Translation of "Parktaki" in English

Parktaki çiçeklere bakın.

Look at the flowers in the park.

O, parktaki bankta oturdu.

He sat on the bench in the park.

Parktaki insanları görüyor musun?

Do you see people in the park?

Dan parktaki çocukları izledi.

Dan watched the kids at the park.

Parktaki çeşmenin etrafında koştuk.

We ran around the fountain in the park.

Parktaki çim yeşil ve güzel.

The grass in the park is green and beautiful.

Tom parktaki güvercinleri beslemeyi sever.

Tom likes feeding the pigeons in the park.

Lider parktaki göstericileri görevden attı.

The leader dismissed the demonstrators in the park.

Parktaki yeşil yapraklar göze hoş geliyor.

Green leaves in a park are pleasing to the eye.

Parktaki yapraklar zaten renk değiştirmeye başladı.

The leaves in the park have already started to turn colors.

Tom parktaki bankta oturuyor, berbat görünüyor.

Tom is sitting on a park bench, looking miserable.

Parktaki uyarı " çimlerden uzak durun " diyordu.

The notice in the park said, "Keep off the grass."

Parktaki herkes sıcak hava balonuna baktı.

Everybody in the park looked up at the hot air balloon.

İki kadın parktaki bir bankta rahat ediyorlar.

Two women are taking it easy on a bench in the park.

Parktaki bir yürüyüşün zihnimizi sıkıntılarımızdan alabileceğini düşündüm.

- I thought a walk in the park might take our minds off our troubles.
- I thought that a walk in the park might take our minds off our troubles.

Parktaki tüm kiraz ağaçları tamamen çiçek açmış.

All the cherry trees in the park are in full bloom.

Parktaki heykel yeni. Geçen yıl orada değildi.

The statue in the park is new. It wasn't there last year.

Parktaki konserimize yaklaşık 3,000 kişi gelmesini umuyoruz.

We're expecting about 3,000 people to come to our concert in the park.

Hayat her zaman parktaki bir yürüyüş değildir.

Life is not always a walk in the park.

Tom pazar gazetesini okuyarak parktaki bir bankta oturuyordu.

Tom sat on a bench in the park reading the Sunday newspaper.

Dün, parktaki yürüyüşten evime giderken bir sağanağa yakalandım.

Yesterday I was caught in a shower on my way home from walking in the park.

Tom parktaki banka oturdu ve kitabını okumaya başladı.

Tom sat down on the park bench and began to read his book.

- Onlar parktaki salıncaklarda oynamayı seviyorlar.
- Parkta salıncakta sallanmayı seviyorlar.

They like to play on the swings in the park.

Tam o sırada parktaki işçiler bazı küçük oyun kartları getirdiler.

Just then, the workers in the park brought over some small playing cards.

- Bazı bahçıvanlar parkta açelyalara bakarlar.
- Parktaki açelyalarla birkaç bahçıvan ilgileniyor.

Several gardeners look after the azaleas in the park.