Translation of "Suelen" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Suelen" in a sentence and their turkish translations:

- Es aquí donde suelen cenar.
- Aquí es donde suelen cenar.

İşte onların genellikle akşam yemeği yedikleri yer.

Los vendedores suelen hablar rápido.

Satıcılar genellikle hızlı konuşucudur.

Las aves suelen volar juntas.

- Kuşlar sık sık birlikte uçarlar.
- Kuşlar genellikle birlikte uçar.

Los antibióticos suelen ser inhibidores enzimáticos.

Antibiyotikler genellikle enzimatik inhibitörlerdir.

Los adolescentes suelen llevar ropa extraña.

Gençler çoğunlukla tuhaf giysiler giyerler.

¿Cuánto tiempo suelen durar sus migrañas?

Migren ataklarınız genelde ne kadar sürüyor?

Además, las cosas malas suelen ocurrir rápidamente,

Ayrıca, kötü şeyler çok hızlı olabilir

Los fideos suelen estar hechos de trigo.

Noodles genellikle buğdaydan yapılır.

Las mujeres no suelen querer hablar conmigo.

Kadınlar genellikle benimle konuşmak istemiyorlar.

Los murciélagos suelen volar en la oscuridad.

- Yarasalar genellikle karanlıkta uçar.
- Yarasalar genelde karanlıkta uçar.

Las cámaras no suelen captar la realidad.

Kameraların gerçeği yakalama eğilimi yoktur.

Las personas cultas suelen tener menos hijos.

Eğitimli insanlar daha az çocuk sahibi olma eğilimindedir.

¿Por qué suelen ser amarillos los taxis?

Taksiler neden genelde sarı renkte?

Las voces negras suelen ser las más fuertes

siyahilerin sesi neredeyse en yüksek çıkar

Estos grandes simios suelen dormir en nidos frondosos.

Genelde bu büyük maymunlar yapraklardan oluşan yuvalarında uyur.

Las mujeres suelen vivir más que los hombres.

Kadınlar erkeklerden daha uzun yaşama eğilimindedir.

Los lobos no suelen atacar a la gente.

Kurtlar genellikle insanlara saldırmazlar.

Las mujeres suelen conversar para mantener relaciones personales.

Kadınlar kişisel ilişkileri sürdürmek için konuşmayı kullanırlar.

No me suelen invitar a fiestas a menudo.

Ben çoğunlukla partilere davet edilmem.

Por desgracia, los príncipes no suelen ser guapos.

Ne yazık ki, prensler yakışıklı olma eğiliminde değildirler.

Los niños pequeños suelen fascinarse por la ciencia.

Genç çocuklar çoğunlukla bilimden etkilenir.

Tom y Mary suelen hablarse usando el Skype.

Tom ve Mary sık sık birbirleriyle Skype kullanarak konuşurlar.

Las temperaturas suelen caer por debajo de -40 °C.

Sıcaklık düzenli olarak eksi 40 derecelere kadar düşüyor.

Pero estos monstruos minúsculos se suelen cazar entre sí.

Fakat bu minik canavarlar genelde birbirlerini avlar.

Accidentes de tráfico suelen ocurrir en días de lluvia.

Trafik kazalarının yağışlı günlerde meydana gelmesi olasıdır.

Los visitantes suelen hacer donativos para contribuir a nuestro proyecto.

Ziyaretçiler, projemize destek olmak için genellikle para yardımında bulunuyor.

Los sordos suelen hablarse entre ellos usando lenguaje de señas.

Sağır insanlar birbirleriyle genellikle işaret dili kullanarak konuşurlar.

Las mujeres suelen comer menos cuando comen con un hombre.

Kadınlar bir erkekle yemek yerken daha hafif yemekler yerler.

En esta época del año, suelen alimentarse de agujas de pino.

Yılın bu zamanında genelde çam iğnesiyle beslenirler.

Los perros que han sido abandonados suelen acabar en las perreras.

- Terk edilmiş köpekler genellikle köpek barınaklarını boylarlar.
- Terk edilmiş köpekler genellikle köpek barınaklarına düşerler.

Tom y sus amigos suelen jugar cartas hasta pasada la medianoche.

Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.

Las cigüeñas suelen hacer sus nidos en los campanarios de las iglesias.

Turnalar yuvalarını kilisenin çan kulelerine yapmaya eğilimliler.

Suelen estar juntos, e ir a la ópera o visitar galerías de arte.

Onlar çoğu zaman birlikteler ve operaya gidiyorlar ya da sanat galerilerini ziyaret ediyorlar.

Aprendí que, en la jungla, las cosas más pequeñas... ...suelen ser las más mortales.

Ormanda en küçük şeylerin genelde en ölümcül olduklarını gördüm.

Los animales que se refugiaron del calor del día suelen salir durante la noche.

Günün sıcağından kaçıp sığınan hayvanların çoğu, geceleri dışarı çıkar.

- Los niños normalmente se despiertan temprano en Navidad.
- Los niños suelen levantarse temprano en Navidad.

Çocuklar genellikle Noel'de erken kalkarlar.

Los gobiernos suelen recurrir al control de precios cuando la inflación ha alcanzado un cierto nivel.

Enflasyon belli bir düzeye ulaştığında Hükümetler genellikle fiyat kontrolüne başvururlar.

- Los lobos no suelen atacar a la gente.
- Los lobos usualmente no atacan a la gente.

- Kurtlar genellikle insanlara saldırmazlar.
- Kurtlar genellikle insanlara saldırmaz.

- Los padres jóvenes suelen mimar a los niños.
- Los padres jóvenes a menudo consienten a sus hijos.

Genç ebeveynler sık sık çocuklarını şımartırlar.

Creo que se basa en la memoria familiar, y las personas que no saben leer ni escribir suelen tener

Bence bu aile hafızasına dayanıyor ve okuyamayan ve yazamayan insanların çoğu zaman

Los cuentos infantiles suelen comenzar con la frase "érase una vez..." y terminan con un "...y vivieron felices y comieron perdices".

Peri masalları genellikle "bir zamanlar" ile başlar ve "sonsuza kadar mutlu yaşadılar" ile biter.

Los osos también suelen dormir más durante el día que durante la noche, aunque esto no se aplica durante el verano, con veinticuatro horas de luz.

Ayılar gün içinde gece uyuduklarından daha çok uyurlar, ne var ki bu yazları, yirmi dört saat boyunca gündüz olduğundan geçerli değildir.