Translation of "Müslüman" in Dutch

0.007 sec.

Examples of using "Müslüman" in a sentence and their dutch translations:

Sami artık Müslüman.

Sami is nu moslim.

Sami Müslüman oldu.

Sami werd een moslim.

- Pakistan Müslüman bir ülkedir.
- Pakistan müslüman bir ülkedir.

Pakistan is een islamitisch land.

Müslüman bir komşum var.

Ik heb een islamitische buurman.

O gerçek bir Müslüman

Hij is een echte moslim.

Bir müslüman olmak istiyorum.

Ik wil een moslim zijn.

Bu bir Müslüman ismi.

Het is een islamitische naam.

Sami Müslüman olmak istiyordu.

Sami wilde een moslim zijn.

Kentteki tek Müslüman Sami.

Sami is de enige moslim in de stad.

Sami Müslüman bir ülkedeydi.

Sami was in een moslimland.

Sami'nin Müslüman adı Abdullah'tır.

Sami's islamitische naam is Abdullah.

Sami sonradan Müslüman oldu.

Sami was een bekeerling tot de islam.

Sami yeni Müslüman oldu.

Sami is een nieuwe moslim.

- Sami Müslüman.
- Sami Müslümandır.

Sami is een moslim.

Sami ve Leyla Müslüman.

Sami en Layla zijn moslims.

Sami Müslüman bir öğrenciydi.

Sami was een moslimstudent.

Sami'nin anne-babası Müslüman.

Sami's ouders zijn moslim.

Sami kendisi de Müslüman.

Sami is zelf een moslim.

Sami Müslüman olmaya hazırdı.

Sami was klaar om zich tot de islam te bekeren.

- Sami Müslüman bir ortamda yetişti.
- Sami Müslüman bir toplumda büyüdü.

Sami groeide op in een moslimgemeenschap.

Çünkü Hristiyan, Müslüman, Yahudi, Ateist,

Want of we nu christen zijn, moslim, jood, atheïst,

Müslüman olmak istediğiniz doğru mu?

- Klopt het dat je een moslim wilt worden?
- Is het waar dat je een moslim wilt worden?
- Klopt het dat je moslim wilt worden?

Sami de Leyla da Müslüman.

Sami en Layla zijn beide moslim.

Sami Müslüman bir kadınla evlendi.

Sami trouwde met een moslimvrouw.

Sami Moğolistan'da Müslüman olduğunu bilmiyordu.

Sami wist niet dat er moslims in Mongolië waren.

Sami nasıl Müslüman olunacağını bilmiyordu.

Sami wist niet hoe hij een moslim moest zijn.

Sami kiliseye gitmiyor çünkü Müslüman.

Sami gaat niet naar de kerk omdat hij moslim is.

Sami okulumuzdaki tek Müslüman öğrenciydi.

Sami was de enige moslimstudent op onze school.

Sami Leyla'nın Müslüman olduğunu düşündü.

Sami dacht dat Layla moslim was.

Sami Müslüman olmaya hazır değildi.

Sami was niet klaar om de shahada te zeggen.

Sami Mısır'da okurken Müslüman oldu.

Sami bekeerde zich tot de islam toen hij in Egypte studeerde.

Sami'nin hiç Müslüman tanıdığı yoktu.

Sami kende niet veel moslims.

İzak Müslüman bir kadınla evlendi.

Yitzhak trouwde met een moslimvrouw.

Sami Müslüman bir kızla evlendi.

Sami trouwde met een moslimmeisje.

Sami'nin çok Müslüman arkadaşı olmuştu.

Sami had veel moslimvrienden.

Sami'nin Müslüman bir arkadaşı var.

Sami heeft een moslimvriend.

Sami tam bir yıldır Müslüman.

Sami is een heel jaar moslim geweest.

Sami Müslüman biriyle hiç tanışmamıştı.

Sami heeft geen moslims ontmoet.

- Sami Müslüman değildi.
- Sami gayrimüslimdi.

Sami was geen moslim.

Leyla tesettür takıyor çünkü Müslüman.

Layla draagt ​​de hijaab omdat ze moslim is.

- Sami birçok Müslüman ülkeyi gezdi.
- Sami çok sayıda Müslüman ülkeyi ziyaret etti.

Sami bezocht veel moslimlanden.

- Fadıl, Mısırlı Müslüman bir kızla flört etti.
- Fazıl Mısırlı Müslüman bir kızla çıkmıştı.

Fadil datete een moslimmeisje uit Egypte.

- Tom bir Müslüman.
- Tom bir Müsümandır.

- Tom is moslim.
- Tom is een moslim.

Fadıl, Müslüman olmayan bir kadınla evlenemezdi.

Fadil kon niet trouwen met een vrouw die geen moslim was.

Fadıl bir müslüman olması gerektiğini hissetti.

Fadil vond dat hij een moslim moest zijn.

Fadıl Ocak 1998'de Müslüman oldu.

Fadil werd een moslim in januari 1998.

Fadıl'ı Müslüman olmaya ne ikna etti?

Wat overtuigde Fadil om moslim te worden?

Sami Leyla'nın Müslüman olduğunu hiç bilmiyordu.

Sami wist nooit dat Layla moslim was.

Sami çocuklarını Müslüman olarak büyütmek istiyordu.

Sami wilde zijn kinderen opvoeden als moslims.

Sami hayatında hiç Müslüman biriyle tanışmadı.

Sami had nog nooit een moslim ontmoet in zijn leven.

Sami okulda Müslüman bir çocukla tanıştı.

Op school ontmoette Sami een moslimjongen.

Sami Müslüman bir ülkede yaşamak istiyordu.

Sami wilde in een Islamitisch land wonen.

Bugün Müslüman olduğum için çok memnunum.

Ik ben erg dankbaar om vandaag moslim te zijn.

Sami birkaç hafta sonra Müslüman oldu.

Sami bekeerde zich een paar weken later tot de islam.

Sami Toronto'da Müslüman bir aileyle tanıştı.

Sami ontmoette een moslimfamilie in Toronto.

Sami Müslüman bir kadınla evlenmek istiyordu.

Sami wilde met een moslimvrouw trouwen.

Sami internette Müslüman bir kadınla tanıştı.

Sami ontmoette een moslimvrouw online.

Sami ve Leyla Müslüman olmak istiyor.

Sami en Layla willen zich tot de islam bekeren.

Sami ve Leyla Müslüman olmak istiyordu.

Sami en Layla wilden zich tot de islam bekeren.

Leyla Müslüman bir koca bulmak istiyordu.

Layla wilde een moslimman vinden.

Sami bir yıl sonra Müslüman oldu.

Sami bekeerde zich een jaar later tot de islam.

Sami bir grup Müslüman öğrenciyle konuşuyordu.

Sami was aan het praten met een groep islamitische studenten.

Sami Leyla'ya nasıl Müslüman olduğunu anlattı.

Sami vertelde Layla hoe hij een moslim is geworden.

- Leyla İslam'a geçti ve Müslüman başörtüsü takmaya başladı.
- Leyla Müslüman olup başörtüsü takmaya başladı.

Layla bekeerd zich tot de islam en begon de islamitische hoofddoek te dragen.

Bu Çinli adam Müslüman galiba. Kuran dinliyor.

Ik denk dat deze Chinese jongen een moslim is. Hij luistert naar de Koran.

Fadıl, Mısırlı Müslüman bir kızla çıkmaya başladı.

Fadil is begonnen met het daten van een moslimmeisje uit Egypte.

Sami Müslüman olmanın ne demek olduğunu bilmiyordu.

Sami wist niet wat het betekende om een moslim te zijn.

Sami bize Müslüman olmadan önceki yaşamından bahsetti.

Sami vertelde ons over zijn leven voor de islam.

O sınıfın öğretmeni sonradan Müslüman olmuş biri.

De leraar van die klas was een Moslimbekeerling.

Sami çok dindar bir Müslüman ailede yetişti.

Sami groeide op in een zeer religieus moslimgezin.

Sami de Leyla da Müslüman olarak doğmuştu.

Sami en Layla zijn als moslim geboren.

- Tencere dibin kara, seninki benden kara.
- Dinime söven bari Müslüman olsa.
- Dinime küfreden bari Müslüman olsa.

- De pot verwijt de ketel dat hij zwart ziet.
- De pot verwijt de ketel.

- Müslüman işçilere Ramazan ayında erken çıkma izni verdiler.
- Müslüman çalışanlara Ramazan ayında erken çıkış izni veriyorlar.

Ze geven moslimarbeiders toestemming om vroeg te vertrekken tijdens ramadan.

- Sami Leyla adında Müslüman bir kıza âşık oldu.
- Sami Leyla isimli Müslüman bir kıza abayı yakmıştı.

Sami werd verliefd op een moslimmeisje genaamd Layla.

İzlanda, dünyadaki en küçük Müslüman topluluklarından birine sahiptir.

IJsland heeft een van de kleinste moslimgemeenschappen ter wereld.

Pek çok Amerikalı, Barack Obama'nın Müslüman olduğuna inanır.

Veel Amerikanen geloven dat Barack Obama een moslim is.

Fadıl, Mısırlı bir Müslüman kadına derinden aşık oldu.

Fadil werd smoorverliefd op een moslimvrouw uit Egypte.

Fadıl bir Müslüman olmamasına rağmen oruç tutmaya başladı.

Fadil begon te vasten hoewel hij geen moslim was.

Müslüman bir ülkede yaşıyoruz ve bundan çok memnunuz.

We leven in een islamitisch land en we zijn heel gelukkig.

- Sami Müslüman olmak istiyor.
- Sami İslam'a geçmek istiyor.

Sami wil zich bekeren tot de islam.

Sami 26 yaşında Müslüman olmuş bir siyahi Amerikalı.

Sami is een Afro-Amerikaanse man die zich op 26-jarige leeftijd tot de islam bekeerde.

- Sami nasıl Müslüman oldu?
- Sami İslam'a nasıl geçmiş?

Hoe bekeerde Sami zich tot de islam?

Sami'nin gittiği okulda çok sayıda Müslüman çocuk vardı.

Er waren veel islamitische kinderen op de school waar Sami naartoe ging.

- Sami Müslüman olmak istiyordu.
- Sami İslam'a girmek istedi.

Sami wilde zich tot de islam bekeren.

Sami Doğu Avrupa'daki küçük bir Müslüman toplulukta büyüdü.

Sami groeide op in een kleine moslimgemeenschap in Oost-Europa.

Sami hapisten çıktıktan birkaç ay sonra Müslüman oldu.

Sami bekeerde zich tot de islam een ​​paar maanden nadat hij uit de gevangenis was vrijgelaten.

- Sami neden İslam'a geçmiş?
- Sami niye Müslüman olmuş?

- Waarom bekeerde Sami zich tot de islam?
- Waarom heeft Sami zich tot de islam bekeerd?

Sami geleneksel Müslüman haccı için Suudi Arabistan gitti.

Sami ging naar Saoedi-Arabië voor de traditionele islamitische pelgrimstocht van hadj.

Sami ve Leyla Toronto'da Müslüman bir çiftle tanıştı.

Sami en Layla ontmoetten een moslimkoppel in Toronto.

Sami Leyla'ya sadece Müslüman olduğu için küfür ediyordu.

- Sami vloekte tegen Layla alleen maar omdat ze een moslim was.
- Sami schold tegen Layla alleen maar omdat ze een moslim was.

Sami sadece Müslüman olmasından dolayı ırkçılığa maruz kaldı.

Sami heeft racisme meegemaakt alleen maar door een moslim te zijn.

Sami Leyla'ya Müslüman olmaktan dolayı nasıl hissettiğini sordu.

Sami vroeg Layla hoe ze zich voelde om een moslim te zijn.

- Bu civarda birkaç tane Müslüman lokantası var galiba.
- Görünüşe göre bu civarda bir iki tane Müslüman restoranı var.

Het lijkt erop dat hier een paar islamitische restaurants zijn.

Bu şehirde güzel bir Müslüman çiftle tanışmak çok hoş oldu.

Het is zo verfrissend om een goed moslimkoppel in deze stad te ontmoeten.

- Sami Müslüman olmaya karar verdi.
- Sami İslam'a girmeye karar verdi.

Sami besloot zich tot de islam te bekeren.

Sami Müslüman olanlarla olmayanlar arasında diyalog ve hoşgörü olmasından yanaydı.

Sami moedigde tolerantie en dialoog tussen moslims en niet-moslims aan.

- Sami Müslüman olarak doğdu ve yetiştirildi.
- Sami doğma büyüme Müslüman'dı.

Sami is geboren en opgevoed als moslim.

Sami Müslüman bir kızla tanıştı, sonra ona âşık oldu ve evlendi.

Sami ontmoette een moslimmeisje, werd verliefd op haar en trouwde met haar.