Translation of "Konuşacağımı" in English

0.003 sec.

Examples of using "Konuşacağımı" in a sentence and their english translations:

Ne hakkında konuşacağımı bilmiyorum.

I don't know what to talk about.

Nasıl Fransızca konuşacağımı bilmiyorum.

I don't know how to speak French.

Nasıl Fransızca konuşacağımı biliyorum.

I know how to speak French.

Nasıl Fransızca konuşacağımı Tom'a bildirmedim.

- I didn't let Tom know that I knew how to speak French.
- I didn't let Tom know I knew how to speak French.

Nasıl Fransızca konuşacağımı bildiğimi söylemedim.

- I didn't say I knew how to speak French.
- I didn't say that I knew how to speak French.

Nasıl Fransızca konuşacağımı öğrenmek istiyorum.

I want to learn how to speak French.

Onun hakkında Tom'la konuşacağımı söyledim.

I said I'd talk to Tom about it.

Keşke nasıl Fransızca konuşacağımı bilseydim.

I wish I'd known how to speak French.

Keşke nasıl Fransızca konuşacağımı bilsem.

I wish I knew how to speak French.

Nasıl Fransızca konuşacağımı gerçekten öğrenmek istiyorum.

I really want to learn how to speak French.

O zamanlar nasıl Fransızca konuşacağımı bilmiyordum.

I didn't know how to speak French at that time.

Fransızcayı nasıl çok iyi konuşacağımı bilmiyordum.

I didn't know how to speak French very well.

Tom'a onunla daha sonra konuşacağımı söyle.

Tell Tom I'll talk to him later.

Fransızcayı nasıl konuşacağımı tanıdığım insanlara söylerdim.

I used to tell people I knew how to speak French.

Ben sadece nasıl Fransızca konuşacağımı bilmek istiyorum.

I just wish I knew how to speak French.

Duygusal yönden perişan insanlarla nasıl konuşacağımı bilmiyorum.

I don't know how to talk to emotionally distraught people.

Tom'a ne olduğu hakkında Mary ile konuşacağımı söyledim.

I told Tom I'd talk to Mary about what happened.

O zaman ben sadece Fransızcayı nasıl konuşacağımı biliyordum.

I only knew how to speak French at that time.

Bir yerli gibi konuşacağımı sanmıyorum ve gerçekten konuşmam gerektiğini sanmıyorum.

- I don't think I'll ever sound like a native speaker, and I don't really think I need to.
- I don't think that I'll ever sound like a native speaker, and I don't really think I need to.

Tom'la hiçbir ortak yanım yok bu yüzden ne hakkında konuşacağımı bilmiyorum.

I have nothing in common with Tom so I don't know what to talk about.