr Schmidt studierte chinesische Geschichte.

Çin hakkında ne izlenimin var?

- Welchen Eindruck hast du von China?
- Welchen Eindruck haben Sie von China?

Çin, Asya'daki en büyük ülkedir.

China ist das größte Land in Asien.

Çin yeni enerji kaynakları arıyor.

China sucht neue Energiequellen.

Bir süredir Çin yemeği yemedim.

Ich habe seit langem kein chinesisches Essen gegessen.

- O Çin hakkında bir kitap yazdı.
- O Çin üzerine bir kitap yazdı.

- Er hat ein Buch über China geschrieben.
- Er schrieb ein Buch über China.

- O Çin hakkında bir kitap yazdı.
- O Çin üzerine bir kitap yazdı.
- O Çin ile ilgili bir kitap yazdı.
- O Çin ile ilgili bir kitap kaleme aldı.

Er hat ein Buch über China geschrieben.

Bunun yaşandığı tek yer Çin değil.

China ist nicht der einzige Ort, an dem das geschieht.

İşte bu noktada Çin devreye giriyor.

Und da kommt China ins Spiel.

Ve son olarak Çin pazara devasa.

Der chinesische Markt hat eine enorme Größe.

Çin de uygulama çağına öncülük ettiği

und China im Zeitalter der Implementierung führend ist,

Çin hakkında çok sayıda kitap yazdı.

Er hat viele Bücher über China geschrieben.

Çin dünyanın önde gelen pirinç üreticisidir.

China ist der weltgrößte Reisproduzent.

Tom Çin yemeği yemek istediğini söyledi.

Tom sagte, er wolle chinesisches Essen essen.

- Mahjong'u çok seviyorum.
- Çin dominosunu severim.

- Ich mag Mahjong.
- Ich liebe Mahjongg.

O, Çin yemeğini sevip sevmediğimi sordu.

Er fragte, ob sie chinesisches Essen möge.

Bay Smith Çin tarihi eğitimi aldı.

Herr Schmidt studierte chinesische Geschichte.

1970'lerde Çin çok kötü durumdaydı.

Damals, in den 1970er Jahren, brach China zusammen.

Gelecek hafta Çin için yola çıkacağım.

Ich breche nächste Woche nach China auf.

Japonya'nın Çin ile diplomatik ilişkileri vardır.

Japan hat diplomatische Beziehungen zu China.

O, Çin hakkında birçok kitap yazdı.

Er hat viele Bücher über China geschrieben.

Çin ekonomisinin istikrarı büyük ölçüde abartılmıştır.

Die Stabilität der chinesischen Wirtschaft wird stark überschätzt.

O bir Çin yelpazesi satın aldı.

Sie hat sich einen chinesischen Fächer gekauft.

O Çin hakkında bir kitap yazdı.

Er hat ein Buch über China geschrieben.

Tom'a Çin yemeğini sevip sevmediğini sordum.

Ich fragte Tom, ob er gern Chinesisch esse.

Çin, Japonya'dan yirmi kat daha büyüktür.

China ist zwanzigmal so groß wie Japan.

Tom, Çin yemeği yemekten sıkıldığını söyledi.

Tom sagte, er habe keine Lust mehr auf chinesisches Essen.

Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı, Çin hükumetinin Romanya ile ekonomik işbirliğini genişletme niyetini dile getirdi.

Der Premierminister der Volksrepublik China brachte den festen Willen der chinesischen Regierung zum Ausdruck, die wirtschaftliche Zusammenarbeit mit Rumänien auszuweiten.

Eski savaşlarımızı Çin ve Rus kaynaklarından öğrenebiliyorduk

Wir konnten unsere alten Kriege aus chinesischen und russischen Quellen lernen

Çin yemekleri pişirmeye gelince kocam bir uzman.

Mein Gatte ist ein Experte, wenn es um das Zubereiten chinesischen Essens geht.

Büyükanne, Çin ilaçlarının en iyi olduğuna inanıyor.

Großmutter glaubt, dass chinesische Arzneimittel die besten sind.

Bu yıl Çin Seddi'ni ziyaret etmek isterim.

Ich möchte in diesem Jahr die Chinesische Mauer besuchen.

Tom muhtemelen biraz Çin yemeği yemek istiyor.

Tom will wahrscheinlich etwas Chinesisches essen.

Tom, Mary'nin pahalı Çin Ming vazosunu kırdı.

Tom hat Marias teure chinesische Mingvase zu Bruch gehen lassen.

Tom'un Çin yemeğini sevip sevmediğini merak ediyorum.

- Ob Tom wohl gerne chinesisch isst?
- Ob Tom die chinesische Küche wohl zusagt?

Çin astrolojisine göre 2016 kırmızı maymun yılıdır.

2016 ist nach der chinesischen Astrologie das Jahr des roten Affen.

Hadi Çin Seddi'nde iç çamaşırımızla yürümeye gidelim.

Laufen wir die Chinesische Mauer in Unterwäsche ab.

Çin, 2001'de Dünya Ticaret Örgütü'ne katıldı.

2001 trat China der Welthandelsorganisation bei.

Tom'un Çin yemeği sevip etmediğini merak ediyorum.

- Ob Tom wohl gerne chinesisch isst?
- Ob Tom die chinesische Küche wohl zusagt?

Çin, Japonya'dan yaklaşık yirmi beş kat daha büyüktür.

China ist etwa fünfundzwanzigmal so groß wie Japan.

Çin Klasiklerinde sadece birkaç öğrenci mükemmel notlar alır.

Nur wenige Schüler kriegen volle Punktzahl in chinesischer Klassik.

Çin dünyanın en büyük kömür üretici ve tüketicisidir.

China ist der weltgrößte Produzent und Verbraucher von Kohle.

Tom'un Çin yemeklerini ne kadar çok sevdiğini biliyorsun.

Du weißt doch, wie gerne Tom chinesisch isst.

Çin şu anda dünyanın ikinci en büyük ekonomisidir.

China ist jetzt die zweitgrößte Marktwirtschaft der Welt.

Çin yemekleri Fransız yemeklerinden daha az lezzetli değildir.

Die chinesische Küche ist nicht weniger köstlich als die französische.

İlginç bir şekilde Çin aslında gıdasal olarak kendine yeterliydi.

Und überraschenderweise war China ausgeglichen und selbstversorgend.

Tıpkı bugün yine Amerika'nın Çin ile verdiği savaş gibi

Genau wie der heutige amerikanische Krieg mit China

Çin klasikleri konusunda neredeyse hiçbir öğrenci tam not almaz.

- Nur wenige Schüler kriegen volle Punktzahl in chinesischer Klassik.
- Nur wenige Schüler kriegen die volle Punktzahl im Fach „Chinesische Klassiker“.

Ablamız pazardan patlıcan, patates, kabak ve Çin lahanası aldı.

Unsere Schwester hat ein paar Auberginen, Kartoffeln, Zucchini und Chinakohl auf dem Markt gekauft.

Tom her zaman Çin dominosu oynamayı öğrenmek istediğini söylerdi.

Tom sagte immer, dass er lernen wolle, Mahjongg zu spielen.

Amerika veya Çin ile kıyaslandığında, Japonya küçük bir ülke.

Verglichen mit Amerika oder China ist Japan ein kleines Land.

Mezuniyetimden sonra, Çin tarihi okumak için Şangay'a gitmek istiyorum.

Nach meinem Abschluss würde ich gerne nach Shanghai gehen, um die Geschichte Chinas zu studieren.

Her gün Çin yemeği yememin bir sakıncası olduğunu sanmıyorum.

Ich glaube, ich hätte nichts dagegen, jeden Tag chinesisch zu essen.

- O bulut Çin'e benziyor.
- O bulut Çin gibi görünüyor.

Diese Wolke sieht wie China aus.