Translation of "Yemesini" in English

Çocuğa yemeği yemesini söyledi.

She told the child to eat up the food.

Tom Mary'nin yemesini izledi.

Tom watched Mary eat.

Tom'a sebzelerini yemesini söyle.

Tell Tom to eat his vegetables.

Tom'un annesi ona sebzelerini yemesini söyledi.

- Tom's mother told him to eat his vegetables.
- Tom's mother told Tom to eat his vegetables.

Tom muhtemelen oğluna sebzelerini yemesini söyleyecektir.

Tom will probably tell his son to eat his vegetables.

Tom'a daha fazla sebze yemesini önerdim.

I advised Tom to eat more vegetables.

Tom'dan benimle öğle yemeği yemesini isteyeceğim.

I'm going to ask Tom to eat lunch with me.

Tom'a daha fazla sebze yemesini söyledim.

I told Tom to eat more vegetables.

Tom Mary'den onunla öğle yemeği yemesini isteyecek.

Tom is going to ask Mary to eat lunch with him.

Mary Tom'dan onunla öğle yemeği yemesini isteyecek.

Mary is going to ask Tom to eat lunch with her.

Tom asla Mary'nin bütün börekleri yemesini beklememişti.

Tom never expected Mary to eat all the donuts.

Tom Mary'ye tabağındaki her şeyi yemesini söyledi.

Tom told Mary to eat everything on her plate.

Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini isteyecektir.

Tom will ask Mary to eat lunch with him.

Tom, Mary'nin onunla akşam yemeği yemesini bekliyor.

Tom expects Mary to eat dinner with him.

Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini istedi.

Tom wanted Mary to eat lunch with him.

Tom herkesin yemek yemesini izleyerek sadece orada durdu.

Tom just stood there watching everybody eat.

Tom, Mary'ye daha fazla sebze yemesini öneren kişiydi.

Tom was the one who advised Mary to eat more vegetables.

Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini bekledi mi?

Did Tom expect Mary to eat lunch with him?

Tom, Mary'nin o kadar çok yemek yemesini beklemiyordu.

Tom didn't expect Mary to eat so much.

Tom, Mary'nin bizimle öğle yemeği yemesini beklediğini söyledi.

- Tom said he expected Mary to eat lunch with us.
- Tom said that he expected Mary to eat lunch with us.

Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini istediğini söyledi.

- Tom said Mary wanted him to eat lunch with her.
- Tom said that Mary wanted him to eat lunch with her.

Mary Tom'dan onunla öğle yemeği yemesini isteyeceğini söyledi.

Mary says she'll ask Tom to eat lunch with her.

Mary, Tom'un onunla öğle yemeği yemesini istediğini söyledi.

- Mary said she wanted Tom to eat lunch with her.
- Mary said Tom wanted her to eat lunch with him.

Tom, Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini isteyeceğini söyledi.

Tom says he'll ask Mary to eat lunch with him.

Tom hâlâ Mary'nin onunla öğle yemeği yemesini umuyor.

Tom still hopes Mary will eat lunch with him.

Tom, Mary'den onunla öğle yemeği yemesini isteyeceğini söyledi.

- Tom said he'd ask Mary to eat lunch with him.
- Tom said that he'd ask Mary to eat lunch with him.

Tom, Mary'nin Chuck's Diner'da yemek yemesini istediğini biliyordu.

Tom knew Mary wanted to eat at Chuck's Diner.

Tom neden Mary'nin John ile yemek yemesini istemiyor?

Why doesn't Tom want Mary to eat with John?

Tom, Mary'nin bu kadar çok şeker yemesini istemedi.

Tom didn't want Mary to eat so much candy.

Tom, Mary'nin bu kadar çok yemek yemesini beklemiyordu.

Tom wasn't expecting Mary to eat so much.

Tom Mary'nin onunla birlikte öğle yemeği yemesini bekledi.

Tom expected Mary to eat lunch with him.

Tom Mary'ye daha fazla sebze yemesini tavsiye etti.

Tom advised Mary to eat more vegetables.

Tom neden Mary'nin John ile yemek yemesini istedi?

Why did Tom want Mary to eat with John?

Tom'dan bizimle birlikte öğle yemeği yemesini rica edeceğim.

I'm going to ask Tom to eat lunch with us.

Doktor Tom'a daha az kırmızı et yemesini söyledi.

The doctor told Tom to eat less red meat.

Açıkçası, Mary'nin benimle öğle yemeği yemesini istemeye güvenim yoktu.

Frankly, I didn't have the confidence to ask Mary to have lunch with me.

Tom, Mary'nin o kadar çok yemek yemesini gerçekten bekliyor muydu?

Did Tom really expect Mary to eat that much?

Arkadaşları onun dondurma yemesini engellemek için buzluğa asma kilit takmak zorunda kaldılar.

Her friends had to padlock the freezer to prevent her from eating ice cream.