Translation of "Kimliğini" in English

0.016 sec.

Examples of using "Kimliğini" in a sentence and their english translations:

Öğrenci kimliğini unutma.

Don't forget your student ID.

Tom kimliğini gösterdi.

Tom showed his credentials.

Öğrenci kimliğini getir.

- Bring your student ID!
- Bring your student ID.

Kurbanın kimliğini keşfettim.

I've discovered the victim's identity.

Sami kimliğini gizledi.

Sami concealed his identity.

Sami kimliğini açıklamadı.

Sami didn't reveal his identity.

O, kendi kimliğini açıklamadı.

He didn't reveal his identity.

Öğrenci kimliğini getirmeyi unutma.

Don't forget to bring your student ID.

Onların kimliğini saptayabilir misin?

Can you identify them?

Tom barmene kimliğini gösterdi.

- Tom showed the bartender his ID.
- Tom showed his ID to the bartender.

Tom'un katilinin kimliğini biliyoruz.

We know the identity of Tom's killer.

Kız kardeşinin kimliğini devraldı.

She took over her sister's identity.

O onun kimliğini istedi.

He asked her for her ID.

Sami, saldırganlarının kimliğini açıklamadı.

Sami didn't reveal the identity of his assailants.

Öğrenci kimliğini mi kaybettin?

Did you lose your school ID?

Suçlu kimliğini gizlemek zorunda kaldı.

The criminal had to conceal his identity.

O, kurbanın kimliğini tespit etti.

She identified the victim.

Polis, adamın kimliğini tespit edemedi.

The police could not establish the identity of the man.

Tom'un bir arkadaşı kimliğini çaldırdı.

A friend of Tom's had his identity stolen.

Kimliğini korumak için adı değiştirildi.

Her name was changed to protect her identity.

Kimliğini korumak için adını değiştirdi.

His name was changed to protect his identity.

Tom gerçek kimliğini gizli tuttu.

Tom kept his true identity secret.

Diş kayıtları kurbanın kimliğini doğruladı.

Dental records confirmed the victim's identity.

Sami, Leyla'nın kimliğini silmek istedi.

Sami wanted to erase Layla's identity.

Kimliğini gizlemek için olağanüstü önlemler almıştı.

had gone to extraordinary lengths to hide her identity.

Tom gerçek kimliğini herhangi birine söylemedi.

Tom didn't reveal his real identity to anyone.

Tom bir odacı olarak kimliğini gizledi.

Tom was disguised as a janitor.

O ikiz kardeşinin kimliğini çalmaya çalıştı.

She tried to steal her twin sister's identity.

Dan, Linda'nın gerçek kimliğini polise bildirdi.

Dan informed the police of Linda's true identity.

Sami kimliğini bastırtmak için ofise gitti.

Sami went to the office to get his ID printed.

Kimliğini kaybetmiş benliğini kaybetmiş ahlakını ise hiç

the identity that has lost its identity and the morality that has lost its identity

Tom kimliğini gizlemek için bir maske takıyordu.

Tom was wearing a mask to conceal his identity.

Polis Dan'ın parmak izleri ile kimliğini belirledi.

The police identified Dan by his fingerprints.

Kimliğini evde bıraktın, bu yüzden içeri gelemezsin.

You've left your ID at home, so you can't come in.

Onlar onu onun kol saati ile kimliğini saptayabildiler.

They were able to identify him by his wrist watch.

Gerçek kimliğini bulduğumda, hayatım bir anlam ifade etmeye başladı.

When I found my true identity, my life began to make sense.

Tom telefona cevap vermeden önce her zaman arayanın kimliğini kontrol eder.

Tom always checks the caller ID before he answers the phone.

Dan, Matt'in kimliğini çaldı ve Matt'in hesabından binlerce dolar para çekti.

Dan stole Matt's identity and cashed thousands of dollars from Matt's account.

Tom Mary'ye bir polis rozeti gösterdi ve ona kimliğini vermesini istedi.

Tom showed Mary a police badge and asked her to give him her ID.

Senin içeri girmene izin vermemden önce ilk olarak bana kimliğini göster.

Show me your ID first before I let you in.

- Tom bir güvenlik görevlisi olarak kimliğini gizledi.
- Tom kendini bir güvenlik görevlisi olarak gizledi.

Tom disguised himself as a security guard.

- Gerçek kimliğini bulduğumda, hayatım bir anlam ifade etmeye başladı.
- Gerçek kimliğimi bulduğumda, hayatım bir anlam ifade etmeye başladı.

When I found my true identity, my life began to make sense.

- O bir satıcı kılığına girdi ve onun evini ziyaret etti.
- Bir satıcı olarak kimliğini gizledi ve onun evini ziyaret etti.

He disguised himself as a salesman and visited her house.