Examples of using "Sino" in a sentence and their turkish translations:
Ben ağlıyordum,
oğullarım.
meraka açlar.
olarak düşünmüyoruz, şöyle diyoruz:
Bakmakla ilgili
acı hakkında da konuşmamızdı.
Fakat geçen yıl
buna değil, buradakine.
Onu gördüğümde -
uluslararası da böyle söyleniyor.
bu olaylara verdiğimiz tepkiler
ödemekten başka şansımız olmaz.
yalnızca inanılmaz bir fırsat.
kadın mağduriyeti olgusunun
dövüşmek değil, kaçmak.
hikâyelerden geçtiğini keşfettim.
bütün insanlığın atası olarak görmek.
Şarkıcı değil, aktör.
hatırladığımız bir eğilimdir.
40 yıl veya daha uzun bir süre.
Bu, öğrenilmiş davranış.
belli anlatı yapıları için de geçerli.
O bir hemşire değil ama bir doktor.
Onlar düşman değiller fakat dostlar.
Bir kez değil fakat iki kez gittim.
Paraya değil, tavsiyene ihtiyacım var.
O bir öğretmen değil ama bir doktor.
O bir politikacı değil, fakat bir avukat.
Bu bir yalandan başka bir şey değil.
Onlar düşman değiller, onlar ortaklar.
hem de sağlıklı olduğunuz zaman
Sadece en kötü acıyı uyuşturuyordu.
avcılara yardımcı olmak için evcilleştirilmişti.
Bir problemi olduktan sonra uyumanız gerektiği söylenir
aynı zamanda bu radyo yayınlarının da çoğalmasına yol açanlarla da.
gerçek, çantanı toplayıp çık tarzı bir seyahate.
Bana ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
aslında bir şey yapabildiğimi fark ettim.
matematik ve yazım testleri de dâhil.
...ağını üstüne kapadı.
Onlar sorun değil. Biz sorunuz.
Yaşam uzun değil geniştir!
O sadece 1 değil, 3 armut yedi.
Bizler tanrılar değiliz, ancak katıksız insanlarız.
Senin bunu yapmaktan başka seçeneğin yoktu.
O bir yol değil fakat bir patika.
İstediğimiz gibi değil, yaşayabildiğimiz gibi yaşarız.
Büyük işleri başarmak için sadece hareket etmemeliyiz aynı zamanda hayal kurmalıyız; sadece planlamamalıyız aynı zamanda inanmalıyız.
O, evde değil fakat okuldadır.
Paraya değil, tavsiyene ihtiyacım var.
Sanat bir lüks değil fakat bir gerekliliktir.
ayrıca geleceği dikkate aldığınızda,
bir çeşit kahverengimsi ,sarımsı akışkan olmayan yeşil sıvı.
Tunus ve Kamboçya gibi ülkeler
yardım çığlığı da atıyor.
çünkü entegrasyon sistematik olarak nefretle savaşıyor.
istemeyi ve onları şekillendiren
amacım onu olması gereken hâle getirmek.
bunu başkanlık makamında dile getiren
her türlü kurulu düzene değil ama
Sadece siz değil aynı zamanda ben de hatalıyım.
Lisa, sadece İngilizce değil, aynı zamanda Fransızca da konuşur.
O benim kız kardeşim değil fakat annemdir.
Sadece güzel değil, aynı zamanda da zeki.
O benim oğlum değil, ama yeğenimdir.
O sadece İspanyolca değil fakat aynı zamanda da Fransızca konuşur.
Onlar bunu bir kez değil ama iki kez yaptılar.
İstediğim çay değil, kahve.
O sadece İngilizce değil, Almanca da konuşur.
Öğrenme zorlanılmamalıdır. Öğrenme teşvik edilmelidir.
Gitmedim fakat evde kaldım.
- Marko yalnızca İngilizce değil Almanca da okudu.
- Mariko sadece İngilizce değil aynı zamanda Almanca eğitimi de aldı.
O sadece hoş değil fakat aynı zamanda da kibar.
- İyi bir çevirmen kelimeleri değil ama cümleleri çevirir.
- İyi bir çevirmen kelimeleri değil, cümleleri çevirir.
O bir öğretmen değil ama bir öğrenci.
O sadece akıllı değil aynı zamanda güzel.
Manga okumaktan başka bir şey yapmaz.
O, ne konuştu nede ağladı, sessizce dışarı çıktı.
Ben sadece ona biraz tavsiye vermedim, aynı zamanda onunla oral seks yaptım.
aynı şeyleri farklı şekilde gördüm.
sadece hesaplarına bakmak için sisteme girdiğini biliyor musun?
ve bütün bu tepe doğal değil, yapay bir tepe,
ve bu benim gibi doktorların konusu hâline geliyor,
Hikayeni anlatmana yardımcı olabilecek bir şey olması gerekir.
hayatımın böylesine önemli bir kısmını paylaşmamak
siyasi yelpazede hangi noktada olduğumuzla alakalı.
çevremizdeki dünya tarafından nefretin öğretildiğini söylüyor.
Herhangi bir adım değil, doğru adımı atmamızı sağlıyor.
ayrıca şirketin tüm elemanlarıyla yapılan toplantılar için de güzel.
neden oğullarını götürdüğünü de anladım
bu bir hakaret değil hastalığın ta kendisi
onu yöneten karmaşık mekanizmaları hedef alarak,
bütün kadınlara değil sadece ona cevabını veriyor
O bana sadece tavsiye değil ama para da verdi.
O benim annem değil fakat en büyük ablamdır.