Translation of "Olmayan" in Dutch

0.007 sec.

Examples of using "Olmayan" in a sentence and their dutch translations:

Bilimle hiçbir alakası olmayan

die niets met de wetenschap te maken hebben

Olmayan bir konuyu tartışıyorlar.

Zij debatteren over een onbestaand probleem.

Hava akımı olmayan tünel mi?

...of die zonder tocht?

Dünya'nın en doğal olmayan yerleri.

De meest onnatuurlijke plekken op aarde.

Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.

- Waar rook is, is vuur.
- Er is geen rook zonder vuur.

Mary'nin gerçekçi olmayan beklentileri var.

Mary heeft onrealistische verwachtingen.

Tom partide olmayan tek kişiydi.

Tom was de enige die niet op het feest was.

Facebook'ta olmayan birini tanıyor musun?

Ken jij iemand die niet op Facebook zit?

Ben olmayan bir şey arıyordum.

Ik was op zoek naar iets wat er niet was.

Bu yasal olmayan bir işlemdir.

Dit is een illegale procedure.

Dikenleri olmayan bir gül yoktur.

Er is geen roos zonder doornen.

Almanca olmayan sesli bir mesaj dinlersem

naar een voicemail luisterde die niet in het Duits is,

Politikacılar aynı bilimsel olmayan söylemleri tekrarlayarak

Politici vechten nog harder terug

Bizim dünyamızda hiçbir anlamı olmayan şeylere

çünkü dönüşü olmayan yolculuğa hazırlanmak gerekiyor.

Want je moet je voorbereiden op de dood.

Endişelenmek olmayan bir borcu ödemek gibidir.

Je zorgen maken, is als een schuld betalen die je niet hebt.

Yine ihtiyacım olmayan şeyleri satın aldım.

Ik heb weer iets onnodigs gekocht.

Fadıl, Müslüman olmayan bir kadınla evlenemezdi.

Fadil kon niet trouwen met een vrouw die geen moslim was.

- Bu kitap, anadili Japonca olmayan öğrenciler için.
- Bu kitap ana dili Japonca olmayan öğrenciler için.

Dit boek is bedoeld voor leerlingen die de Japanse taal niet als moedertaal hebben.

Şu anda geri dönüşü olmayan noktadayız. Kararlıyız!

We kunnen nu niet meer terug. We zitten eraan vast.

Hava akımı olmayan bir madene asla girmeyin!

Ga nooit een mijngang in waar geen tocht is.

Daha iki nesil önce olmayan bu kasaba

In slechts twee generaties...

Yoğun olmayan zamanlarda yola çıkmaya çalışmak gibi.

...zoals in daluren te reizen .

Kaybedecek bir şeyi olmayan birine meydan okuma.

Daag nooit iemand uit die niets te verliezen heeft.

Birçok Hıristiyan olmayan kişi de Noel'i kutluyor.

Veel niet-christenen vieren ook Kerstmis.

Antarktika yaşamak için uygun olmayan bir yerdir.

Antarctica is een onaangename plek om te wonen.

Tom mektubu var olmayan bir adrese gönderdi.

Tom stuurde de brief naar een onbestaand adres.

Bir çeşit kahverengimsi ,sarımsı akışkan olmayan yeşil sıvı.

wel een soort bruinachtige, geelachtige stroperige groene vloeistof.

Aşağısı çok acımasız ve affedici olmayan bir yer.

Dit is een wrede en meedogenloze plek.

Hava akımı olmayan tünelden mi gitmek istiyorsunuz? Tamam!

Je wilt afdalen in de tunnel zonder tocht? Oké.

Göbek bağı üzerinde steril olmayan bir klemp var.

een onsteriele klem op de navelstreng.

Yani zırhları olmayan bir zırhlı kuvvetle karşı karşıyaydılar.

Dus ze werden eigenlijk geconfronteerd met een gepantserde kracht zonder hun pantser.

Tom yolculuk için yeterli parası olmayan tek kişi.

Tom was de enige die niet genoeg geld had voor de reis.

Buradan çok uzak olmayan bir dolum istasyonu biliyorum.

- Ik ken een tankstation niet zo ver van hier.
- Ik weet een benzinestation hier vlakbij.

Tom; Boston'dan uzak olmayan küçük bir şehirde yaşıyor.

Tom woont in een kleine stad niet ver van Boston.

Kendi ana dilinde doğal ses çıkarmak ve ana dilin olmayan bir dilde doğal olmayan ses çıkarmak çok kolaydır.

Het is heel makkelijk natuurlijk te klinken in je eigen moedertaal, en heel makkelijk om onnatuurlijk te klinken in een taal die niet je moedertaal is.

Ufacık bir noksanlığı dahi olmayan ultra sağlıklı bir insan,

een extreem gezonde mens zonder ook maar één afwijking,

- Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
- Armut dalının dibine düşer.

De appel valt niet ver van de boom.

Tom Boston'dan çok uzak olmayan küçük bir kasabada yaşıyor.

Tom woont in een kleine stad niet ver van Boston.

Televizyon ya da internet olmayan hayatı hayal etmek zor.

Het is moeilijk om je een leven voor te stellen zonder televisie of het internet.

Hava akımı olan tünel mi, hava akımı olmayan tünel mi?

De tunnel met de tocht... ...of die zonder tocht?

Bourbon restorasyonu altında Soult, popüler olmayan bir Savaş Bakanı oldu.

Onder de Bourbon-restauratie werd Soult een impopulaire minister van Oorlog.

- Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
- Ateş olan yerden duman çıkar.

- Waar rook is, is vuur.
- Er is geen rook zonder vuur.

- Ateş olmayan yerden duman çıkmaz.
- Dumanın olduğu yerde ateş vardır.

- Waar rook is, is vuur.
- Er is geen rook zonder vuur.

Ya da, çok kalabalık olmayan yerlere gitmeye çalışıyorum, ormanda yürümek gibi.

Of om naar heel onbewoonde plekken te gaan of in het bos te wandelen.

Salatalıklar, ıspanak, brokoli ve soğanlar nişastalı olmayan sebzeler olarak kabul edilirler.

- Komkommers, spinazie, broccoli en uien worden beschouwd als zetmeelarme groenten.
- Komkommers, spinazie, broccoli en uien worden beschouwd als zetmeelarme groentes.
- Komkommers, spinazie, broccoli en uien worden beschouwd als zetmeelarme groente.

Tom ve Mary buradan çok uzakta olmayan küçük bir kilisede evlendiler.

Tom en Mary trouwden in een kerkje niet ver hier vandaan.

- Hiç çevrilmemiş bir sürü cümle var.
- Hiç çevirisi olmayan birçok cümle var.

Er zijn veel zinnen zonder enige vertaling.

Sürekli büyüyen bir uğraşın altında sıkışıp kalıyorlar Bir insan olarak geleceği olmayan.

ze zitten vast onder een immer groeiende bezetting zonder toekomst als volk.

Bu dramada bir şey eksik.O gerçek derinliği olmayan basit ikaz edici bir masal.

Aan dit drama ontbreekt iets. Het is alleen maar een eenvoudig waarschuwend verhaal zonder echte diepte.

Dünya ile ilgili sorun insanların çok az bilmesi değil fakat öyle olmayan çok şey bilmeleridir.

Het probleem met de wereld is niet dat mensen te weinig weten, maar dat ze zoveel weten dat niet waar is.

Hoş olmayan bir şey olacağını biliyorsan, örneğin dişçiye gideceğini, ya da Fransa'ya, öyleyse bu iyi değil.

Het is niet goed te weten dat iets onaangenaams ons zal overkomen, zoals bijvoorbeeld een bezoek aan de tandarts, of aan Frankrijk.

- Müslümanlar, tüm gayrimüslimleri öldürmek isteyen aşırılık yanlıları gibi canlandırılıyor.
- Müslümanlar kendilerinden olmayan herkesi öldürmek isteyen radikal kimselermiş gibi lanse ediliyor.

Moslims worden als extremisten geschetst die alle niet-moslims willen doden.