Translation of "Kule" in English

Kule çökecek.

The tower is going to collapse.

Kule çöktü.

The tower collapsed.

Kule tahrip oldu.

The tower fell into ruin.

Kule buradan görülebilir.

The tower can be seen from here.

Bu bir kule.

- That's a tower.
- This is a tower.

Kule 321 metre yüksekliğindedir.

The tower is three hundred and twenty-one meters high.

Orada bir kule görüyorum.

I see a tower over there.

Kule mavi gökyüzüne doğru yükseldi.

The tower rose up against the blue sky.

Kule, 220 metre kadar yüksek.

The tower is as high as 220 meters.

Kule sola doğru hafifçe eğildi.

The tower leaned slightly to the left.

Dağın tepesinde bir kule vardı.

There was a tower on the top of the mountain.

Bu Japonya'da en yüksek kule.

This is the tallest tower in Japan.

Kule batıya doğru hafifçe eğildi.

The tower leaned slightly to the west.

Uzakta bir kule fark edebildim.

I made out a tower in the distance.

Kule on beş metre yüksekliğinde.

- The tower is fifteen metres high.
- The tower is fifteen metres tall.

Orada beyaz bir kule görebilirsin.

You can see a white tower over there.

Kule on beş metre yüksekliğindedir.

- The tower is fifteen metres high.
- The tower is fifteen metres tall.

- Kule gölün güzel bir manzarasına hakimdir.
- Kule gölün güzel bir manzarasına sahiptir.

The tower commands a fine view of the lake.

Sağa dönünce, beyaz bir kule göreceksin.

Turning to the right, you will see a white tower.

Kule akşam gökyüzüne karşı güzel görünüyor.

The tower looks beautiful against the evening sky.

Erkek bir kule savunma oyunu oynuyor.

He's playing a tower defense game.

Köyün merkezinde eski bir kule var.

There's an old tower in the center of the village.

Kule tepede önemli bir yer işgal etti.

The tower occupied a prominent spot on the ridge.

Bu kule şehrin tam bir manzarasını sunuyor.

This tower commands a full view of the city.

"Berlin'in merkezindeki bu büyük kule nedir?" "O, Fernsehturm'dur!"

"What's this big tower in the center of Berlin?" "It's the Fernsehturm!"

Tom'un hayal ve planları, kağıttan bir kule gibi yıkıldı.

Like a house of cards, Tom's dreams and plans came crashing down around him.

Keşke biz onu ziyaret ettiğimizde kule inşaat halinde olmasaydı.

I wish the tower hadn't been under construction when we visited it.

- O kuledeki saat doğrudur.
- O kule üzerindeki saat doğru.

The clock on that tower is accurate.

Fransa'da bu yapılara 'Donjon', - 'Dungeon' (zindan, kule) kelimesinin atası - denirdi.

In French it’s called a donjon - the origin of the word dungeon.

- Bu, Japonya'nın en yüksek kulesi.
- Bu Japonya'da en yüksek kule.
- Bu, Japonya'daki en yüksek kuledir.

- This is the tallest tower in Japan.
- This is the highest tower in Japan.

Kol saatleri, duvar saatleri, dijital saatler, altın saatler, guguklu saatler, kuvars saatler, kronometreler, zamanlayıcı ve kule saatleri de dahil olmak üzere saatlerin birçok farklı türleri vardır.

There are many different kinds of clocks, including wristwatches, wall clocks, digital watches, gold watches, cuckoo clocks, quartz watches, stopwatches, timer and tower clocks.