Translation of "Balığa" in English

0.014 sec.

Examples of using "Balığa" in a sentence and their english translations:

Balığa gittiler.

They went fishing.

Kedi, balığa bakıyor.

The cat is looking at the fish.

Çiğ balığa katlanamam.

I can't stand raw fish.

O, balığa gidiyor.

He's going fishing.

Balığa gitmek istiyorum.

I want to go fishing.

Dün balığa gittiler.

They went fishing yesterday.

Nerede balığa çıktınız?

Where did you go fishing?

Artık balığa gitmiyorum.

I don't go fishing anymore.

Tadı balığa benzemiyor.

It doesn't taste like fish.

Neden balığa gitmiyoruz?

Why don't we go fishing?

Bugün balığa çıkmayı umuyordum.

I was hoping to go fishing today.

Tom tanktaki balığa bakıyor.

Tom is looking at the fish in the tank.

Babamla balığa gitmeyi severim.

I like going fishing with my dad.

Her hafta balığa gider.

Every week he goes fishing.

Benim balığa alerjim var.

I'm allergic to fish.

Eti balığa tercih ederim.

I'd prefer meat to fish.

O, arada balığa gitti.

He went fishing in between.

Balığa gitmene izin vermeliydim.

I should've let you go fishing.

Balığa gitmelerine izin vermeliydim.

I should've let them go fishing.

Balığa gitmesine izin vermeliydim.

I should've let him go fishing.

Tom babasıyla balığa çıkardı.

Tom used to go fishing with his father.

Seninle balığa gitmek istemiyorum.

I have no interest in going fishing with you.

Seninle balığa çıkmak istiyorum.

I'd love to go fishing with you.

Balığa gitmekten hiç hoşlanmadım.

I never liked going fishing.

Balığa gitme havasında değilim.

I'm not in the mood to go fishing.

Sami bugün balığa gitti.

Sami went fishing today.

Tom tekrar balığa gitti.

Tom has gone fishing again.

Benimle balığa çıkmaya ne dersin?

- What do you say to going fishing with me?
- How about going fishing with me?

Ara sıra beraber balığa gideriz.

We go fishing together once in a while.

Yalnız başına balığa çıkmayı sever.

He likes to go out fishing alone.

Tom balığa gitmeyi hiç sevmedi.

Tom never liked to go fishing.

Yarın balığa gitmek istiyor musun?

Do you want to go fishing tomorrow?

İngilizcede bu balığa ne denilir?

- What do you call this fish in English?
- What is this fish called in English?

Belki gelecek hafta balığa çıkabiliriz.

Maybe we can go fishing next week.

Tom evvelsi gün balığa gitti.

Tom went fishing the day before yesterday.

Onun balığa gitmesine izin vermeliydim.

I should've let her go fishing.

Tom yalnız balığa gitmeyi seviyor.

- Tom likes to go fishing alone.
- Tom likes to go fishing by himself.

İngilizcede bu balığa ne dersiniz?

- What do you call this fish in English?
- What is this fish called in English?

Benim bir balığa ihtiyacım var.

I need a fish.

Tom sık sık balığa gider.

Tom often goes fishing.

Balığa giden herkes balık tutmaz.

Not everyone who goes fishing catches fish.

Tom kendi başına balığa çıkabilir.

- Tom may go fishing by himself.
- Tom might go fishing by himself.

Sami ve Leyla balığa gittiler.

Sami and Layla went fishing.

Tom yarın balığa çıkmamızı önerdi.

- Tom suggested we go fishing tomorrow.
- Tom suggested that we go fishing tomorrow.

- Dün Tom'la balığa gittik.
- Dün Tom'la balığa çıktık.
- Dün Tom'la balık tutmaya gittik.

Tom and I went fishing yesterday.

Her gün eti balığa tercih ederim.

I prefer meat to fish any day.

Balığa normalde beyaz şarap eşlik eder.

Fish is normally accompanied by white wine.

- Bana balık gerek.
- Balığa ihtiyacım var.

I need fish.

Bizimle balığa çıkmak istemediğinden emin misin?

Are you sure you don't want to go fishing with us?

Pazar günü sık sık balığa giderdi.

- He would often go fishing on Sunday.
- On Sunday he often went fishing.

Tom hafta sonları balığa gitmekten hoşlanır.

Tom likes to go fishing on the weekends.

Tom yarın balığa gitmemizi teklif etti.

- Tom suggested we go fishing tomorrow.
- Tom suggested that we go fishing tomorrow.

Balığa çıktı ama bir şey yakalayamadı.

He went fishing, but didn't catch anything.

- Tom balığa gitti.
- Tom balık tutmaya gitti.

Tom has gone fishing.

Tom babasıyla balığa çıkmaktan hiç keyif almadı.

Tom never enjoyed fishing with his father.

Tom hafta sonlarında sık sık balığa gider.

Tom often goes fishing on weekends.

Çocukken sık sık babamla birlikte balığa gittim.

As a child I often went fishing with my father.

Önümüzdeki hafta sonu Tom ile balığa çıkıyorum.

I'm going fishing with Tom next weekend.

Tom'u birlikte balığa götürdüğün için teşekkür ederim.

Thank you for taking Tom fishing with you.

Bu hafta sonu seninle balığa gitmek isterim.

I'd love to go fishing with you this weekend.

Güzel bir gün ve canım balığa gitmek istiyor.

It's fine day and I feel like going fishing.

Tom ve ben her yaz birlikte balığa gideriz.

Tom and I go fishing together every summer.

Balığa mı yoksa ava mı gitmeyi tercih edersin?

Would you prefer to go fishing or hunting?

Kızlar bugün balığa gittiler. Alla büyük bir tane yakaladı.

The girls went fishing today. Alla caught a big one.

Tom şimdi balığa çok gitmiyor ama eskiden çok giderdi.

Tom doesn't go fishing much now, but he used to a lot.

Balığa çıkmayı mı yoksa ava çıkmayı mı tercih edersin?

Would you rather go fishing or go hunting?

Ne Tom ne de Mary son zamanlarda balığa gitti.

Neither Tom nor Mary has gone fishing recently.

- Yapmak istediğim tek şey balık tutmaya gitmek.
- Tek istediğim balığa çıkmak.

All I want to do is go fishing.

Ben her zaman balığa çıkıyor olamam, eve domuz pastırması getirmek zorundayım.

I can't be going fishing all the time, I have to bring home the bacon.

- O balığa çıktı .
- O balık avına çıktı
- O balık avlamaya gitti .

He went fishing.

- Benimle balığa gitmek ister misin?
- Benimle balık tutmaya gitmek istiyor musun?

Do you want to go fishing with me?

Küçük ve köhne bir kasabada yetişen Tom, büyük şehre yerleştiğinde sudan çıkmış balığa dönmüştü.

Tom grew up in a one-horse town and was overwhelmed when he moved to the big smoke.

- Balık tutmaya gitmek için bu sabah erken kalktım.
- Bu sabah balığa gitmek için erken kalktım.

I got up early this morning to go fishing.