Translation of "Kaybetmiş" in English

0.005 sec.

Examples of using "Kaybetmiş" in a sentence and their english translations:

Kimliğini kaybetmiş benliğini kaybetmiş ahlakını ise hiç

the identity that has lost its identity and the morality that has lost its identity

Onları kaybetmiş olmalısın.

- You must have lost them.
- You must've lost them.

Pratiğini kaybetmiş görünüyorsun.

Tom seems to be out of practice.

Onu kaybetmiş olmalıyım.

- I must have lost it.
- I must've lost it.

Kendimi kaybetmiş hissediyorum.

I feel lost.

Anahtarlarını kaybetmiş olamaz.

He can't have lost his keys.

Kontrolünü kaybetmiş görünüyorsun.

You look freaked out.

Pasaportunu kaybetmiş galiba.

He seems to have lost his passport.

Bilincinizi kaybetmiş miydiniz?

Did you lose consciousness?

Ceketini evde kaybetmiş olamazsın.

You can't have lost your coat in the house.

O, yolunu kaybetmiş olabilir.

He might have lost his way.

Cüzdanımı süpermarkette kaybetmiş olmalıyım.

- I must have lost my purse in the supermarket.
- I must've lost my purse in the supermarket.

Belgeyi kaybetmiş olabilir mi?

Is it possible that she lost the document?

Tom yolunu kaybetmiş olabilir.

Tom may have lost his way.

Tom açıkça aklını kaybetmiş.

Tom is clearly out of his mind.

İştahımı kaybetmiş gibi görünüyorum.

I seem to have lost my appetite.

Tom bilincini kaybetmiş görünüyor.

Tom seems stunned.

Onlar oyunu kaybetmiş olamazlar.

They can't have lost the game.

Yolunu kaybetmiş gibi görünüyordu.

He looked as if he had lost his way.

Tom bütünüyle kontrolünü kaybetmiş.

Tom totally freaked out.

Tom kendini kaybetmiş hissetti.

Tom felt overwhelmed.

Polanya henüz kaybetmiş değil.

Poland is not yet lost.

Anahtarımı yolda iken kaybetmiş olmalıyım.

- I must have lost my key along the way.
- I must've lost my key along the way.

Birkaç pound kaybetmiş gibi görünüyorsun.

It looks like you've lost a few pounds.

Tom bilincini kaybetmiş gibi görünüyor.

Tom seems to have lost consciousness.

On pound kaybetmiş gibi görünüyorsun.

It looks like you've lost ten pounds.

O karabatak uçma yeteneğini kaybetmiş.

That cormorant lost the ability to fly.

Tom anahtarını kaybetmiş olmasından korkuyordu.

Tom was afraid he'd lost his key.

Oh hayır! Pasaportumu kaybetmiş olabilirim.

- Great, I may have lost my passport.
- Oh, no! I may have lost my passport.

Düşünce zincirimi kaybetmiş gibi görünüyorum.

I seem to have lost my train of thought.

Biletimi bulamıyorum. Onu kaybetmiş olmalıyım.

- I can't find my ticket. I must have lost it.
- I can't find my ticket. I must've lost it.

Tom pasaportunu kaybetmiş gibi görünüyor.

Tom seems to have lost his passport.

Tom anahtarını kaybetmiş gibi görünüyor.

Tom seems to have lost his key.

Korkarım Tom yolunu kaybetmiş olabilir.

- I'm afraid Tom may have lost his way.
- I'm afraid that Tom may have lost his way.

- Kaybettiklerini biliyorlardı.
- Kaybetmiş olduklarını biliyorlardı.

They knew that they were lost.

Ayrı düşen dişi, aslanlarla çarpışmasını kaybetmiş.

The isolated female lost her battle with the lions.

Onun parayı kaybetmiş olduğunu fark ettim.

It occurred to me that he must have lost the money.

En iyi arkadaşını kaybetmiş gibi görünüyorsun.

- You look as if you've lost your best friend.
- You look like you've lost your best friend.

Kazada ebeveynlerini kaybetmiş kıza başsağlığı bile dileyemedim.

I couldn't but sympathize with the girl who had lost her parents in the accident.

- O, şemsiyesini yine kaybetmiş.
- Şemsiyesini gene yitirdi.

He lost his umbrella again.

O, kırk yaşındayken enerjisini kaybetmiş olduğunu söyledi.

He said he had lost his vigor at forty.

Hemen başladık, aksi halde onu kaybetmiş oluruz.

We started at once, otherwise we would have missed him.

Birçok insan kollarını ya da bacaklarını kaybetmiş.

Many had lost their arms or legs.

Sadece en iyi arkadaşını kaybetmiş gibi görünüyorsun.

You look like you've just lost your best friend.

İslamın merkez gücü olmayı kaybetmiş olan Abbasi Halifesi

The Abbasid caliphate, although no longer the centre of political power in the Islamic world,

Henüz henüz buraya gelmedi. Korkarım yolunu kaybetmiş olabilir.

She hasn't come here yet. I am afraid she may have lost her way.

Tom sanki en iyi arkadaşını kaybetmiş gibi görünüyor.

Tom looks as if he lost his best friend.

Zamanında vuruş olmasaydı, bizim takım oyunu kaybetmiş olurdu.

If it had not been for his timely hit, our team would have lost the game.

Her iki ebeveynini kaybetmiş bir çocuğa yetim denir.

A child who has lost both his parents is called an orphan.

O, adresimizi kaybetmiş olduğu için yazmamış olduğunu açıkladı.

He explained that he hadn't written because he had lost our address.

O henüz buraya gelmedi. Korkarım yolunu kaybetmiş olabilir.

She has not come here yet. I am afraid she may have lost her way.

- Tom şaşkınlık içinde olabilir.
- Tom yönünü kaybetmiş olabilir.

Tom may have been disoriented.

- Tom keçileri kaçırmış olmalı.
- Tom bilyelerini kaybetmiş olmalı.

- Tom must've lost his marbles.
- Tom must have lost his marbles.

Kadının biri geçen gün mağazada alışveriş yaparken ehliyetini kaybetmiş.

A woman lost her driver's license while she was shopping the other day at a department store.

- Tom saatini kaybetmiş.
- Tom saatini kaybetti.
- Tom saatini düşürmüş.

Tom lost his watch.

Asıl eyaletlerinde işini kaybetmiş insanlar için gidecekleri popüler bir yer

It’s become a popular place for people to head to if they have lost their job in their

Eğer Layla kızlığını kaybetmiş olsaydı, toplum muhtemelen bu olayı araştırırdı.

If Layla lost her virtue, society would probably find out.

- Eve vardığımda cüzdanımı kaybettiğimi anladım.
- Eve gittiğimde, kaybetmiş olduğum cüzdanımı buldum.

When I got home, I found I had lost my wallet.