Translation of "Hep" in Chinese

0.004 sec.

Examples of using "Hep" in a sentence and their chinese translations:

Hep hata yapıyorsun.

你老是犯錯。

Hep geç kalıyorsun.

你總是遲到。

O hep hazırlanıyor.

他總是在準備。

Neden hep bağırıyorsun?

你為什麼總要大叫?

Bugünlerde hep meşgulüm.

我最近一直都在忙。

Pazartesileri, o hep evdedir.

他星期一總是在家。

Senin kararına hep güvendim.

我一直都相信你的判断。

Sabahları hep banyo yaparım.

我每天早上都會浸浴。

Ben hep sözlerimi tuttum.

- 我一直信守我的諾言。
- 我一直遵守我的諾言。

Tom hep şikayet ediyor.

汤姆老是发牢骚。

- Bu hep oluyor.
- Bu hep olur.
- Bu her zaman olur.

這是常有的事。

Gülüşün beni hep mutlu ediyor.

看見你笑,我就會高興起來。

Ukrayna'dayken, ben hep Ukraynaca konuşurum.

当我在乌克兰时,我总是讲乌克兰语。

Kızgın olduğunda Mary hep bağırır.

瑪麗生氣時總會大叫。

Olaylar hep düşündüğümüzden daha karışık.

事情总比我们想的要复杂得多。

Hep bir evcil hayvan istedim.

我一直想養寵物。

Bu resmi görünce hep ağlarım.

当我看到这张图片的时候总是哭。

O hep okulda zorbalık yapar.

他在學校老是被人欺負。

Bu konudan niye hep kaçıyorsun?

你为什么总是逃避这个话题?

Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Yine dene, yine yenil. Daha iyi yenil.

曾经试过,曾经失败过。没关系,再试一次,再次失败,更好地失败。

Hep sana bakıyor. Seni seviyor olmalı.

他整天盯著你看,肯定是喜歡你了。

Ne olursa olsun, hep yanında olacağım.

不管发生什么,我都会在你身边的。

Okula gitmeden önce hep yemek yerim.

我总是在上学前先吃饭。

Neden hep bu kadar geç geliyorsun?

你为什么总来得这么晚?

- O, yanmasada gürler.
- Aksilikler hep üst üste gelir.
- Dertler gelirse hep üst üste gelir.

- 不下雨則矣,一下一定是傾盆大雨。
- 禍不單行。

Bu işi yapmak için doğduğumu hep biliyordum.

我一直都知道我生來就是為了做這工作。

Venedik'teki San Marco meydanı yazın hep turist kaynıyor.

威尼斯的圣马可广场在夏季总是挤满了游客。

Boş zamanımda hep klasik müzik dinlemenin tadını çıkarıyorum.

有空的时候,我总喜欢听古典音乐。

Ben hep profesyonel bir basketbol oyuncusu olmak istedim.

我一直想成为一名职业篮球运动员。

- Fred her zaman yalan söylüyor.
- Fred hep yalan söylüyor.

弗雷德總是說謊。

Bugün hava harika fakat bu günlerde hep yağmur yağdı.

今天天氣很好,但是最近總是下雨。

- Kızı için hep endişelenir.
- Kızı hakkında her zaman endişeleniyor.

他一直很担心他的女儿。

- İnsanların isimlerini hep unutuyorum.
- Ben her zaman insanların isimlerini unutuyorum.

我總是忘記別人的名字。

Neden erkekler hiç mutlu değiller? Çünkü onlar hep imkansızı istiyorlar.

人為甚麼永遠不會滿足?因為他們總想得到不可能得到的東西。

- İsimleri hatırlamakta hep zorlanırım.
- Ben her zaman isimleri hatırlamada sorun yaşarım.

我经常忘记别人的名字。

Ben her zaman kardeşlere sahip olmanın nasıl bir şey olduğunu hep merak ettim.

我总是想有兄弟姐妹会怎么样。

- Onu hep bekledi, ancak o hiç geri dönmedi.
- Bekledi ve bekledi ama o asla geri dönmedi.

她等了又等,但他始終未有回來。

- Her zaman Türkiye'yi ziyaret etmek istedim.
- Her zaman Türkiye'yi ziyaret etmek istemişimdir.
- Hep Türkiye'yi ziyaret etmek istemişimdir.

我一直都想去土耳其。

Bu ülkede, biz, yükvücut bir millet, yekvücut bir halk olarak yücelir veya düşeriz. Gelin, siyasetimizi uzun zamandır zehirleyen o aynı partizanlık, detaycılık ve hamlık duygularının cazibesine, hep birlikte karşı koyalım.

在这个国家,我们患难与共。让我们抵制重走老路的诱惑,避免重新回到令美国政治长期深受毒害的党派纷争、小题大作、不成熟的表现。