Translation of "Soğuk" in Arabic

0.009 sec.

Examples of using "Soğuk" in a sentence and their arabic translations:

Çok soğuk!

‫البرودة شديدة!‬

Su soğuk.

الماء بارد

Hava soğuk.

الجو بارد.

Kahve soğuk.

القهوة باردة.

Gece soğuk.

الطقس ليلاً يكون بارداً

Pizza soğuk.

البيتزا باردة.

Bugün hava soğuk.

إنه يوم بارد

Su soğuk mu?

هل الماء بارد؟

Hava çok soğuk.

- إن الجو قارس.
- الجو بارد جداً.

Kate soğuk almış.

أُصيبت كايت بالبرد.

O, soğuk algınlığından çekiyor.

يعاني من البرد

İstanbul'da hava çok soğuk.

الجو بارد جدا فى استانبول.

Bu kış çok soğuk.

الجوّ بارد جداً هذا الشتاء.

O buz gibi soğuk.

- بارد كالثلج.
- إنها باردة كالثلج.

- Hava soğuk.
- O, soğuktur.

الجو بارد.

Bu sabah hava soğuk.

الجو بارد هذا الصباح.

- Karım soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
- Karım çok çabuk soğuk kapar.

تُصاب زوجتي بالبرد بسهولة.

Bu beni soğuk zeminden koruyacaktır.

‫وسيبعدني هذا‬ ‫عن الأرضية الباردة.‬

Buradan soğuk hava geldiğini hissedebiliyorum.

‫اسمع، يمكنني أن أشعر‬ ‫بهواء بارد في هذا النفق.‬

İlk olay, Soğuk Savaş'ın sonuydu.

الحدث الأول كان انتهاء الحرب الباردة

O yıllarda soğuk savaş içerisindeydi

كان في حرب باردة في تلك السنوات

Çok dikkatliydim fakat soğuk aldım.

كنتُ حذراً جداً، لكنني أصبتُ بنزلةِ برد.

Benim evde hava çok soğuk.

بيتي بارد جدا.

O kolayca soğuk algınlığına yakalanır.

إنه يصاب بالزكام بسهولة.

- Nezlem var.
- Soğuk algınlığım var.

- أصبت بالبرد.
- لدي زكام.
- أصبت بالزكام.
- لدي رشح.

O soğuk bir şey istiyor.

يريد شيئا باردا.

Çok soğuk bir kalbin var.

لديك قلب بارد جدّا.

Ve bu beni soğuk zeminden koruyacaktır.

‫وسيبعدني هذا‬ ‫عن الأرضية الباردة.‬

Ve bu beni soğuk zeminden koruyacak.

‫وسيبعدني هذا‬ ‫عن الأرضية الباردة.‬

"Dışarısı soğuk. Küresel ısınma hani nerede?"

"الطقس بارد في الخارج. أين هذا الاحتباس الحراري الآن؟"

üstelik normal hayatında soğuk bir adamdı

علاوة على ذلك كان رجلًا باردًا في حياته الطبيعية

Soğuk ve acı gerçek şu ki:

الحقيقة الباردة والصعبة هي،

O, soğuk olmasına rağmen ateşi yakmadı.

لم يشعل النار مع أن الجو كان بارداً.

Soğuk sabahlarda erken kalkmayı zor bulurum.

من العسير علي أن أصحو باكراً في الايام الباردة .

Aralık ayında soğuk bir gecede öldü.

توفيت في ليلة باردة من ليالي شهر ديسمبر.

Benim kötü bir soğuk algınlığım var.

لديّ زكام شديد.

Ben sık sık soğuk algınlığına yakalanırım.

كثيراً ما أصاب بالزكام.

Ne çok sıcak, ne de çok soğuk.

ليست شديدة الحرارة ولا شديدة البرودة.

15 kilometre ileride, soğuk zincir güzergâhının kuzeydoğusunda.

‫ما زالت على مسافة اكثر من 16 كم،‬ ‫في الشمال الشرقي من مسار السلسلة الباردة.‬

Geceleri soğuk havanın alçalacağı bir yer vardır.

‫وهو يعني أنه أثناء الليل، ‬ ‫كل هذا الهواء البارد‬ ‫سيجد مكاناً يستقر فيه.‬

Karar sizin, ama çabuk olun, hava soğuk!

‫القرار لك، ولكن أسرع، فالبرودة شديدة!‬

Ama soğuk zor bir gerçeklik de vardı.

ولكن كانت هناك حقيقة قاسية أيضًا.

Soğuk, kurbağanın ince, nemli derisinden içeri sızıyor.

‫يتخلل البرد جلد الضفدع الرقيق الرطب.‬

Soğuk, daha da büyük bir tehdit oluşturabilir.

‫ويمكن للبرد أن يكون تهديدًا أكبر.‬

Biz bir soğuk algınlığı yaşıyoruz ciğerlerimizi üşütüyoruz

نحن نشعر بالبرد ، ونبرد رئاتنا

Çok susamıştım ve soğuk bir şey içmek istedim.

كنت عطشاناً فأردت أن أشرب شيئاً بارداً.

Ben salonun soğuk olması dışında konserden zevk aldım.

لقد أعجبني الحفل، لكن القاعة كانت باردة.

Sanki soğuk bir el bana dokunuyormuş gibi hissettim.

شعرت وكأنّ يدًا باردة لمستني.

Sarımsak ve soğan soğuk algınlığına karşı iyi ilaçlardır.

الثوم و البصل علاجين فعالين للزكام العادي.

Trebia'nın soğuk sularını geçtikten sonra, askerleri aç, ıslanmış, ve neredeyse dondurucu olan soğuk havaya maruz bir şekilde durmakta.

بعد عبور نهر تريبيا البارد، كان رجاله يعانون من الجوع ويقفون في طقس شبه متجمد خاصة وأن ثيابهم مبللة بالكامل

Bakın, bu halat soğuk zincir güzergâhının bir parçası olmalı.

‫انظر، هذا الحبل هو بالتأكيد‬ ‫جزء من مسار السلسلة الباردة.‬

İyi haber şu ki soğuk zincir güzergâhına yeniden girdik

‫النبأ السار هو أننا عدنا‬ ‫لمسار السلسلة الباردة،‬

O yarığa halatla inmek bizi soğuk zincir güzergâhından çıkarıp

‫النزول إلى الوادي الضيق‬ ‫أبعدنا عن مسار السلسلة الباردة‬

İyi haber şu ki soğuk zincir güzergâhına yeniden ulaştık.

‫النبأ السار هو أننا عدنا‬ ‫لمسار السلسلة الباردة،‬

Bu, ABD ve Rusya arasındaki soğuk Bering Denizi derinlerinde

وهي مجموعة من الجزر الصغيرة في الأعماق الباردة لبحر (بيرنغ)

Su, etraflarını saran soğuk havadan 50 derece daha sıcaktır.

‫درجة حرارته أدفأ بـ50 درجة مئوية‬ ‫عن الهواء المحيط.‬

Yaklaşan soğuk hava ile birlikte Kartacalı generalin zamanı tükeniyor.

مع اقتراب الطقس البارد، بدأ وقت الجنرال القرطاجي في النفاذ...

Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.

من الأفضل أن ترتدي قبعة على رأسك خلال أشتية موسكو الباردة.

Bölgedeki Soğuk Savaş, asla öngörülemeyecek bir hal almış durumda.

هي حرب باردة و اصبح من الصعب جداً التنبؤ بها

Ballı sıcak limon soğuk algınlığı için iyi bir ilaçtır.

يمثل الليمون الساخن مع العسل علاجا جيدا للزكام.

Bazı insanlar Afrika'dan çıkıp daha soğuk daha karanlık yerlere gittiler

انتقل بعض الأشخاص من أفريقيا إلى أماكن أكثر برودة وظلمة

Şimdi soğuk, ıslak ve tehlikeli araziye geri dönme zamanım geldi.

‫حان الوقت الآن للعودة‬ ‫إلى تلك التضاريس الخطرة والباردة والرطبة.‬

Bu mezgitleri kuzeye gitmeye ve daha soğuk bölgeleri aramak için

وقد يكون ذلك أحد القوى التي تدفع البلوق للاتجاه شمالًا،

Suyun sıcaklığı sekiz, dokuz dereceye kadar düşüyor. Soğuk, nefesini kesiyor.

‫تنخفض درجة حرارة المياه‬ ‫إلى 8 أو 9 درجات مئوية.‬ ‫البرودة تحبس أنفاسك.‬

Soğuk zincir güzergâhının sonuna yaklaşıyoruz. Embarra Köyü sadece birkaç kilometre uzaklıkta.

‫اقتربنا من نهاية مسار السلسلة الباردة.‬ ‫وقرية "إمبارا" لا تبعد سوى كيلومترات.‬

Sonbaharda stokladığı yiyecekler de tükenmiş durumda. Soğuk gecede yiyecek araması gerek.

‫ما خزنته من طعام في الخريف قد انتهى.‬ ‫عليها الخروج والبحث عن الطعام‬ ‫في الليل البارد.‬

Endülüs valisi olarak atanan Soult, bölgeyi Seville'deki karargahından soğuk bir verimlilikle

عُيِّن حاكمًا للأندلس ، أدار سولت المنطقة بكفاءة باردة من مقره الرئيسي

Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasındaki Soğuk Savaşın zirvesinde, Kozmonot

في ذروة الحرب الباردة بين الولايات المتحدة والاتحاد السوفيتي ،

Çocuk suyun soğuk olup olmadığını görmek için ayak parmaklarını okyanusa daldırdı.

الطفل غمس اصابع قدميه في المحيط ليرى اذا كان الماء بارداً.

Soğuk ve ıslak bir geceydi ve yorgunum. Ama gün doğduğunda yolumuza devam ediyoruz.

‫كانت ليلة باردة رطبة وأشعر بالتعب،‬ ‫ولكن عند بزوغ الفجر عاودنا التحرك.‬