Translation of "Yarım" in English

0.008 sec.

Examples of using "Yarım" in a sentence and their english translations:

- Yarım saate gelirim.
- Yarım saat içinde geleceğim.

I'll be over in half an hour.

- Yarım asrı geçtim.
- Yarım asırdan fazla yaştayım.

I'm over a half century old.

İşleri yarım bırakmamalısın.

You shouldn't do things by halves.

Proje yarım bırakıldı.

The project was aborted.

İşleri yarım bırakma.

- Don't leave things half done.
- Don't leave things half finished.

O yarım doluydu.

It was half full.

Yarım saattir bekliyorum.

I've been waiting half an hour.

Yarım saatim var.

I've got half an hour.

Yarım saat geçti.

Half an hour passed.

İş yarım yapıldı.

The job is half done.

İş zaten yarım.

The job is already half done.

Bu iş yarım.

This work is half-done.

Yarım karpuz alalım.

Let's buy half a watermelon.

Yarım saat bekledim.

I waited half an hour.

Yarım akıllının biri.

He's a half-wit.

Yarım saate dönerim.

I'll be back in thirty minutes.

Bunlardan yarım kilo ve onlardan yarım kilo istiyorum.

I'd like a half a kilogram of these and a half a kilogram of those.

Yarım tabib candan eder, yarım fakih imandan eder.

- A little knowledge is a dangerous thing.
- A half-doctor kills you and a half-religious scholar kills your belief.

Yarım-doktor seni ve yarım-din alimi inancını öldürür.

A half-doctor kills you and a half-religious scholar kills your belief.

Kapatarak yarım saat geçirdiniz."

just operating off the light from reflected surfaces."

Yarım saatte okula yürüyebilirim.

I can walk to school in half an hour.

Yarım saat önce başlamalıydın.

You ought to have started half an hour ago.

Yaklaşık yarım saat bekletildim.

I was kept waiting for nearly half an hour.

O yarım saat sürdü.

It took half an hour.

Yarım baş ağrım var.

I have a splitting headache.

Yarım saat içinde başlıyoruz.

We start in half an hour!

Postane yarım mil uzaklıkta.

The post office is half a mile away.

Onu yarım saat bekletti.

She kept him waiting half an hour.

Tom yarım gün çalışır.

Tom works part-time.

Yarım saat geç geldi.

He came half an hour late.

Yarım sandviç ister misiniz?

Would you like half a sandwich?

Neredeyse yarım saattir bekliyorum.

- I have been waiting for almost half an hour.
- I've been waiting for almost half an hour.

Yarım kilosu ne kadar?

How much for half a kilo?

Lütfen yarım saat bekle.

- Please wait for thirty minutes.
- Please wait half an hour.

İşleri yarım yamalak yapma.

Never do things by halves.

Yarım litre bira istiyorum.

I want a pint of beer.

Yarım kalan işleri tamamlıyorum.

I'm tying up some loose ends.

Yarım tavuk ister misin?

Would you like half a chicken?

Yarım düzine yumurta aldım.

I bought half a dozen eggs.

İşini yarım bitmiş bırakma.

Don't leave your work half finished.

Yarım kek almak istiyorum.

I'd like to buy half a cake.

Yarım saatten fazla sürmez.

That shouldn't take more than thirty minutes.

Tom yarım saattir bekliyor.

Tom has been waiting for half an hour.

Tom'un tekniği yarım yamalaktı.

Tom's technique was sloppy.

Bu sadece yarım doğrudur.

This is only half correct.

Yarım saat erken vardılar.

They arrived half an hour early.

Yarım düzine yumurtamız var.

- We have a half-dozen eggs.
- We have half a dozen eggs.

Yarım kalmış işleri sevmiyorum.

I don't like loose ends.

Tom yarım saat bekledi.

Tom waited for half an hour.

Yarım saattir otobüsü bekliyordum.

I've been waiting for the bus for half an hour.

Tom'la yarım gün geçirdim.

I spent half a day with Tom.

İşlerinizi yarım yapılmış bırakmayın.

Don't leave things half done.

Ben yarım saattir bekliyorum.

I've been waiting for half an hour.

Sana yarım saat vereceğim.

I'll give you half an hour.

Yarım saat geç kaldın.

You're half an hour late.

Benim oyunum yarım yamalak.

My playing is sloppy.

Yarım saattir bira içiyorum.

I have been drinking beer for half an hour.

Senin işin yarım yamalak.

Your work is sloppy.

Tom yarım saat gecikti.

Tom was thirty minutes late.

Yarım saat içinde görüşürüz.

We'll see each other in half an hour.

Yarım saattir sessizce oturuyordu.

He was sitting silent for half an hour.

Açıkçası, bir şeyi yarım yapmak,

Truth is, being incomplete is much better

Her biri yaklaşık yarım saatti

about a half hour each,

Bana yarım kilo domates ver.

Give me half a kilo of tomatoes.

Yarım saatte iki mil yürüdü.

He walked two miles in half an hour.

Tom yarım saattir sessizce oturuyordu.

Tom was sitting silent for half an hour.

Çadırı kurmak yarım saatimizi aldı.

It took us half an hour to set up the tent.

Paket yarım kilodan fazla geliyor.

The parcel weighs more than one pound.

Yarım saat daha erken ayrılmalıydın.

- You should have left half an hour earlier.
- You should've left half an hour earlier.

Hiçbir işi yarım yamalak yapma.

Never do things by halves.

Her zaman işlerini yarım bırakır.

He always leaves his work half done.

Yarım şişe şarap satın aldım.

I bought half a bottle of wine.

O, beni yarım saat bekletti.

She made me wait for half an hour.

Bana yarım kilo elma verin.

Give me half a kilo of apples.

Bana yarım kilo et ver.

Give me a half-kilo of meat.

Hiçbir şeyi yarım yamalak yapma.

Don't do anything halfway.

Beni yaklaşık yarım saat bekletti.

He made me wait for about half an hour.

Buradan istasyona yürüyerek yarım saat.

It's half an hour by foot from here to the station.

O bir yarım yamalak öpücü.

He's a sloppy kisser.

Tom'dan yarım inç daha uzunum.

I'm half an inch taller than Tom.

Tom yarım yamalak iş yapar.

Tom does sloppy work.

Buzdolabında yarım şişe şarap var.

There is a half empty bottle of wine in the fridge.

Yarım günlük turlarınız var mı?

Do you offer any half-day tours?

Yarım kilo elma alabilir miyim?

Can I have half a kilo apples?

Toplantı yarım saat önce bitti.

The meeting finished thirty minutes ago.

Kahvaltı için yarım greyfurt yedim.

I had half a grapefruit for breakfast.

Ben yarım saat geç kalacağım.

I'll be a half hour late.

Tekneye Yarım Ay ismini verdik.

We named the boat the Half Moon.

O beni yarım saat bekletti.

- She kept me waiting for 30 minutes.
- She kept me waiting for half an hour.

Bu yarım yamalak bir iş.

That's a sloppy job.

Yarım saat içinde geri geleceğim.

- I'll be back in half an hour.
- I'll be back in 30 minutes.
- I'll come back in half an hour.

Tom yarım meşgul olmayacak mı?

Won't Tom be busy tomorrow?

O, tek kulakta yarım sağır.

He's half deaf in one ear.

Ben son yarım saattir bekliyorum.

I've been waiting the last half hour.

Yarım günlük bir işim var.

I have a part-time job.

Öğle yemeğine yarım saat var.

It's a half hour till lunch.