Translation of "Akıl" in French

0.050 sec.

Examples of using "Akıl" in a sentence and their french translations:

Akıl sağlığımızla oynamayalım

Ne jouons pas avec notre santé mentale

Akıl hastası mısınız?

- Es-tu mentalement dérangé ?
- Es-tu un malade mental ?
- Êtes-vous mentalement dérangé ?
- Êtes-vous mentalement dérangée ?
- Êtes-vous mentalement dérangés ?
- Êtes-vous mentalement dérangées ?
- Es-tu mentalement dérangée ?
- Êtes-vous un malade mental ?
- Êtes-vous une malade mentale ?
- Êtes-vous des malades mentaux ?
- Êtes-vous des malades mentales ?

Akıl yaşla gelir.

La sagesse vient avec l'âge.

Akıl sağlığına kavuştu.

Il a recouvré ses esprits.

Dört tanesi akıl hastanesinde.

Quatre sont à l'asile.

çevrem ve akıl hocalarımdı.

qui ont permis mon parcours.

Böylece akıl sağlığımızı geliştirecek.

et ainsi améliorer notre santé mentale.

Fakat yayılacağını akıl edemediler.

mais ils n'ont pas réussi à envisager qu'elle allait se propager,

Akıl sağlığımı kaybediyorum sandım.

Je pensais que je perdais la raison.

Onu bir akıl hastanesinde koy!

Mettez-le dans un hôpital psychiatrique !

İnanılmaz, akıl almaz derecede olasılık dışı.

C'est incroyablement improbable.

Akıl almaz fikirlerini, umutlarını ve isteklerini

qui ne cherche qu'une chance d'être meilleure

Akıl yürütme Batı tarafından icat edilmedi.

Le raisonnement n'a pas été inventé par l'Occident.

Akıl hastalığına yakalanma, bağlanma sorunu yaşama,

ont un risque majeur de developper des maladies mentales,

Yani akıl almaz bir hayat bu.

C'est inconcevable comme vie.

Tehlikeli bir suçlu, akıl hastanesinden kaçtı.

Un dangereux criminel s'est échappé de l'asile de fous.

Ne yapacağımı bilmediğimden, ondan akıl istedim.

Comme je ne savais quoi faire, je lui ai demandé conseil.

Sağlık ve akıl, hayatın iki nimetidir.

- La santé et l’intelligence sont les deux bénédictions de la vie.
- Heureux celui qui joint la santé à l’intelligence.

Kalp evet diyor, akıl hayır diyor.

Le cœur dit oui mais l'esprit dit non.

Ve akıl hastalığı açısında yüksek risk altındaydık.

et qu'on risquait sûrement de développer une maladie mentale.

Toplum, mahkumlar tarafından işletilen bir akıl hastanesidir.

La société est un asile dirigé par les patients.

O, ona hangi kitapları okuyacağı konusunda akıl verdi.

- Elle le conseilla sur les livres à lire.
- Elle l'a conseillé sur les livres à lire.

- Onların hepsi kahrolası kaçık.
- Onların hepsi kahrolası akıl hastası.

- Ce sont tous des putains de malades mentaux.
- Ce sont toutes des putains de malades mentales.

Akıl sağlığı ile delilik arasındaki ince çizgi daha incelmiştir.

- La fine ligne entre la lucidité et la folie est devenue plus mince encore.
- La ligne mince entre la responsabilité et la folie est devenue plus ténue.

Bunlar arasında; okulu bırakma ve akıl hastalıklarında daha yüksek oran,

un taux plus élevé de décrochage scolaire, de maladies mentales,

Herkes akıl sağlığı durumlarını tedavi etmek için ilaç almak istemeyebilir.

et certains ne désirent pas prendre de médicaments pour leurs troubles.

Fakat bu kişinin bir akıl hastalığından acı çektiği çok açıktı.

Mais il était évident que cette personne souffrait de maladie mentale.

Tamam yeter biraz daha devam edersek sanırım akıl hastanesine gideceğiz

D'accord, si nous continuons un peu plus, je pense que nous irons à l'hôpital psychiatrique

Videoyu on saniye izleyince kendimi akıl hastanesinden kaçan adamı dinliyormuş gibi hissettim

Quand j'ai regardé la vidéo pendant dix secondes, j'ai eu l'impression d'écouter l'homme s'échapper de l'hôpital psychiatrique

Böyle bir adam nasıl başkan olabilir? akıl alır bir olay değil kesinlikle!

comment un tel homme peut-il devenir président? Ce n'est certainement pas un incident!

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.
- Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

Tous les êtres humains naissent libres et égaux en dignité et en droits. Ils sont doués de raison et de conscience et doivent agir les uns envers les autres dans un esprit de fraternité.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Tüm insanlar özgür, değer ve hak bakımından eşit olarak doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler. Birbirlerine karşı kardeşlik düşünceleriyle davranmalıdırlar.

Tous les êtres humains naissent libres et égaux en dignité et en droits. Ils sont doués de raison et de conscience et doivent agir les uns envers les autres dans un esprit de fraternité.

Tüm insanlar özgür, şeref ve haklar bakımından eşit doğar. Akıl ve vicdana sahiplerdir ve birbirlerine karşı kardeşlik ruhuyla hareket etmelidir.

Tous les êtres humains naissent libres et égaux en dignité et en droits. Ils sont doués de raison et de conscience et doivent agir les uns envers les autres dans un esprit de fraternité.

- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.
- Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve kardeşlik ruhu içinde birbirlerine karşı hareket etmelidirler.

Tous les êtres humains naissent libres et égaux en dignité et en droits. Ils sont doués de raison et de conscience et doivent agir les uns envers les autres dans un esprit de fraternité.

Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar. Akıl ve vicdana sahiptirler ve birbirlerine karşı kardeşlik zihniyeti ile hareket etmelidirler.

Tous les êtres humains naissent libres et égaux en dignité et en droits. Ils sont doués de raison et de conscience et doivent agir les uns envers les autres dans un esprit de fraternité.