Translation of "Zayıf" in Hungarian

0.061 sec.

Examples of using "Zayıf" in a sentence and their hungarian translations:

Düşman zayıf.

Gyenge az ellenfél.

Rüzgar zayıf.

Gyenge a szél.

Batarya zayıf.

- Az akkumulátor feszültsége alacsony!
- Alacsony az aksi töltöttségi szintje.

Zayıf kal.

Maradj sovány.

Tom zayıf.

Tom sovány.

Nabzım zayıf.

Gyenge a pulzusom.

Tom'un nabzı zayıf.

Tomi pulzusa gyenge.

Sinyal çok zayıf.

- A jel nagyon gyenge.
- Nagyon gyenge a jel.

Tom çok zayıf.

Tom túl sovány.

Zayıf insanlar kaybederler.

A gyengék elvesznek.

Tom zayıf hissetti.

Tom gyengének érezte magát.

Biraz zayıf hissettim.

Kicsit gyengélkedem.

Matematik onun zayıf noktasıdır.

- A matematika a gyenge pontja.
- A matek nem az erőssége.

O onun zayıf noktası.

Ez az ő gyenge pontja.

Bu ip çok zayıf.

Nagyon gyenge ez a kötél.

Tom'un nabzı çok zayıf.

- Tamás pulzusa nagyon gyenge.
- Alig érezhető Tomi pulzusa.

Zayıf bahanelerinizi duymak istemiyorum.

Nem vagyok kíváncsi a gyenge kifogásaidra.

Yağmurun yağma ihtimali zayıf.

- Kicsi az esélye az esőnek.
- Csekély esélye van az esőnek.

Tom daha zayıf görünüyor.

Tom soványabbnak tűnik.

Tom zayıf görünmek istemez.

Tomi nem akar gyengének látszani.

Zayıf bir midem var.

Érzékeny a gyomrom.

- O zayıf iradeli bir adam.
- O iradesi zayıf bir adamdır.

Hiányzik belőle az akaraterő.

Zayıf hissettiğimde güçlüymüş gibi yaptım,

Tettettem magam erősnek, amikor gyenge voltam,

O uzun boylu ve zayıf.

Ő magas és karcsú.

O, hastalığından sonra zayıf hissediyor.

Még lábadozik a betegsége után.

Tom'un zayıf bir kalbi var.

Tomnak gyenge a szíve.

O zayıf bir iradeye sahiptir.

Gyenge az akarata.

Bu düşüncelerin, davranışların zayıf öngürücüleri olduğu

hogy az attitűd kevéssé jelzi előre a viselkedést,

Ve bazen inanılmaz aptallığa zayıf kaldık.

és sokszor elképesztő hülyeségnek.

Hastalıkları önleme, zayıf düşüren rahatsızlıkları iyileştirme,

meghosszabbítani az életet, megelőzni a betegségeket,

Şu adam zayıf ama karısı şişman.

Az a férfi egy gebe, de a felesége egy tehén.

Her insanın kendi zayıf noktaları var.

Mindenkinek megvan a maga gyengéje.

Herkesin güçlü ve zayıf yönleri vardır.

Mindenkinek vannak erősségei és gyengeségei.

- O, İngilizcede zayıftır.
- O, İngilizcede zayıf.

Angolból gyenge.

Tom çiftlikte çalışmak için fazla zayıf.

Tomi túl gizda ahhoz, hogy tanyán dolgozzon.

- Bir zincir ancak en zayıf halkası kadar kuvvetlidir.
- Zincir en zayıf halkası kadar sağlamdır.

- A lánc annyira erős, mint annak leggyengébb szeme.
- Egy lánc pont annyira erős, mint a leggyengébb szem benne.

Doğanın zekâmız karşısında çok zayıf olduğu anlayışı...

hogy a természet túl gyenge ahhoz, hogy ellenálljon az értelemnek.

Yaşlı kadın yataktan çıkamayacak kadar çok zayıf.

Az idős asszonynak nem volt ereje felkelni.

Ben onun zayıf bir kalbi olduğunu bilmiyordum.

Nem tudtam, hogy gyenge a szíve.

Zayıf bir pille bile, el feneri yandı.

A zseblámpa még gyenge elemmel is világít.

Çok kötü hareket ediyordu. Yavaşça, çok zayıf şekilde.

Nagyon nehezen mozgott. Lassan, nagyon gyengén.

Bir zincir en zayıf halkasından daha güçlü değildir..

Egy lánc olyan erős, mint a leggyengébb szeme.

Takım sadece onun en zayıf üyesi kadar güçlüdür.

A csapat csak annyira erős, amennyire a leggyengébb tagja.

Bilimin zayıf yönlerinden biri ise, yine insanlar tarafından yapılması,

A tudomány egyik gyenge pontja pedig az, hogy emberek művelik,

Çok fazla zayıf noktaları olmasına rağmen, ben ona güveniyorum.

Habár sok a gyenge pontja, bízok benne.

Bunu toplantıya kadar yapamayacağıma dair zayıf bir ihtimal var.

Kicsi az esélye, hogy eljutok az értekezletre.

Sahiden dil bir araç olsaydı oldukça zayıf bir araç olurdu.

Pusztán csak eszköznek meglehetősen gyatra lenne.

O kadar zayıf ki sağlıklı ahtapotlar gibi canlı renkler çıkaramıyor.

Olyan gyenge volt, hogy nem tudta felvenni az egészséges polipok színét,