Translation of "şeylerin" in Dutch

0.007 sec.

Examples of using "şeylerin" in a sentence and their dutch translations:

Şeylerin nerede?

- Waar zijn je spullen?
- Waar zijn jouw spullen?
- Waar zijn uw spullen?
- Waar zijn jullie spullen?

Bir şeylerin olmasını bekliyordum.

Ik was aan het wachten tot er iets zou gebeuren.

Tom kesinlikle bir şeylerin peşinde.

Tom is zeker iets van plan.

Bazı şeylerin gitmesine izin verin.

Laat wat dingen los

Bu şeylerin hiçbiri çekici görünmüyor.

Geen van deze dingen zien er aantrekkelijk uit.

Arasında bir şeylerin kızışıp kızışmadığını soruyor.

en zijn dochter als patent-hervormende advocate.

Bazı şeylerin söylenmeden kalması daha iyidir.

Sommige dingen kunnen beter niet gezegd worden.

Yapacak daha önemli şeylerin olduğunu biliyorum.

Ik weet dat je belangrijker zaken te doen hebt.

Düşünecek daha önemli şeylerin olduğunu biliyorum.

Ik weet dat je belangrijker zaken hebt om over na te denken.

Ve değişmesi gereken şeylerin birer işareti konumundalar.

Ze zijn een teken dat de dingen moeten veranderen.

Yapmak istemediğim bütün şeylerin listesini yapmaya başladım.

Ik begon een lijst te maken van dingen die ik niet meer hoefde te doen.

İşte Tom'un yapması gereken şeylerin bir listesi.

Hier is een lijst met dingen die Tom moet doen.

Bu Noel için istediğim şeylerin bir listesi.

Dit is een lijst van wat ik wil voor Kerstmis.

Bu şeylerin arasından geçmeye çalışırsanız sizi paramparça eder.

Als je door dit spul loopt... ...snijdt het je aan gort.

Tüm gerçekliğin o minicik şeylerin titreşiminden yayıldığı fikri...

het idee dat de hele realiteit voortkomt uit de vibraties van die minuscule --

Bu şeylerin doğru olmasını şart koşarsan, sözleşmeyi imzalayacağım.

Als je vast kan leggen dat deze feiten waar zijn, dan zal ik het contract tekenen.

Ormanda en küçük şeylerin genelde en ölümcül olduklarını gördüm.

Ik heb in de jungle geleerd dat kleine dingen... ...vaak het dodelijkst zijn.

Biliyorum ki bu şeylerin hiçbiri tek başına dünyayı değiştirmez.

Ik weet dat deze dingen de wereld niet kunnen veranderen...

O kutu bütün bu şeylerin sığması için çok küçük.

- Die doos is te klein om al deze dingen te houden.
- Die doos is te klein om al deze dingen in te doen.

Şimdi sana söylediğim şeylerin çoğu o dönemde, hapishanedeki tecrit sırasında doğdu.

Veel van wat ik vandaag vertel... ...is ontstaan tijdens die eenzame tijd in de gevangenis.