Translation of "Konuşabilirim" in English

0.007 sec.

Examples of using "Konuşabilirim" in a sentence and their english translations:

- İngilizce konuşabilirim.
- Ben İngilizce konuşabilirim.

I can speak English.

Fransızca konuşabilirim.

- I can speak French.
- I'm able to speak French.

İspanyolca konuşabilirim.

I can speak Spanish.

Çince konuşabilirim.

I can speak Chinese.

Tom'la konuşabilirim.

- I might talk to Tom.
- I could talk to Tom.

Japonca konuşabilirim.

I can speak Japanese.

Kimle konuşabilirim?

Who can I talk to?

Onunla konuşabilirim.

I could talk to her.

Uygurca konuşabilirim.

I can't speak Uyghur.

Onlarla konuşabilirim.

- I might talk to them.
- I could talk to them.

İngilizce konuşabilirim.

I can speak English.

Çünkü Çince konuşabilirim.

The reason is because I can speak Chinese.

İngilizceyi biraz konuşabilirim.

- I can speak a little English.
- I can speak English a little.

Onunla saatlerce konuşabilirim.

I can talk to him for hours.

Ben biraz konuşabilirim.

I can speak a little.

Biraz Fransızca konuşabilirim.

I can speak French a little.

Belki Tom'la konuşabilirim.

Maybe I could talk to Tom.

Tom'la saatlerce konuşabilirim.

I can talk to Tom for hours.

Kişisel deneyimlerimden konuşabilirim.

I can speak from personal experience.

Belki onlarla konuşabilirim.

Maybe I could talk to them.

Belki onunla konuşabilirim.

Maybe I could talk to him.

Birazcık Fransızca konuşabilirim.

I can speak a tiny bit of French.

Ben Osmanlıca konuşabilirim.

I can speak Ottoman.

Seninle nerede konuşabilirim?

Where can I speak with you?

Şehirler-arası nasıl konuşabilirim?

How can I make a long-distance call?

Birçok Afrika dilini konuşabilirim.

I can speak many African languages.

Eğer istersen Tom'la konuşabilirim.

If you'd like, I could talk to Tom.

Seninle saat kaçta konuşabilirim?

At what time can I speak with you?

Evet, onu biraz konuşabilirim.

Yes, I can speak a bit of it.

Ben kendim için konuşabilirim.

I can speak for myself.

Ben yalnızca Fransızca konuşabilirim.

I can only speak French.

- Ben konuşabiliyorum.
- Ben konuşabilirim.

I'm able to speak.

Bir nebze Macarca konuşabilirim.

I can speak a tiny bit of Hungarian.

Fransızcayı oldukça akıcı konuşabilirim.

I can speak French fairly fluently.

Seninle daha sonra konuşabilirim.

I can talk with you afterwards.

Ben de Fransızca konuşabilirim.

I can also speak French.

Sence Tom'la ne zaman konuşabilirim?

- When do you think I can talk to Tom?
- When do you think that I can talk to Tom?

Akıcı bir şekilde İngilizce konuşabilirim.

I can speak English fluently.

Akıcı bir şekilde Fransızca konuşabilirim.

I can speak French fluently.

Akıcı bir şekilde Almanca konuşabilirim.

I can speak German fluently.

Akıcı bir şekilde İtalyanca konuşabilirim.

I can speak Italian fluently.

Akıcı bir şekilde İspanyolca konuşabilirim.

I can speak Spanish fluently.

Ben beş tane dil konuşabilirim.

I can speak five languages.

Çince konuşabilirim ama onu yazamam.

I can speak Chinese, but I can't write it.

Ben sadece kendim adıma konuşabilirim.

I can only speak for myself.

Fransızca konuşabilirim ama sadece birazcık.

I can speak French, but only a little bit.

Fransızcayı senden daha iyi konuşabilirim.

- I can speak French better than you.
- I can speak French better than you can.

Burada da kişisel deneyimlerime dayanarak konuşabilirim.

Here too I can speak from personal experience.

Fransızcayı ne okuyabilirim ne de konuşabilirim.

- I can't read French, nor can I speak it.
- I can neither read French nor speak it.

Henüz tanımadığım bir adamla nasıl konuşabilirim?

How can I speak to a man I have not yet met?

Hem İngilizce hem de İspanyolca konuşabilirim.

I can speak both English and Spanish.

Ne Fransızca ne de Almanca konuşabilirim.

I can speak neither French nor German.

Ne İngilizce ne de İspanyolca konuşabilirim.

I can speak neither English nor Spanish.

Muhtemelen Tom'tan daha iyi Fransızca konuşabilirim.

I probably speak French better than Tom.

Hem Fransızca hem de İngilizce konuşabilirim.

- I can speak both French and English.
- I speak both French and English.

Fransızca konuşabilirim, ve Tom da öyle.

- I can speak French and so can Tom.
- I speak French and so does Tom.

Ne Fransızca ne de İngilizce konuşabilirim.

I can speak neither French nor English.

- Sadece İngilizce konuşabiliyorum.
- Yalnızca İngilizce konuşabilirim.
- Yalnızca İngilizce konuşabiliyorum.
- Yalnız İngilizce konuşabilirim.
- Yalnız İngilizce konuşabiliyorum.

I can only speak English.

Ben Amerikalıyım değilim ama biraz Japonca konuşabilirim.

I'm American, but I can speak Japanese a little.

Sanırım geçmek için yeterince iyi Fransızca konuşabilirim.

I think I can speak French well enough to get by.

Japonca konuşabilirim ama onu çok iyi okuyamam.

I can speak Japanese, but I can't read it very well.

Ben Japonca konuşabilirim ve sadece Japonca konuşurum.

I'm able to speak, and only speak, Japanese.

Sanırım Tom'un konuşabildiği kadar iyi Fransızca konuşabilirim.

I think I can speak French as well as Tom can.

Yarın Tom ile konuşabilirim, ama emin değilim.

I might be able to talk to Tom tomorrow, but I'm not sure.

En iyi arkadaşımla herhangi bir şey hakkında konuşabilirim.

I can talk about anything with my best friend.

Tom otuz dilde "Ben yalnızca Fransızca konuşabilirim." diyebilir.

Tom is able to say "I can only speak French" in thirty languages.

Belki de bizimle kamp yapmaya gitmesi konusunda Tom'la konuşabilirim.

Maybe I can talk Tom into going camping with us.

Bazı şeyleri anlıyorum. Benim bir ağzım var ve ben konuşabilirim.

I understand things. I have a mouth and I can speak.

- Tom'dan daha iyi Fransızca konuşabileceğimi düşünüyorum.
- Sanırım, Tom'dan daha iyi Fransızca konuşabilirim.

- I think I might be able to speak French better than Tom.
- I think that I might be able to speak French better than Tom.

Sanırım söylemek istediğim bir şeyi neredeyse tamamen söylemek için yeterince iyi şekilde Fransızca konuşabilirim.

I think I can speak French well enough to say pretty much anything I want to say.