Translation of "Parçasını" in English

Lastik parçasını buldum.

I found the track of the tire.

Kağıt parçasını parçaladı.

He ripped up the piece of paper.

Tom kağıt parçasını açtı.

Tom unfolded the piece of paper.

Kolyenin kayıp parçasını buldum.

I found the missing piece of your necklace.

Tom kağıt parçasını parçaladı.

Tom ripped up the piece of paper.

Bu kağıt parçasını yırtacağım.

I'm going to rip up this piece of paper.

Başarımızın bir parçasını şansa borçluyuz.

We owe part of our success to luck.

O pasta parçasını yiyecek misin?

Are you going to eat that piece of pie?

Tom son kek parçasını aldı.

Tom got the last piece of cake.

5 milyon mikroplastik parçasını oluşturdu.

five trillion pieces of microplastics that are floating around the world’s oceans.

O mobilya parçasını çok beğeniyorum.

I like that piece of furniture very much.

Onun yeni parçasını dinledin mi?

- Did you listen to his new song?
- Did you listen to her new song?

İlk kek parçasını kime vereceksin?

- To whom will you give the first piece of cake?
- Who will you give the first piece of cake to?

O, kek parçasını benimle paylaştı.

She shared her piece of cake with me.

O turta parçasını yemeyecek misin?

Aren't you going to eat that piece of pie?

Bu kek parçasını Tom için ayıracağız.

We'll save this piece of cake for Tom.

Tom emlakının bir parçasını Mary'ye bıraktı.

Tom left part of his estate to Mary.

Tom onun kek parçasını yediğimi düşündü.

- Tom thought I ate his piece of cake.
- Tom thought that I ate his piece of cake.

Bu kek parçasını senin için saklıyordum.

I was saving this piece of cake for you.

Tom kağıt parçasını yarı yarıya katladı.

Tom folded the piece of paper in half.

Mary Tom'a ilk kek parçasını verdi.

Mary gave Tom the first piece of cake.

Tom pastanın ilk parçasını Mary'ye verdi.

Tom gave Mary the first piece of cake.

Bu müzik parçasını daha önce çaldım.

I've played this piece of music before.

Kedim, indirim çekinin bir parçasını yedi.

My cat ate a part of the rebate check.

Tom, bunun herhangi bir parçasını istemiyor.

Tom doesn't want any part of this.

Tom kek parçasını Mary ile paylaştı.

Tom shared his piece of cake with Mary.

O kaya parçasını ağıldan uzağa taşı.

Move that boulder away from the barn.

Bir link bir zincirin iki parçasını birleştirir.

A link joins two parts of a chain.

Bu doğru parçasını 20 eşit parçaya bölün.

Divide this line segment into twenty equal parts.

Rüzgar bizim çatının parçasını uçurduğunda endişelenmeye başladık.

When the wind blew part of our roof off, we started worrying.

Bu müzik parçasını daha önce hiç çalmadım.

I've never played this piece of music before.

Tom Mary'nin kendisine verdiği kağıt parçasını açmaya başladı.

Tom started to unfold the piece of paper Mary handed him.

O kağıt parçasını bana verin, onu kontrol edeceğim!

Give me that piece of paper, and I will inspect it!

- Son pasta parçasını aldım.
- Son pasta dilimini aldım.

I got the last piece of pie.

Tycho Brahe burnunun bir parçasını bir kılıç düellosunda kaybetti.

Tycho Brahe lost part of his nose in a sword duel.

Çok büyük bir kaya parçasını hareket ettirmek çok zor olacak.

Moving a huge boulder is going to be very hard.

O, o bilgi parçasını daha sonra faydalı olabileceğini düşünerek sessizce dosyaladı.

- She silently filed away that piece of information, thinking it might be useful later.
- She made a mental note of that information, which she thought might be useful in the future.

John sahtekâr satıcının işe yaramaz bir makine parçasını alırken onu kandırdığını iddia etti.

John claimed that the dishonest salesman had tricked him into buying a useless piece of machinery.

- Tom biraz tart aldı.
- Tom pastanın bir parçasını aldı.
- Tom biraz pasta aldı.

Tom got a little pie.

Onun dünya görüşünü gerçekleştirmesine yardımcı olmak için bu kar amacı gütmeyen organizasyonun bir parçasını aldı.

He took part of this non-profit organisation to help make his vision of the world become reality.

Tom, Mary'nin son pasta parçasını yemesi için kışkırtıldığını söyledi fakat o onu onun için bıraktı.

- Tom said Mary was tempted to eat the last piece of cake, but left it for him.
- Tom said that Mary was tempted to eat the last piece of cake, but left it for him.

Sonra küçük Gerda, onun göğsüne dökülen, oradan kalbine nüfuz edip, buz kalıbını eriten ve orada saplanmış olan küçük cam parçasını alıp götüren sıcacık gözyaşlarını döktü.

Then little Gerda wept hot tears, which fell on his breast, and penetrated into his heart, and thawed the lump of ice, and washed away the little piece of glass which had stuck there.

Clyde Tombaugh'ın işi bir seferde gece gökyüzünün küçük bir parçasını fotoğraflamaktı . Daha sonra bir gezegen olabilecek bir ışığın tanımlanamayan hareket eden noktasını tespit etmek amacıyla fotoğrafları dikkatlice incelemek ve karşılaştırmak zorunda kaldı.

Clyde Tombaugh's job was to photograph one small piece of the night sky at a time. He then had to carefully examine and compare the photos in an effort to detect an unidentified moving point of light that might be a planet.