Translation of "Anlamsız" in English

0.045 sec.

Examples of using "Anlamsız" in a sentence and their english translations:

Çabaların anlamsız.

Your efforts are futile.

Bu anlamsız.

This is gibberish.

Ona uğraşmak anlamsız.

It's nonsense to try that.

O oldukça anlamsız.

- That's quite meaningless.
- That doesn't mean anything.

Bu, anlamsız şiddetti.

This was senseless violence.

Onun sözleri anlamsız.

His words are meaningless.

Sanırım işim anlamsız.

I think my job is pointless.

Tom anlamsız konuşuyordu.

Tom was talking nonsense.

O anlamsız olurdu.

It would be pointless.

Dediği tamamen anlamsız.

What he says is total nonsense.

Ekonomik açıdan anlamsız.

It doesn't make economic sense.

Bu çok anlamsız.

This is pretty meaningless.

Bu tamamen anlamsız.

It's totally meaningless.

Bunun hepsi anlamsız görünüyor.

It all seems pointless.

YouTube videoları çok anlamsız.

YouTube videos are very meaningless.

Onun hepsi çok anlamsız.

It's all so senseless.

Varoluş anlamsız bir kavramdır.

Existence is a meaningless concept.

Hayatım sensiz anlamsız olurdu.

My life would be meaningless without you.

Fadıl'ın anlamsız zulmü bitmedi.

Fadil's senseless cruelty wasn't over.

Anı temelde anlamsız hâle gelir.

that it essentially becomes meaningless.

O, işinin anlamsız olduğunu düşünüyor.

He thinks his job is pointless.

Birçok çiftler anlamsız meselelerde tartışırlar.

Many couples quarrel over meaningless matters.

Tom işinin anlamsız olduğunu düşünüyor.

- Tom thinks his job is pointless.
- Tom thinks that his job is pointless.

Benim varlığım değersiz ve anlamsız.

My existence is worthless and meaningless.

Hayatınızı anlamsız şeylerle ziyan etmeyin.

Don't waste your life on meaningless things.

Hayat zalim; fakat anlamsız değil.

Life is cruel but not pointless.

- Onun kulağına tatlı ama anlamsız şeyler fısıldadı.
- Kulağına güzel ama anlamsız sözler fısıldadı.

He whispered sweet nothings into her ear.

Sen olmadan yaşamım tamamen anlamsız olurdu.

My life would have been completely empty without you.

Tüm bunlar bana çok anlamsız geliyor.

This whole thing doesn't make any sense.

Bütün bu sadece anlamsız laf kalabalığı.

All this is just meaningless verbiage.

Bu davanın anlamsız olduğunu hissediyor musun?

Do you feel that this lawsuit is frivolous?

Beni terk edersen hayatım anlamsız olacak.

If you leave me, my life will be nothing.

Fadıl aşk adına anlamsız eylemler gerçekleştirdi.

Fadil committed senseless acts in the name of love.

Tom, Mary'ye yalan söylemenin anlamsız olduğunu anladı.

Tom realized there was no point in lying to Mary.

Ona işkence etmek anlamsız, o itiraf etmeyecek.

There's no point in torturing him, he isn't going to confess.

Böyle sorunlu bir birey ile tartışmak anlamsız.

It's pointless to argue with a disturbed individual like that.

Hindu da değildim. Yani o da anlamsız.

I wasn't Hindu, so the word "Hindu" didn't make any sense.

Başarısız olabilirsiniz, mesela işinizi anlamsız buluyor olabilirsiniz.

that's because you might not find the work meaningful.

Anlamsız bir yaşam, erken doğmuş bir ölümdür.

A pointless life is a premature death.

- Tom'un söylediği şey anlamsız.
- Tom boş konuşuyor.

What Tom is saying doesn't make sense.

Yabancı uzun, anlamsız bir cümle ile cevap verdi.

The foreigner answered with a long, incoherent sentence.

- Hiçbir şey anlamsız değildir.
- Anlamı olmayan bir şey yoktur.

Nothing has no meaning.

- Sana bunun anlamsız olmadığını söyledim.
- Sana bunun yararsız olmadığını söyledim.

I told you it wasn't pointless.

Muayyen dillere çevirisi anlamsız olan cümleler vardır ve bu yüzden, sakınılması gerekir.

There are sentences whose translation into certain languages is senseless and, therefore, should be avoided.