Translation of "Zayıf" in English

0.007 sec.

Examples of using "Zayıf" in a sentence and their english translations:

Düşman zayıf.

The enemy is weak.

Rüzgar zayıf.

The wind is weak.

Oğlan zayıf.

The boy is thin.

Batarya zayıf.

The battery is low.

Zayıf kal.

Stay thin.

Tom zayıf.

Tom is thin.

Zayıf görünüyorsun.

You're looking thin.

Nabzım zayıf.

My pulse is weak.

Ve zayıf bir

with a very weak

Halat çok zayıf.

The string is very weak.

Ay ışığı zayıf.

The moonlight is weak.

O çok zayıf.

She is too weak.

Tom'un nabzı zayıf.

Tom's pulse is weak.

Çok zayıf değilim.

I'm not skinny.

Tom oldukça zayıf.

Tom is quite thin.

Tom çok zayıf.

- Tom is very thin.
- Tom is very skinny.

Sinyal çok zayıf.

The signal's very weak.

Tom zayıf görünüyor.

Tom looks weaker.

Tom zayıf hissetti.

Tom felt weak.

Zayıf insanlar kaybederler.

Weak people lose.

Zayıf ışıkta okumamalısın.

You shouldn't read in such poor light.

Tom zayıf olabilir.

- Tom may be weak.
- Tom might be weak.

Biraz zayıf hissediyorum.

- I'm feeling a little weak.
- I feel a little weak.

Biraz zayıf hissettim.

I felt a little weak.

Daha zayıf görünüyorsun.

You look thinner.

Hâlâ zayıf hissediyorum.

I still feel weak.

Zayıf noktalarını biliyorum.

I know his weak points.

Kazanma şansım zayıf.

My chances of winning are slim.

Zayıf bir sesle konuştu.

She spoke in a weak voice.

Onlar kısa ve zayıf.

They are short and thin.

Matematik onun zayıf noktasıdır.

Mathematics is her weak point.

Herkesin zayıf noktaları vardır.

Everyone has points of weakness.

İnsanların zayıf hafızaları vardır.

People have short memories.

O zayıf ama kısa.

She's slim, but short.

O uzun ve zayıf.

He's tall and slim.

O onun zayıf noktası.

That's his weak spot.

Bu ip çok zayıf.

This rope is very weak.

Tom'un nabzı çok zayıf.

Tom's pulse is very weak.

Tom zayıf, değil mi?

Tom is thin, isn't he?

Zayıf bir hafızan var.

You've got a poor memory!

Zayıf bahanelerinizi duymak istemiyorum.

I don't want to hear your feeble excuses.

O sarışın ve zayıf.

She's blond and slim.

Hastalık, organizmanızı zayıf düşürdü.

The sickness has weakened your organism.

Aydan gelen ışık zayıf.

The light from the moon is weak.

Yağmurun yağma ihtimali zayıf.

The chance of rain is low.

Tom daha zayıf görünüyor.

Tom looks thinner.

Tom artık gerçekten zayıf.

Tom is really weak now.

Tom'un zayıf olduğunu düşünüyorum.

- I think Tom is weak.
- I think that Tom is weak.

Bu onun zayıf noktası.

This is her weak point.

Kan kaybından zayıf düşmüştü.

He was weak from the loss of blood.

Fizik benim zayıf dersim.

Physics is my weak subject.

Tom zayıf görünmek istemez.

Tom doesn't want to appear weak.

Onların müşteri hizmetleri zayıf.

Their customer service is poor.

Tom küçük ve zayıf.

Tom is small and weak.

Tom zayıf bir insandır.

Tom is a weak person.

Zayıf bir belleğim var.

- I have a poor memory.
- I don't have a good memory.

Zayıf bir midem var.

I have a weak stomach.

Bu konçerto biraz zayıf.

This concerto is a bit weak.

Tom'un zayıf olduğunu biliyorum.

- I know that Tom is weak.
- I know Tom is weak.

Tom hâlâ çok zayıf.

Tom is still very weak.

Tom zayıf olduğunu söyledi.

- Tom said he's weak.
- Tom said that he's weak.

Tom muhtemelen hala zayıf.

Tom is probably still weak.

Tom'un zayıf olduğunu sanmıyorum.

- I don't think Tom is weak.
- I don't think that Tom is weak.

Tom'un zayıf noktalarını biliyorum.

I know Tom's weak points.

Tom zayıf görünmek istemedi.

Tom didn't want to look weak.

- O zayıf iradeli bir adam.
- O iradesi zayıf bir adamdır.

He's a weak-willed man.

Arka koltuktan zayıf bir sesin

I hear a faint "Joey,

Zayıf hissettiğimde güçlüymüş gibi yaptım,

I've been pretending to be strong when I felt weak,

- Ben Almancada zayıfım.
- Almancam zayıf.

I am weak in German.

İçgüdü genellikle zayıf bir kılavuzdur.

Instinct is often a poor guide.

Amcam zayıf fakat teyzem şişman.

- My uncle is slender, but my aunt is stout.
- My uncle is slim, but my aunt is fat.
- My uncle is thin, but my aunt is fat.

Tom zayıf ve uzun boylu.

Tom is lean and tall.

Zayıf bir şeker solüsyonu hazırladım.

- I prepared a weak solution of sugar and water.
- I prepared a weak sugar solution.

Amcam zayıf ama teyzem şişman.

- My uncle is slim, but my aunt is fat.
- My uncle is thin, but my aunt is fat.

O uzun boylu ve zayıf.

He is tall and lean.

O çok zayıf olmak istiyor.

She wants to become thin very much.

Ne kadar zayıf olmak istiyorsun?

How much thinner do you want to be?

Tom oldukça zayıf, değil mi?

Tom is quite thin, isn't he?

Tom eskisinden çok daha zayıf.

Tom is much thinner than he used to be.

Tom açıkçası hâlâ çok zayıf.

Tom is obviously still very weak.

Tom hasta, zayıf ve korkmuş.

Tom is sick, weak and terrified.

Tom zayıf ve titrek görünüyor.

Tom is looking weak and wobbly.

Zincir en zayıf halkasından kopar.

- A chain fails at its weakest link.
- A chain is only as strong as its weakest link.

O, hastalığından sonra zayıf hissediyor.

He feels weak after his illness.

Zayıf bir hayal gücüm var.

I have a poor imagination.

Tom'un zayıf bir midesi vardır.

Tom has a weak stomach.

O, zayıf karakterli bir adam.

He is a man of weak character.

Tom'un zayıf bir kalbi var.

Tom has a weak heart.

O uzun, zayıf ve güçlüydü.

He was tall, slim and strong.

Tom'un zayıf olduğunu düşünüyor musunuz?

Do you think Tom is weak?