Translation of "Sarışın" in English

0.009 sec.

Examples of using "Sarışın" in a sentence and their english translations:

- Tom bir sarışın.
- Tom sarışın.

Tom is a blond.

- Maria sarışın biridir.
- Maria sarışın olan.
- Sarışın olan Maria.

Maria is the blonde one.

O sarışın.

He's blond.

Kızım sarışın.

My daughter is blonde.

Tom bir sarışın.

- Tom is a blond.
- Tom is blond.

O, sarışın bir kız.

- She is a blonde girl.
- She's a blonde girl.

O, aptal bir sarışın.

She's a dumb blonde.

Doğal bir sarışın mısın?

- Are you a natural blonde?
- Are you naturally blonde?

O sarışın ve zayıf.

She's blond and slim.

O sarışın bir kız.

- She is a blonde girl.
- She's a blonde girl.

Güzel sarışın plajda güneşleniyordu.

The beautiful blonde was sunbathing on the beach.

Gerçekten bir sarışın mısın?

Are you really a blonde?

Tom sarışın, değil mi?

Tom is blond, isn't he?

Tom'un sarışın olduğunu biliyorum.

- I know that Tom is a blond.
- I know Tom is a blond.

Mary sarışın saçlı oğlana aşık.

Mary is in love with the boy with blond hair.

Kuzenimin sarışın kıvırcık saçları var.

- My cousin has blonde curly hair.
- My cousin has curly blonde hair.

O gerçek bir sarışın mı?

Is she a real blonde?

Mary gerçek bir sarışın mı?

Is Mary a real blonde?

Sen doğal olarak sarışın mısın?

Are you naturally blonde?

Ben Trump'ı birazcık Richie Rich'e benzetiyorum. Hem o da sarışın bu da sarışın

I like Trump a little bit like Richie Rich. And she's blonde and she's blonde

Almanların çoğu sarışın ve mavi gözlüdür.

Many Germans have blonde hair and blue eyes.

Bu uzun boylu sarışın adam kim?

Who is this tall blond man?

Karın sarışın mı yoksa esmer mi?

Is your wife a blonde or a brunette?

Tom, Mary'nin doğuştan sarışın olmadığını düşündü.

- Tom thought Mary wasn't a natural blonde.
- Tom thought that Mary wasn't a natural blonde.

Eskiden sarışın ve yanık tenli olduğuna inanamıyorum.

I cannot believe you used to be blonde and tanned.

Duvara çarpan arabanın şoförü sarışın bir kadındı.

The driver of the car that crashed into the wall was a blonde woman.

Sarışın kızın gerçekten güzel bir göğüs dekoltesi var.

The blonde girl has a really nice cleavage.

O mavi gözlü, uzun boylu, heykel gibi sarışın.

She's a tall, statuesque blonde with blue eyes.

Bozhena oldukça sarışın; o bizim okuldaki en güzel kızdır.

Bozhena is a pretty blonde; she is the prettiest girl in our school.

Ben sarışın, mavi gözlü bir Avrupalı kadın bulmak istiyorum.

I want to find a blonde, blue-eyed European woman.

Öğretmenin genç kızı büyük mavi gözlü sarışın bir güzeldi.

The teacher's young daughter was a beautiful blonde with big blue eyes.

Üç sevgilim vardı: ilki sarışın, ikincisi esmer, üçüncüsü kızıl saçlıydı.

I had three girlfriends: the first was a blonde, the second a brunette, and the third a redhead.

Yeşil giyinmiş uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biri biliyor mu?

Does anybody know who the tall, blond girl dressed in green is?

Erkek kardeşi esmer olduğunda onun nasıl bu kadar sarışın olduğunu anlayamıyorum.

I can't understand how she can be so fair when her brother is swarthy.

Yeşil giyinmiş, o uzun boylu sarışın kızın kim olduğunu biliyor musun?

Do you know who that tall blonde girl in green is?

- Tom'un sarı saçları ve yeşil gözleri var.
- Tom sarışın ve yeşil gözlü.

Tom has blond hair and green eyes.

Bir zamanlar sarışın bir prensese aşık olan şişman, çirkin bir köylü vardı. Bir gün, Prenses çirkin, şişman köylüyü öptü ve o büyüyle ince, yakışıklı bir prense dönüştü. Sonunda o bu şekilde onu gördü. Sonunda bu şekilde hissetti.

There was once a fat, ugly peasant who fell in love with a beautiful, blonde princess. One day, the princess kissed the ugly, fat peasant, and he magically transformed into a slender, handsome prince. At least, that's how she saw him. At least, that's how he felt.