Translation of "Kayıtsız" in English

Politikaya kayıtsız görünüyor.

He seems to be indifferent to politics.

Biraz kayıtsız kaldık.

We were a little complacent.

John elbiseleri hakkında kayıtsız.

John is indifferent about his clothes.

- Tom dikkatsiz.
- Tom kayıtsız.

Tom is careless.

Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.

Sovereignty unconditionally belongs to the nation.

O benim için kayıtsız.

She's indifferent to me.

Ben ona tamamen kayıtsız değilim.

I'm totally indifferent to it.

Beni kayıtsız şartsız seviyor musun?

Do you love me unconditionally?

Japonya'da bir sürü insan siyasete kayıtsız.

Lots of people in Japan are indifferent to politics.

Genelde kayıtsız hissetmiyorum, fakat bugün farklıdır.

I don't usually feel indifferent, but today is different.

- Hiçbir zaman kayıtsız kalmayacağız.
- Asla ilgisiz olmayacağız.

We'll never be complacent.

Çok fazla kayıtsız tüketici olması ekonomi için bir tehlikedir.

Having too many apathetic consumers is a danger for the economy.

- Neden kayıtsız davranıyorsun?
- Neden umursamaz davranıyorsun?
- Neden ilgisiz davranıyorsun?

Why do you act indifferent?

Bu hedeflere en iyi şekilde nasıl ulaşılabileceğimiz konusunda tartışabiliriz, ancak hedeflerin kendileri konusunda kayıtsız olamayız.

We can argue about how to best achieve these goals, but we can't be complacent about the goals themselves.