Translation of "Müzeye" in English

Bu müzeye gittiğimde

Now, when I go in to the BM,

Biz müzeye gittik.

We went to the museum.

Ben müzeye gidiyorum.

I'm going in the museum.

Pazar günü müzeye giderdi.

He used to go to the museum on Sunday.

Bugün bir müzeye gideceğim.

I'll go to a museum today.

Biz müzeye gitmekten hoşlanırız.

We like going to the museum.

Müzeye giriş otuz dolardır.

Admission to the museum is thirty dollars.

Geçen hafta müzeye gittik.

We went to the museum last week.

O, müzeye taksiyle gitti.

She went to the museum by cab.

Müzeye gitmek istiyor musun?

Do you want to go to the museum?

Dün üç müzeye gittik.

We went to three museums yesterday.

Bugün bir müzeye gittim.

- I visited a museum today.
- I have visited a museum today.

- Bu otobüs seni müzeye götürecek.
- Bu otobüs sizi müzeye götürecek.

This bus will take you to the museum.

Böyle müzeye götürdüğünüzde anlatırsınız da

when you take it to the museum

Onlar müzeye otobüsle gittiler mi?

Did they go to museum by bus?

Bana müzeye nasıl gideceğimi söyledi.

He told me how to get to the museum.

O araba bir müzeye ait.

That car belongs in a museum.

Müzeye gidip gitmeyeceğimizi hâlâ bilmiyorum.

I still don't know if we'll go to the museum.

Müzeye giremezsin. Şu anda onarımda.

You cannot enter the museum. It is currently under repair.

O, pazar günleri müzeye giderdi.

She used to go to the museum on Sundays.

Birlikte müzeye gittiği Mary değildi.

It wasn't Mary that he went to the museum with.

Bugün bir müzeye gitmekle ilgilenmiyorum.

I'm not interested in going to any museums today.

Tom müzeye üç tablo bağışladı.

Tom donated three paintings to the museum.

O, müzeye sayısız parça bağışladı.

She donated countless pieces to the museum.

Bu yol seni müzeye götürecek.

This road will take you to the museum.

Bu otobüs müzeye gider mi?

Does this bus go to the museum?

Bir müzeye gitmek çok ilginç.

It is very interesting to go to a museum.

Erkek kardeşim beni müzeye götürdü.

My brother took me to the museum.

Tom, Mary ile müzeye gitti.

- Tom went with Mary to the museum.
- Tom went to the museum with Mary.

Tom müzeye taksi ile gitti.

Tom went to the museum by taxi.

- O, müzeye gitmek için taksi tuttu.
- O, müzeye gitmek için taksi çevirdi.

She took the taxi to the museum.

Beş dakikalık yürüyüşten sonra müzeye vardım.

I reached the museum after a few minutes' walk.

O, müzeye sayısız parça bağışında bulundu.

He donated countless pieces to the museum.

Bu, müzeye giden doğru yol mu?

Is this the right way to the museum?

Benimle bir müzeye gitmek ister misin?

Do you want to go to a museum with me?

Tom müzeye bir sürü para bağışladı.

Tom contributed a lot of money to the museum.

Müzeye yaptığım geziden çok zevk aldım.

- I enjoyed my trip to the museum very much.
- I was delighted by my trip to the museum.

En sevdiğim müzeye ailemle gitmemeye karar verdim.

I decide to not go to my favorite museum with my family.

Biz Japon tarihini incelemek için müzeye gittik.

We went to the museum to study Japanese history.

Her ne zaman fırsat bulsam müzeye giderim.

I go to the museum whenever I get the chance.

Müzeye yanlış kapıdan girdim. Daha dikkatli olmalıydım.

I entered the museum through the wrong gate. I should have been more careful.

Kız bana müzeye giden yolu gösterecek kadar nazikti.

The girl was kind enough to show me the way to the museum.

Biz on dakikalık bir yürüyüşten sonra müzeye geldik.

- After ten minutes' walk we came to the museum.
- We arrived at the museum after a ten-minute walk.

Müze görevlilerine göre ETA gelecekte müzeye zarar vermeyecek.

Museum officials think that ETA will not harm the museum in the future.

Ziyaretçiler müzeye girmek için uzun bir kuyrukta beklediler.

The visitors waited in a long line to get into the museum.

Biz on dakikalık bir yürüyüşten sonra müzeye vardık.

We arrived at the museum after a ten-minute walk.

Tom, Mary'yi beklemekten bıkmış, o olmadan müzeye gitmişti.

Tom got tired of waiting for Mary, so he went into the museum without her.

Tom bana bizimle müzeye gitmeye hiç ilgi duymadığını söyledi.

- Tom told me he was not at all interested in going to the museum with us.
- Tom told me that he was not at all interested in going to the museum with us.
- Tom told me he wasn't at all interested in going to the museum with us.
- Tom told me that he wasn't at all interested in going to the museum with us.

Bir müzeye gitmektense bir hayvanat bahçesine gitmeyi tercih ederim.

I'd rather go to the zoo than to a museum.

Hem babam hem de ben ilk defa müzeye gittik.

Both my father and I went to the museum for the first time.

Müzeye gitmek için nehre doğru yürü ve oraya geldiğinde sağa dön.

To go to the museum, walk toward the river, and when you get there, turn right.

Tom'un ebeveynleri olmadan müzeye girmesine izin verilmeyeceğinin farkında olmamasının pek mümkün olmadığını düşünüyorum.

- I think it's highly unlikely that Tom was not aware that he wouldn't be allowed to enter the museum without his parents.
- I think it's highly unlikely Tom wasn't aware he wouldn't be allowed to enter the museum without his parents.
- I think it's highly unlikely that Tom wasn't aware that he wouldn't be allowed to enter the museum without his parents.

Ben İspanya'ya tatile gittiğimde, eski tarım ekipmanlarından oluşan bir sergiyi görmek için müzeye gittim.

When I went on vacation to Spain, I went to a museum to see an exhibition of old farming equipment.