Translation of "Uyarmaya" in English

0.006 sec.

Examples of using "Uyarmaya" in a sentence and their english translations:

Seni uyarmaya çalıştım.

I tried to warn you.

Onu uyarmaya çalıştım..

I tried to warn him.

Onu uyarmaya çalıştım.

- I tried to warn her.
- I did try to warn him.
- I did try to warn her.
- We tried to warn him.
- We tried to warn her.

Tom'u uyarmaya çalıştık.

We tried to warn Tom.

Tom'u uyarmaya çalıştım.

- I did try to warn Tom.
- I tried to warn Tom.

Tom'u uyarmaya gitmeliyim.

I should go warn Tom.

Sizi uyarmaya çalıştık.

We tried to warn you.

Seni uyarmaya çalıştık.

- We've been trying to warn you.
- We tried to warn you.

Seni uyarmaya çalışıyoruz.

We've been trying to warn you.

Onları uyarmaya çalıştım.

I did try to warn them.

Herkesi uyarmaya çalıştım.

I tried to warn everyone.

Seni uyarmaya geldim.

I came to warn you.

Tom sizi uyarmaya çalıştı.

Tom tried to warn you.

Tom herkesi uyarmaya çalıştı.

Tom tried to warn everyone.

Tom Mary'yi uyarmaya çalıştı.

Tom tried to warn Mary.

Tom'u uyarmaya gitmek zorundayız.

We've got to go warn Tom.

Tom hepimizi uyarmaya çalıştı.

Tom tried to warn us all.

O beni uyarmaya çalıştı.

She tried to warn me.

Tom beni uyarmaya çalıştı.

Tom tried to warn me.

Tom'u uyarmaya gitmek zorundayım.

I have to go warn Tom.

Tetikteki foku uyarmaya yetiyor bu.

Enough to alert a wary seal.

Onu uyarmaya çalıştım ama o dinlemedi.

I tried to warn her, but she wouldn't listen.

- Onları uyarmayı denedik.
- Onları uyarmaya çalıştık.

We tried to warn them.

Bunun olabileceği konusunda seni uyarmaya çalıştım.

I tried to warn this might happen.

Onu yapmaman için seni uyarmaya geldim.

I came to warn you not to do that.

Tom Mary'yi bunun hakkında uyarmaya çalıştı.

Tom tried to warn Mary about that.

Tom'un seni aradığı konusunda seni uyarmaya çalıştım.

I tried to warn you that Tom was looking for you.

Tom bunun olacağı konusunda seni uyarmaya çalıştı.

Tom tried to warn you that this would happen.

Buraya ne olabileceği hakkında seni uyarmaya geldim.

I came here to warn you about what might happen.

Tom Mary'yi bunu yapmaması için uyarmaya gitti.

Tom went to warn Mary not to do that.

Belki Tom bizi bir şey hakkında uyarmaya çalışıyor.

Maybe Tom was trying to warn us about something.

Sanırım Tom bizi bir şey hakkında uyarmaya çalışıyordu.

- I think Tom was trying to warn us about something.
- I think that Tom was trying to warn us about something.

Tom, Mary'yi uyarmaya çalıştı ama o ona aldırmadı.

Tom tried to warn Mary, but she ignored him.

Onu onun hakkında uyarmaya çalıştım ama o beni dinlemeyecek.

I tried to warn her about him, but she won't listen to me.

Onu Tom hakkında uyarmaya çalıştım ama o beni dinlemeyecek.

I tried to warn her about Tom, but she won't listen to me.

Onun hakkında Tom'u uyarmaya çalıştım ama o beni dinlemez.

I tried to warn Tom about her, but he won't listen to me.

Tom kasabadaki bir vampir kulübünün varlığı hakkında yerel polisi uyarmaya çalıştı.

Tom tried to warn the local police about the existence of a vampire club in the town.