Translation of "Savunmasız" in English

0.004 sec.

Examples of using "Savunmasız" in a sentence and their english translations:

Tom savunmasız.

Tom is vulnerable.

Savunmasız hissediyorum.

I feel vulnerable.

Savunmasız hissettim.

I felt vulnerable.

Kendine odaklanan, savunmasız

It tells of the ingenuity, elegance,

Illüzyonlara, bencilliğe savunmasız

vulnerable to illusions, self-centeredness

Çok savunmasız hissediyordum.

I felt very vulnerable.

Mary savunmasız hissetti.

Mary felt vulnerable.

Tom savunmasız hissetti.

Tom felt vulnerable.

Tom savunmasız görünüyor.

Tom looks vulnerable.

Tom hâlâ savunmasız.

Tom is still vulnerable.

Ben savunmasız hissetmiyorum.

I don't feel vulnerable.

Biz tamamen savunmasız olacağız.

We'll be totally defenseless.

Tom savunmasız hissettiğini söyledi.

- Tom said he felt vulnerable.
- Tom said that he felt vulnerable.

Bu hafta, özellikle savunmasız toplumlarda

Yeah, this week has been a gut punch

Sahip olmalarına rağmen çocuklardan daha savunmasız?

even though their brains are more developed than those of children?

- O hazırlıksız yakalandı.
- O savunmasız yakalandı.

She was caught with her pants down.

Tom onun burada savunmasız olduğunu biliyor.

- Tom knows he's vulnerable here.
- Tom knows that he's vulnerable here.

Fadıl savunmasız kadınların nasıl bulunacağını biliyordu.

Fadil knew how to spot vulnerable women.

Leyla masum ve savunmasız bebekleri öldürdü.

Layla killed innocent and defenseless babies.

Onu sana güvenmesi için, savunmasız görünmek zorundasın.

For him to trust you, you have to appear vulnerable.

Bu pozisyon beni son derece savunmasız hissettiriyor.

This position makes me feel extremely vulnerable.

Yani, bu, en savunmasız kitleleri oluşturan bir yanda

So, what this means is that the most vulnerable populations,

Orası da en savunmasız siyahi toplumları hedef alarak

a department that had a long history

Gelecek on yılda Kartacalıların Iberya kıyıları savunmasız kalacaktı.

For the next 10 years the Carthaginian Iberian coast would be undefended.

Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.

The actions she took were too careless, and she was left defenseless.

Öncesinde gevşek bir formasyonda yürüyor olmanın etkisiyle, Flaminius'un ordusu tamamen savunmasız yakalanmış oluyor.

Having previously marched in a very loose formation, Flaminius' army is caught completely by surprise.

Belki 100 tane kabuk ve taşı toplamış, kollarını da savunmasız kafasının üzerine doğru katlıyor.

picking up maybe close to 100 shells and stones... and then folding her arms over her vulnerable head.

Askerî anlamda Gazze tamamen savunmasız. İsrail ordusunun güç gösterisi yapmak için bu bölgeyi seçmesinin sebebi bu.

Militarily speaking, Gaza is utterly defenseless. That's why the IDF chooses this area to flex its muscles.

O sık sık hızlı hamleler yaparak ve ordusunu cephe boyunca dizerek düşman tarafının komutanlarını savunmasız halde yakalıyordu.

often catching enemy commanders off-guard with rapid movement and deployment of his