Translation of "Eğildi" in Spanish

0.004 sec.

Examples of using "Eğildi" in a sentence and their spanish translations:

- O öne doğru eğildi.
- Eğildi.
- Domaldı.

Ella se agachó.

- Tom saklanmak için eğildi.
- Tom sakınmak için eğildi.

Tom se puso a cubierto.

Eğildi ve topu aldı.

Él se inclinó y cogió la pelota.

Ayakkabısını bağlamak için eğildi.

Se agachó para atarse un zapato.

Eğildi ve parayı aldı.

Ella se agachó y recogió la moneda.

Doktor hasta çocuğun üzerine eğildi.

El doctor se inclinó sobre el chico enfermo.

Kule sola doğru hafifçe eğildi.

La torre se inclinaba ligeramente hacia la izquierda.

Kule batıya doğru hafifçe eğildi.

La torre estaba un poco inclinada hacia el oeste.

Tom eğildi ve geri çekildi.

Tom se inclinó y se retiró.

Tom ayakkabılarını koymak için eğildi.

Tom se inclinó para ponerse sus zapatos.

Tom eğildi ve bozuk parayı aldı.

Tom se inclinó y recogió la moneda.

Tom eğildi ve kızını alnından öptü.

Tom se inclinó y besó a su hija en la frente.

Tom eğildi ve Mary'yi yanağından öptü.

Tom se inclinó y dio a Mary un beso en la mejilla.

Tom yerdeki parayı almak için eğildi.

Tom se agachó para recoger una moneda que estaba en el piso.

Tom yerden bir şey almak için eğildi.

Tom se agachó para recoger algo del suelo.

Tom öne doğru eğildi ve Mary'yi yanağından öptü.

Tom se inclinó hacia delante y dio a Mary un beso en la mejilla.

Jim kalemini düşürdü ve onu almak için eğildi.

Jim botó su bolígrafo y se agachó a recogerlo.

Tom öne doğru eğildi ve taksi şoförünün omzuna vurdu.

Tom se inclinó hacia delante y golpeó suavemente en el hombro al conductor del taxi.

Tom eğildi ve Mary'yi dudaklarından tutkulu bir şekilde öptü.

Tom se inclinó y le dio a Mary un beso apasionado en la boca.

Tom yerdekinin ne olduğuna daha yakından bakmak için eğildi.

Tom se inclinó para echar un vistazo de cerca a lo que estaba en el suelo.

Ve sonra Mary eğildi ve Tom'un kulağına bir şey söyledi.

Y entonces Mary se inclinó y le dijo a Tom algo al oído.

Tom arabasının penceresinden dışarıya eğildi ve kapıdaki interkom tuşuna bastı.

Tom se inclinó por la ventana de su coche y apretó el botón del intercomunicador en la puerta.