Translation of "Yeşil" in English

- Işık yeşil.
- Trafik ışığı yeşil.

The light is green.

Ağaç yeşil.

- The tree is green.
- A tree is green.

Onlar yeşil.

They're green.

Bu, yeşil.

It's green.

Masa yeşil.

The table is green.

Ağaçlar yeşil.

The trees are green.

Su yeşil.

The water is green.

Deniz yeşil.

The sea is green.

Kitap yeşil.

The book is green.

- Yeşil size uyar.
- Yeşil size uyuyor.

Green suits you.

- Yeşil Alice'e uyuyor.
- Yeşil Alice'e yakışır.

Green suits Alice.

- Sahada yeşil çimler var.
- Sahada yeşil çim var.
- Zeminde yeşil çimen var.

There is green grass on the field.

Yeşil- önemi az.

Green -- minor.

Yeşil ışık kullanacağım,

I'm going to switch to green light now,

Çit yeşil boyalıdır.

The fence is painted green.

Yeşil yapraklar çıkıyor.

The green leaves are coming out.

Yeşil gözleri var.

She has green eyes.

Yeşil, paranın rengidir.

Green is the color of money.

Yeşil Alice'e yakışır.

Green suits Alice.

Yeşil çayı seviyorum.

I like green tea.

Bu bitki yeşil.

This plant is green.

Yeşil elmaları yedim.

I ate the green apples.

Elma yeşil değil.

The apple is not green.

Biraz yeşil görünüyorsun.

You look a little green.

Deniz çok yeşil.

The sea is very green.

Onlar yeşil değil.

They're not green.

Trafik lambası yeşil.

The traffic signal is green.

Hangi meyve yeşil?

Which fruit is green?

Yeşil biberleri severim.

I love green peppers.

Yeşil gözlerim var.

I have green eyes.

Yeşil küp pürüzsüzdür.

The green cube is smooth.

Yeşil biberden hoşlanmam.

I don't like green peppers.

Yeşil fasulyeden hoşlanmam.

I don't like green beans.

Yeşil bezelyeden hoşlanmam.

I don't like green peas.

Yeşil çayı beğenmiyorum.

- I do not like green tea.
- I don't like green tea.

Alisa'ya yeşil yakışıyor.

Green suits Alice.

- Tom bir yeşil karta sahip.
- Tom'un yeşil kartı var.

Tom has a green card.

Afrika yeşil maymun hücresinde

African green monkey in cell

Kalbim yeşil ve sarıdır.

My heart is green and yellow.

Yeşil kırmızı ile gitmez.

Green doesn't go with red.

Yeşil biberi çok severim.

I like green peppers very much.

Göl yeşil tepelerle çevrilidir.

The lake is surrounded by green hills.

Onun yeşil gözleri var.

He has green eyes.

Bu armut yeşil mi?

Is this pear green?

Yeşil çay içer misin?

Do you drink green tea?

Hiç yeşil biber yemem.

I don't eat green peppers at all.

Yeşil çay içiyor musun?

Are you drinking green tea?

Bir yeşil çay, lütfen.

A green tea, please.

Tüm dağlar yeşil değildir.

All mountains are not green.

Tom'un yeşil gözleri var.

Tom has green eyes.

Döşemede yeşil tonlar hakimdi.

Green tints prevail in the upholstery.

Yeşil ormanlarda altın vardır.

There is gold in green forests.

Ben yeşil çay istemiyorum.

I don't care for green tea.

Tom yeşil çay içmiyor.

Tom isn't drinking green tea.

Yeşil biberleri hiç sevmedim.

I never liked green peppers.

Komşunun çimenliği daha yeşil.

The neighbor's lawn is greener.

Yeşil bir bornoz giyiyor.

She is wearing a green robe.

Yeşil bitkiler fotosentez yaparlar.

Green plants carry out photosynthesis.

Yeşil bir tana istiyorum.

I want a green one.

Bu yeşil şey nedir?

What's this green stuff?

Tom yeşil biberi sevmez.

Tom doesn't like green peppers.

Borudan yeşil balçık sızdı.

Green slime oozed out the pipe.

Millie'nin yeşil gözleri var.

Millie has green eyes.

Bir yeşil ışık açık.

A green light is on.

Köpek yeşil ve güzeldir.

The dog is green and beautiful.

O, yeşil biber sevmez.

She does not like green peppers.

Ben yeşil renkten hoşlanırım.

- I like the colour green.
- I like the color green.

Bu sarı değil, yeşil.

This is not yellow; it's green.

Tom yeşil fasulyeyi sevmez.

Tom doesn't like green beans.

Bir yeşil gömleğim var.

I have one green shirt.

Yeşil bir gömleğim var.

I have a green shirt.

Yeşil ışık ... Kırmızı ışık!

Green light... Red light!

Ekran yeşil ışık veriyor.

The screen is giving off green light.

Yeşil bir evim var.

I have a green house.

Bu yeşil bir balıktır.

This is a green fish.

Yeşil bir arabam var.

I have a green car.

Bu yeşil bir defter.

This is a green notebook.

Yeşil elbisenden lekeyi çıkaramadım.

I couldn't get the stain out of your green dress.

Dağlar mutlaka yeşil değildir.

Mountains are not necessarily green.

Trafik ışığı yeşil yandı.

The traffic light turned green.

Yeşil çatılı ev benimki.

The house with the green roof is mine.

Yeşil bir elbise giydi.

She wore a green dress.

O asla yeşil giymez.

She never wears green.

Yeşil gömleğimi gördün mü?

Have you seen my green shirt?

Yeşil giymek isteğe bağlıdır.

Wearing green is optional.

Mary'nin yeşil gözleri var.

Mary has green eyes.

Çim yeterince yeşil değil.

The grass isn't green enough.