Translation of "Zayıf" in Italian

0.007 sec.

Examples of using "Zayıf" in a sentence and their italian translations:

Batarya zayıf.

La carica della batteria è bassa!

Tom zayıf.

Tom è magro.

Ay ışığı zayıf.

La luce lunare è debole.

Tom'un nabzı zayıf.

Il battito di Tom è debole.

Tom çok zayıf.

Tom è molto magro.

Tom zayıf görünüyor.

Tom sembra più debole.

Zayıf insanlar kaybederler.

- Le persone deboli perdono.
- La gente debole perde.
- I deboli perdono.

Tom zayıf hissetti.

Tom si sentiva debole.

Hâlâ zayıf hissediyorum.

- Mi sento ancora debole.
- Io mi sento ancora debole.

Zayıf noktalarını biliyorum.

Conosco i suoi punti deboli.

Matematik onun zayıf noktasıdır.

La matematica è il suo punto debole.

O onun zayıf noktası.

- È il suo punto debole.
- Quello è il suo punto debole.

Tom'un nabzı çok zayıf.

Il battito di Tom è molto debole.

Tom zayıf, değil mi?

Tom è magro, vero?

Zayıf bir hafızan var.

- Tu hai una cattiva memoria!
- Hai una cattiva memoria!

Tom'un zayıf olduğunu düşünüyorum.

- Penso che Tom sia debole.
- Io penso che Tom sia debole.

Kan kaybından zayıf düşmüştü.

- Era debole per via delle perdite di sangue.
- Lui era debole per via delle perdite di sangue.
- Era debole per via della perdita di sangue.
- Lui era debole per via della perdita di sangue.

Zayıf hissettiğimde güçlüymüş gibi yaptım,

Ho fatto finta di essere forte quando mi sentivo debole,

- Ben Almancada zayıfım.
- Almancam zayıf.

- Sono debole in tedesco.
- Io sono debole in tedesco.

İçgüdü genellikle zayıf bir kılavuzdur.

L'istinto è spesso una cattiva guida.

Amcam zayıf fakat teyzem şişman.

Mio zio è snello, ma mia zia è grossa.

Tom oldukça zayıf, değil mi?

Tom è piuttosto magro, vero?

Tom hasta, zayıf ve korkmuş.

Tom è malato, debole e terrorizzato.

Zayıf bir hayal gücüm var.

- Ho una scarsa immaginazione.
- Io ho una scarsa immaginazione.

Tom'un zayıf bir midesi vardır.

Tom ha lo stomaco debole.

Tom'un zayıf olduğunu düşünüyor musunuz?

- Pensi che Tom sia debole?
- Tu pensi che Tom sia debole?
- Pensa che Tom sia debole?
- Lei pensa che Tom sia debole?
- Pensate che Tom sia debole?
- Voi pensate che Tom sia debole?

Tom'un hiçbir zayıf yönü yoktur.

Tom non ha debolezze.

Tom'un zayıf bir hafızası var.

Tom ha una pessima memoria.

Tom Mary'nin zayıf olmadığını söyledi.

Tom ha detto che Mary non è debole.

Tom çok zayıf, değil mi?

Tom è terribilmente magro, vero?

Bu düşüncelerin, davranışların zayıf öngürücüleri olduğu

è che i comportamenti non sono buoni indicatori delle azioni

Ve bazen inanılmaz aptallığa zayıf kaldık.

e, a volte, una sconvolgente stupidità.

Güçlü hayatta kalacak ve zayıf ölecek.

I forti sopravviveranno e i deboli moriranno.

Her insanın kendi zayıf noktaları var.

Ogni uomo ha i suoi punti deboli.

Herkesin güçlü ve zayıf yönleri vardır.

- Tutti hanno delle forze e delle debolezze.
- Hanno tutti delle forze e delle debolezze.

- O, İngilizcede zayıftır.
- O, İngilizcede zayıf.

- È debole in inglese.
- Lui è debole in inglese.

Egosu da bir o kadar zayıf oluyor.

più debole è il suo ego.

Doğanın zekâmız karşısında çok zayıf olduğu anlayışı...

la natura è troppo debole per resistere al nostro intelletto,

Kız kardeşim zayıf ama ben biraz kiloluyum.

- Mia sorella è magra, ma io sono un po' sovrappeso.
- Mia sorella è magra, però io sono un po' sovrappeso.

Bu, piller zayıf olduğu için iyi çalışmıyor.

Non sta funzionando bene perché le batterie sono scariche.

Bugün moda modellerinin çok zayıf olduğunu düşünüyorum.

- Penso che le modelle oggi siano troppo magre.
- Io penso che le modelle oggi siano troppo magre.

Ben onun zayıf bir kalbi olduğunu bilmiyordum.

- Non sapevo che aveva un cuore debole.
- Non sapevo che lui aveva un cuore debole.

- Tom'un cesareti zayıf.
- Tom yürekli biri değil.

Tom manca di coraggio.

Bence Tom onu yapmak için çok zayıf.

- Penso che Tom sia troppo debole per farlo.
- Io penso che Tom sia troppo debole per farlo.

Çok kötü hareket ediyordu. Yavaşça, çok zayıf şekilde.

Si muoveva molto male. Piano, in maniera molto debole.

- Yen dolardan daha zayıf.
- Yen dolardan daha değersizdir.

Lo yen è più debole del dollaro.

Bu, pil zayıf olduğu için çok iyi çalışmıyor.

Non funziona così bene perché la batteria è quasi scarica.

Benim Japonca düzeyim zayıf, bu yüzden iyi yazamam.

Il mio livello di conoscenza del giapponese è debole, quindi non so scrivere bene.

Herkesin hem güçlü hem de zayıf noktaları vardır.

Tutti hanno sia dei punti di forza che dei punti deboli.

Bilimin zayıf yönlerinden biri ise, yine insanlar tarafından yapılması,

Una debolezza della scienza è che è fatta dalle persone,

Ekonomi zayıf olmasına rağmen, bazı şirketler hâlâ kazanç sağlıyor.

Nonostante l'economia sia debole, alcune compagnie stanno ancora facendo un profitto.

- Takımımızın kazanması pek olası değil.
- Takımımızın kazanma şansı zayıf.

La nostra squadra è improbabile che vinca.

Tom'un bu raporu yazmış olması çok zayıf bir olasılıktır.

È molto improbabile che Tom abbia scritto questo rapporto.

Sahiden dil bir araç olsaydı oldukça zayıf bir araç olurdu.

Se fosse uno strumento, sarebbe uno strumento piuttosto inadeguato.

O kadar zayıf ki sağlıklı ahtapotlar gibi canlı renkler çıkaramıyor.

È così debole che non riesce a fare quei colori vivaci di un polpo in salute

Tom'un çocuklarının ondan bir şey miras alması çok zayıf bir olasılıktır.

È molto improbabile che i figli di Tom abbiano ereditato qualcosa da lui.

- Tom niye bu kadar sıska, merak ediyorum.
- Tom'un neden bu kadar zayıf olduğunu merak ediyorum.

- Mi chiedo perché Tom sia così magro.
- Io mi chiedo perché Tom sia così magro.