Translation of "Yaşamak" in Dutch

0.009 sec.

Examples of using "Yaşamak" in a sentence and their dutch translations:

Yaşamak istemiyorum.

Ik wil niet leven.

- Tek başıma yaşamak istemiyorum.
- Yalnız yaşamak istemiyorum.

Ik wil niet alleen leven.

Fransa'da yaşamak isterdim.

Ik zou graag in Frankrijk wonen.

Tom yaşamak istiyordu.

Tom wilde leven.

Avustralya'da yaşamak istiyorum.

Ik wil in Australië wonen.

Şehirde yaşamak istiyorum.

Ik wil in de stad wonen.

Ben yaşamak istiyorum.

Ik wil leven.

Boston'da yaşamak istiyorum.

Ik wil in Boston wonen.

İtalya'da yaşamak istiyorum.

- Ik wil in Italië wonen.
- Ik wil in Italië leven.

İzlanda'da yaşamak isterim.

Ik wil graag in IJsland wonen.

Japonya'da yaşamak pahalı.

In Japan wonen is duur.

Orada yaşamak istemezdim.

Ik zou daar niet willen wonen.

Japonya'da yaşamak pahalıdır.

In Japan wonen is duur.

Avrupa'da yaşamak istiyorum.

Ik zou graag in Europa willen wonen.

Çin'de yaşamak istiyorum.

Ik zou graag in China willen wonen.

Seninle yaşamak istiyorum.

Ik wil bij jou wonen.

Antartika'da yaşamak istiyorum.

Ik wil op Antarctica wonen.

Tampa'da yaşamak istiyorum.

Ik wil in Tampa wonen.

İtalya'da yaşamak isterim.

Ik zou graag in Italië willen wonen.

Hindistan'da yaşamak istiyorum.

Ik wil in India wonen.

Burada yaşamak istiyoruz.

We willen hier wonen.

Nerede yaşamak istersin?

Waar wil je wonen?

Fransa'da yaşamak isterim.

Ik zou graag in Frankrijk wonen.

Yaşamak için koş!

Ren voor je leven!

Boston'da yaşamak istemedim.

Ik wilde niet in Boston wonen.

Biz yaşamak istiyoruz.

We willen leven.

Boston'da yaşamak istedim.

Ik wilde in Boston wonen.

Bir toplumda yaşamak istiyorum,

en meer culturele en financiële hulp steun krijgen,

Bir kalede yaşamak istiyorum.

Ik wil in een kasteel wonen.

O adada yaşamak imkansızdır.

Het is onmogelijk op dat eiland te wonen.

Almanya'da yaşamak istiyor musun?

Willen jullie in Duitsland wonen?

Kimse ülkemde yaşamak istemedi.

Niemand wilde in mijn land wonen.

Tom benimle yaşamak istemiyor.

Tom wil niet met mij wonen.

Ben, İzlanda'da yaşamak istiyorum.

Ik wil graag in IJsland wonen.

Tom Boston'da yaşamak istiyordu.

Tom wou in Boston wonen.

Arkadaşım Azerbaycan'da yaşamak istiyor.

Mijn vriend wil in Azerbeidzjan wonen.

New York'ta yaşamak istiyorum.

Ik zou graag in New York willen wonen.

Ben kırsalda yaşamak istiyorum.

Ik wil op het platteland wonen.

Tek başıma yaşamak istemiyorum.

Ik wil niet alleen wonen.

Bombay'da yaşamak ister misin?

- Wil je in Mumbai wonen?
- Wilt u in Mumbai wonen?

Ben Helsinki'de yaşamak istiyorum.

Ik wil in Helsinki wonen.

Dan Meksika'da yaşamak istiyordu.

Dan wilde in Mexico wonen.

Boston'da yaşamak ister misin?

Willen jullie in Boston wonen?

Ben Brezilya'da yaşamak istiyorum.

Ik wil in Brazilië wonen.

Boston'da yaşamak ister misiniz?

Willen jullie in Boston wonen?

Ben yaşamak için yerim.

Ik eet om te leven.

Boston'da hiç yaşamak istemedim.

Ik wilde nooit in Boston wonen.

Artık Boston'da yaşamak istemiyorum.

Ik wil niet meer in Boston wonen.

Büyük bir şehirde yaşamak istiyorum.

Ik wil in een grote stad leven.

Bir evin olmadan yaşamak zor.

- Het is hard te leven zonder huis.
- Het is moeilijk om zonder huis te leven.

Köleler gibi yaşamak ister misin?

Willen jullie als slaven leven?

Yaşamak için bir şeyim yok.

Ik heb niets om voor te leven.

Yaşamak için bir ev arıyorlar.

Ze zijn op zoek naar een huis om in te leven.

Bir gün Avrupa'da yaşamak istiyorum.

Ik zou ooit op een dag in Europa willen wonen.

İstasyona çok yakın yaşamak elverişlidir.

Het is handig om zo dicht bij het station te wonen.

Zengin yaşamak zengin ölmekten iyidir.

Het is beter rijk te leven, dan rijk te sterven.

Büyük bir kentte yaşamak isterim.

Ik wil in een grote stad leven.

Ne kadar burada yaşamak istersiniz?

Hoe lang wil je hier wonen?

Yaşamak için yeriz, yemek için yaşamayız.

We eten om te leven, we leven niet om te eten.

Tren istasyonuna çok yakın yaşamak uygundur.

Het is handig om zo dicht bij het station te wonen.

Yaşamak için çalışın, çalışmak için yaşamayın.

Werk om te leven, leef niet om te werken.

Boston ya da Chicago'da yaşamak istiyorum.

Ik wil in Boston of Chicago wonen.

Boston'da ya da Chicago'da yaşamak istiyorum.

Ik wil in Boston of in Chicago wonen.

Bu ev yaşamak için çok rahat.

Dit huis is aangenaam om in te leven.

Biz yaşamak için bir şey yemeliyiz.

We moeten iets hebben waar we voor leven.

Tom'un yaşamak için çok zamanı yok.

Tom heeft niet lang meer te leven.

Tom Boston'da yaşamak istediğine karar verdi.

Tom besloot dat hij in Boston wilde wonen.

Biz sadece barış içinde yaşamak istiyoruz.

We willen enkel in vrede leven.

Tom çalıştığı yere yakın yaşamak istiyordu.

Tom wilde dicht bij zijn werk wonen.

Tom kendi başına yaşamak istediğini söylüyor.

Tom zei dat hij alleen wil wonen.

Sami Müslüman bir ülkede yaşamak istiyordu.

Sami wilde in een Islamitisch land wonen.

Bu, içinde yaşamak istediğim bir dünya değil.

Dat is niet de wereld waarin ik wil leven.

Sağ kalmak için, yaşamak için mücadele ediyoruz.

Om te overleven, vechten we om te leven.

Yaşamak için, sahip olduğumdan fazlasına ihtiyacım yok.

Om te leven heb ik niet meer nodig dan ik heb.

150 yaşına kadar yaşamak neredeyse imkansız mı?

Is het bijna onmogelijk om te blijven leven tot je 150 bent?

Doksan yıldan fazla yaşamak hiç ender değildir.

Het is helemaal niet zeldzaam langer dan negentig jaar te leven.

İnsan yaşamak için yer, yemek için yaşamaz.

De mens eet om te leven, hij leeft niet om te eten.

Ben her zaman bu semtte yaşamak istedim.

Ik heb altijd al in deze buurt willen wonen.

Su olmadan ve oksijen olmadan yaşamak olanaksızdır.

Het is onmogelijk om te leven zonder water en zonder zuurstof.

İnsan yaşamak için yemeli, yemek için yaşamamalı.

Men moet eten om te leven, niet leven om te eten.

Öyle bir evde yaşamak hoş olmaz mı?

Zou het niet fijn zijn om in zo'n huis te wonen?

Antarktika yaşamak için uygun olmayan bir yerdir.

Antarctica is een onaangename plek om te wonen.

Bütün hayvan türleri yaşamak için içgüdüsel dürtüye sahiptir.

Alle vormen van leven hebben de instinctieve drang om te overleven.

Ben yaşamak için çalışırım ama çalışmak için yaşamam.

Ik werk om te kunnen leven, maar ik leef niet om te kunnen werken.

Ben her zaman başka bir ülkede yaşamak istedim.

Ik heb altijd al in een ander land willen wonen.

Shizuoka'da yaşamak için geldiğimden beri on yıl oldu.

Het is tien jaar geleden dat ik in Shizuoka kwam wonen.

Yaşamak için filmler, video oyunları ve teknolojiyi değerlendiriyorum.

Ik ben professioneel recensent van films, videospelletjes en technologie.

Onlar sana niçin yaşamak için İngilizce öğrenmek zorundasın diyorlar?

Waarom zeggen ze dat je Engels moet leren om te overleven?

O şimdi yaşamak için daha büyük bir ev arıyor.

Hij is nu op zoek naar een groter huis om in te wonen.

Yaşamak için herhangi bir nedenim olup olmadığını merak ediyorum.

Ik vraag mij af of ik een reden heb om te leven.

İnsan sağlıklı yaşamak isterse, her gün bir saat koşmalı.

Als je gezond wilt leven, moet je elke dag een uur hardlopen.

Öyle bir dünyada yaşamak istiyoruz ki, kaybedilen hiçbir şey olmasın.

We willen in een wereld leven waarin niets verloren gaat.