Translation of "Bırakarak" in English

0.003 sec.

Examples of using "Bırakarak" in a sentence and their english translations:

Kokusunu bırakarak gücünü afişe ediyor.

Advertising his power with scent.

Tom üç oğlunu bırakarak intihar etti.

Tom committed suicide, leaving three sons.

Sami, Leyla'yı geride bırakarak yola çıktı.

Sami took off, leaving Layla behind.

Tom, Mary'yi geride bırakarak aceleyle çıktı.

Tom took off, leaving Mary behind.

Bay Fuji arkasında dört çocuk bırakarak öldü.

Mr. Fuji died, leaving 4 children behind him.

Karısı iki sevgili çocuğunu arkasında bırakarak öldü.

His wife died leaving behind their two beloved children.

Büyükanne bütün aileyi buz kesilmiş bırakarak öldü.

Grandmother died, leaving the whole family stunned.

Babam büyük bir miktar para bırakarak öldü.

My father died, leaving a large sum of money.

Tom Mary'yi John'la tek başına bırakarak gitti.

Tom left, leaving Mary alone with John.

Tom ve Mary John'u yalnız bırakarak çıktılar.

Tom and Mary walked out, leaving John alone.

Leyla, Sami'yi kalbi kırık bırakarak Mısır'a taşındı.

Layla moved to Egypt, leaving Sami heartbroken.

Tom ve Mary John'u yalnız bırakarak odadan çıktılar.

Tom and Mary walked out of the room, leaving John alone.

Tom Mary ve John'u yalnız bırakarak yola çıktı.

Tom departed, leaving Mary and John alone.

Kendilerinden çok daha iyi bir grup insan bırakarak gidenlerdir.

they leave behind a group of people that are far better than themselves.

Beni ilkel bir ormanda yalnız bırakarak kampa geri döndün.

You went back to the camp leaving me alone in the primeval forest.

Servilius'un süvarilerini devre dışı bırakarak, etkin bir biçimde bütün Konsül ordusunu nötralize ediyor.

By eliminating Servilius' cavalry, Hannibal effectively neutralised his entire consular army.

Sigarayı bırakarak biriktirdiği parayla yeni bir motosiklet aldı ve iki hafta sonra da motosiklet kazasında öldü.

He bought a new motorcycle from the money saved quitting smoking and then died in motorcycle crash two weeks later.