Translation of "Prensip" in English

0.004 sec.

Examples of using "Prensip" in a sentence and their english translations:

Üçüncü prensip:

The third principle

Prensip meselesi.

- It's a question of principle.
- It's a matter of principle.

'Yapabilecekleriniz, prensip olarak,

"What you can do, in principle,

Prensip olarak katılıyorum.

I agree in principle.

Bu bir prensip meselesi.

It's a matter of principle.

Sabah erken kalkmayı prensip edinirim.

I make it a rule to get up early in the morning.

Sabah altıda kalkmayı prensip ediniyorum.

I make it a rule to get up at six in the morning.

Çok fazla yemek yememeyi prensip edinir.

He makes it a rule not to eat too much.

Her gün matematik çalışmayı prensip edinirim.

I make it a rule to study math every day.

Her sabah altıda kalkmayı prensip edinirim.

I make it a rule to get up at six every morning.

Öğünler arasında asla yememeyi prensip edinirim.

I make it a rule never to eat between meals.

O her gün günlüğünü yazmayı prensip edinir.

- He makes it a rule to keep a diary every day.
- He makes it a rule to write in his diary every day.

O saat on birde yatmayı prensip edinmektedir.

He makes it a rule to go to bed at eleven o'clock.

Herkes o fikri prensip olarak kabul edecektir.

Everyone will accept that idea in principle.

Pazar günleri onunla tenis oynamayı prensip ediniyorum.

I make it a rule to play tennis with him Sundays.

Sabah kahvaltısından önce yürümeyi prensip haline getiriyorum.

I make it a rule to take a walk before breakfast.

Kahvaltıdan önce biraz egzersiz yapmayı prensip edinirim.

I make it a rule to do some exercise before breakfast.

Sabahleyin bir saat yürüyüş yapmayı prensip ediniyorum.

I make it a rule to take a walk for an hour in the morning.

- Asla borç para vermemek prensibimdir.
- Asla borç para almamayı prensip edinirim.
- Asla ödünç para almamayı prensip edinirim.

I make it a rule never to borrow money.

Ama sonunda temel, belli başlı bir prensip keşfettim.

But finally, I found a fundamental, underlying principle.

Başkaları hakkında kötü konuşmamayı kendisine prensip olarak benimsemektedir.

He makes it a rule never to speak ill of others.

Ben cumartesi günü kütüphanede kitaplar okumayı prensip ediniyorum.

I make it a rule to read books in the library on Saturday.

prensip ile bu hataları yapmaktan nasıl kaçınabileceğimiz hakkında konuşacağım.

and how we can avoid making these mistakes by a simple principle.

O her gün yüksek sesle okumayı bir prensip edinir.

He makes it a rule to read aloud every day.

O kahvaltıdan önce bir bardak su içmeyi prensip edinir.

He makes it a rule to drink a glass of water before breakfast.

Erkek kardeşim ofisine gitmeden önce gazeteye bakmayı prensip edinir.

My brother makes it a rule to look over the newspaper before going to his office.

Ben prensip olarak yasağa katılıyorum fakat uygulamada oldukça zor olacak.

I agree with the ban in principle, but in practice it will be extremely difficult.

- Gazete okurken gözlük takma alışkanlığı var.
- Gazete okurken gözlük takmayı prensip edinmiştir.

He makes it a rule to wear glasses when he reads a newspaper.

- Geç saatlere kadar ayakta kalmamak prensibimdir.
- Geç saatlere kadar ayakta kalmamayı prensip edindim.

I make it a rule not to stay up late.

Prensip olarak, her araç için bir park yeri olmalıdır. Uygulamada, bu doğru değildir.

In principle, there should be a parking place for every car. In practice, this is not true.