Translation of "Kişisel" in English

0.013 sec.

Examples of using "Kişisel" in a sentence and their english translations:

- Kişisel nedenlerden dolayı.
- Kişisel nedenlerle.

For personal reasons.

Bu kişisel.

It's personal.

O kişisel.

That's personal.

Kişisel olma.

Don't get personal.

Kişisel görünüyordu.

It seemed personal.

Kişisel değildi.

It wasn't personal.

Gerçekten kişisel.

It's really personal.

Çok kişisel.

It's very personal.

- Bu çok kişisel.
- O çok kişisel.

That's too personal.

- Onu kişisel olarak almayın.
- Kişisel olarak alma.

- Don't take it personally.
- Don't take it personal.

Tom'un kişisel asistanının bir kişisel asistanı var.

Tom's personal assistant has a personal assistant.

Tüm kişisel değerlerimi

caused me to see how foolish it was

Kişisel verilerinizi çalabilir

can steal your personal data

Benim için kişisel

that I take personally,

Kişisel bilgisayarımı kırdım.

I broke the personal computer.

Kişisel sorular sormamalısın.

You shouldn't ask personal questions.

Bu kişisel değil.

- It's not personal.
- It isn't personal.

Bu biraz kişisel.

This is somewhat personal.

Kişisel tercih meselesi.

It's a matter of personal preference.

Kişisel nedenlerden dolayı.

For personal reasons.

Şimdi bu kişisel.

Now it's personal.

Kişisel deneyimlerimden konuşabilirim.

I can speak from personal experience.

O çok kişisel.

- That's very personal.
- It's very personal.

Biliyorsunuz bu kişisel.

You know what, this is kind of personal,

Kişisel tercihe inanıyorum.

I believe in personal choice.

O biraz kişisel.

That's a bit personal.

- Mary, Tom'un kişisel asistanıdır.
- Mary, Tom'un kişisel yardımcısıdır.

Mary is Tom's personal assistant.

Kişisel ve önemli yapabiliriz.

by bringing it home,

Kişisel bilgisayarlar çok faydalıdırlar.

Personal computers are of great use.

Kişisel özgürlük demokrasinin ruhudur.

Individual freedom is the soul of democracy.

Kişisel sebeplerden ötürü reddettim.

I refused for personal reasons.

O, onun kişisel görüşüydü.

That was his personal opinion.

Bunu kişisel olarak almayın.

Don't make this personal.

Bu benim kişisel favorim.

- It's my personal favorite.
- This one's my personal favorite.

Bu kişisel bir mesele.

It's a personal matter.

Çok kişisel olmak istemiyorum.

I don't want to get too personal.

Geç kalması kişisel özelliğidir.

It's characteristic of him to be late.

Yalnızca kişisel eşyalarım var.

I only have personal items.

Kişisel bilgisayarlar çok kullanışlıdır.

Personal computers are very useful.

Kişisel almak zorunda değilsin.

You don't have to get personal.

Bunu çok kişisel almayın.

Don't take it so personally.

Kişisel hijyen çok önemlidir.

Personal hygiene is very important.

Kişisel sebeplerden dolayı buradayım.

I'm here for personal reasons.

Onunla kişisel olarak ilgileneceğim.

I'll see to that personally.

Bunun kişisel olduğuna eminim.

I'm sure it's personal.

Tom benim kişisel yardımcım.

Tom is my personal assistant.

Kişisel olarak, bundan hoşlandım.

Personally, I liked this one.

Bu kişisel bir konu.

This is a personal matter.

O, Tom'un kişisel görüşüydü.

That was Tom's personal opinion.

Kişisel olarak Tom'u severim.

I personally like Tom.

Kişisel gizlilik bir saçmalıktır.

Personal privacy is a joke.

Tom'u kişisel olarak tanımıyorum.

I don't personally know Tom.

Bu o kadar kişisel.

It's that personal.

Onu kişisel olarak tanımıyorum.

I don't know her personally.

Kişisel web siteni yarat.

Create your personal website.

O kişisel bir eğitmen.

He's a personal trainer.

Kişisel eşyalarını gözetimsiz bırakma.

Don't leave your belongings unattended.

O, onun kişisel fikriydi.

It was his personal opinion.

Kişisel bir şey değil.

- Don't take it personally.
- It's nothing personal.

Ben kişisel bir menajerim.

I'm a personal manager.

Tom bir kişisel antrenördür.

Tom is a personal trainer.

Tom onu kişisel algıladı.

Tom took it personally.

Ayrıca kişisel gelişim, finansal eğitim

they also have personal development,

Aslında biraz kişisel bir konu.

It's actually a bit personal.

Gerçeği tartışmak kişisel bir saldırıdır.

then arguing over those facts is a personal attack.

O günlerde bilgisayarlar kişisel değildi

Computers were not personal in those days

İnsanların kişisel bilgisayara ihtiyacı yoktu

People didn't need a personal computer

Öncelikle kişisel olarak bir çok...

First, he was personally involved in many

O benim kişisel kullanımım için.

It's for my personal use.

Kişisel eşyalarımı otobüste bırakabilir miyim?

May I leave my belongings on the bus?

O kişisel görünüşünü çok umursar.

She cares a lot about her personal appearance.

Onların hepsi benim kişisel eşyalarım.

They are all my personal belongings.

Ben kişisel nedenler için reddedildim.

I declined for personal reasons.

Kişisel nedenlerden dolayı şirketten ayrıldı.

He left the company on account of personal reasons.

Tom'la kişisel olarak ilgilenmek istiyorum.

I want to take care of Tom personally.

Tom kişisel eşyalarının hepsini sattı.

Tom sold all of his belongings.

Tom, yakın kişisel ilişkilerden rahatsız.

- Tom's uncomfortable with close personal relationships.
- Tom is uncomfortable with close personal relationships.

Katılacak kişisel bir meselem var.

I have a personal matter to attend to.

İlgilenecek biraz kişisel işim var.

I have some personal business to take care of.

İlgilenecek kişisel bir meselem var.

I have a personal matter to take care of.

Bunu kişisel olarak alma, Tom.

Don't take it personally, Tom.

Kişisel olarak güvenliğini garanti ederim.

I'll personally guarantee your safety.

Tom benim kişisel bir düşmanımdır.

Tom is a personal enemy of mine.

Bu sadece benim kişisel görüşüm.

- That's just my personal opinion.
- That's only my personal opinion.

Bu sadece benim kişisel fikrim.

That's only my personal opinion.

Bu çok kişisel bir soru.

That's a very personal question.

Konuyla ilgili kişisel görüşüm istendi.

I was asked for my personal opinion about the matter.

Kişisel bilgiyi vermemek bizim prensibimizdir.

It is our policy not to give out personal information.

O kişisel bir görüş mü?

Is that a personal opinion?

İnternet senin kişisel ordun değildir.

The Internet is not your personal army.

Hiçbir kişisel çek kabul edilmeyecektir.

No personal checks will be accepted.

Ben kişisel olarak ilgilenmiyorum artık.

I personally don't care anymore.