Translation of "Sino" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Sino" in a sentence and their turkish translations:

Sino, yo llorando,

Ben ağlıyordum,

sino mis hijos.

oğullarım.

sino por conocimientos.

meraka açlar.

sino más bien:

olarak düşünmüyoruz, şöyle diyoruz:

sino trata sobre mirar

Bakmakla ilgili

sino también del dolor.

acı hakkında da konuşmamızdı.

sino que, el año pasado,

Fakat geçen yıl

No esta, sino esta otra.

buna değil, buradakine.

sino que cuando lo vi-

Onu gördüğümde -

sino que se dice internacionalmente.

uluslararası da böyle söyleniyor.

sino cómo nos lo tomamos

bu olaylara verdiğimiz tepkiler

No tenemos opción sino pagar.

ödemekten başka şansımız olmaz.

sino la más increíble oportunidad

yalnızca inanılmaz bir fırsat.

sino cuestionar el efecto acumulativo:

kadın mağduriyeti olgusunun

No es pelear, sino correr.

dövüşmek değil, kaçmak.

No mediante bromas sino historias.

hikâyelerden geçtiğini keşfettim.

sino de toda la humanidad.

bütün insanlığın atası olarak görmek.

No es cantante, sino actor.

Şarkıcı değil, aktör.

sino según lo que ocurrió después.

hatırladığımız bir eğilimdir.

sino por 40 años o más.

40 yıl veya daha uzun bir süre.

sino que es un comportamiento adquirido.

Bu, öğrenilmiş davranış.

sino con las estructuras narrativas particulares.

belli anlatı yapıları için de geçerli.

Ella no es enfermera sino médico.

O bir hemşire değil ama bir doktor.

Ellos no son enemigos sino amigos.

Onlar düşman değiller fakat dostlar.

Fui no una vez, sino dos.

Bir kez değil fakat iki kez gittim.

No necesito dinero, sino su consejo.

Paraya değil, tavsiyene ihtiyacım var.

Él no es maestro, sino médico.

O bir öğretmen değil ama bir doktor.

Él no es político sino abogado.

O bir politikacı değil, fakat bir avukat.

¡Eso no es sino una mentira!

Bu bir yalandan başka bir şey değil.

Ellos no son enemigos sino aliados.

Onlar düşman değiller, onlar ortaklar.

sino también simplemente porque cuando están sanos,

hem de sağlıklı olduğunuz zaman

sino que apagaban el dolor más fuerte.

Sadece en kötü acıyı uyuşturuyordu.

sino para ser compañeros de los cazadores.

avcılara yardımcı olmak için evcilleştirilmişti.

sino que lo consultes con la almohada.

Bir problemi olduktan sonra uyumanız gerektiği söylenir

sino a su proliferación en las ondas.

aynı zamanda bu radyo yayınlarının da çoğalmasına yol açanlarla da.

sino un verdadero viaje de empacar maletas.

gerçek, çantanı toplayıp çık tarzı bir seyahate.

sino lo que me pasaba a mí.

Bana ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.

sino que, de hecho, podría hacer algo.

aslında bir şey yapabildiğimi fark ettim.

sino de ortografía y de matemáticas también.

matematik ve yazım testleri de dâhil.

sino que la cubrió con su manto.

...ağını üstüne kapadı.

Ellos no son el problema, sino nosotros.

Onlar sorun değil. Biz sorunuz.

¡La vida no es larga sino ancha!

Yaşam uzun değil geniştir!

No comió sólo una pera, sino tres.

O sadece 1 değil, 3 armut yedi.

Nosotros no somos dioses, sino meros hombres.

Bizler tanrılar değiliz, ancak katıksız insanlarız.

No tenía otra posibilidad, sino sólo hacerlo.

Senin bunu yapmaktan başka seçeneğin yoktu.

No es una carretera, sino un camino.

O bir yol değil fakat bir patika.

No vivimos como queremos, sino como podemos.

İstediğimiz gibi değil, yaşayabildiğimiz gibi yaşarız.

Para lograr grandes cosas, no solo debemos actuar sino también soñar; no solo planear sino también creer.

Büyük işleri başarmak için sadece hareket etmemeliyiz aynı zamanda hayal kurmalıyız; sadece planlamamalıyız aynı zamanda inanmalıyız.

- No está en casa, sino en la escuela.
- Ella no está en casa, sino que en la escuela.

O, evde değil fakat okuldadır.

- No es dinero lo que necesito, sino tu consejo.
- Lo que necesito no es dinero, sino tu consejo.

Paraya değil, tavsiyene ihtiyacım var.

- El arte no es un lujo, sino una necesidad.
- El arte no es un lujo sino una necesidad.

Sanat bir lüks değil fakat bir gerekliliktir.

sino que, cuando se sigue en el tiempo,

ayrıca geleceği dikkate aldığınızda,

sino un líquido verde parduzco, amarillento y viscoso.

bir çeşit kahverengimsi ,sarımsı akışkan olmayan yeşil sıvı.

sino en otros países como Tunisia y Cambodia,

Tunus ve Kamboçya gibi ülkeler

sino que está suplicando para que la ayuden.

yardım çığlığı da atıyor.

sino porque la integración combate el odio sistemáticamente.

çünkü entegrasyon sistematik olarak nefretle savaşıyor.

sino a estar dispuestos a ponerse de pie,

istemeyi ve onları şekillendiren

sino más bien de mantenerlo como debe ser.

amacım onu olması gereken hâle getirmek.

sino el presidente de la Asociación Financiera Estadounidense,

bunu başkanlık makamında dile getiren

No para regular ningún tipo de junta sino

her türlü kurulu düzene değil ama

No solo estás equivocado tú, sino yo también.

Sadece siz değil aynı zamanda ben de hatalıyım.

Lisa habla no sólo inglés, sino también francés.

Lisa, sadece İngilizce değil, aynı zamanda Fransızca da konuşur.

Ella no es mi hermana sino mi madre.

O benim kız kardeşim değil fakat annemdir.

Ella no es sólo guapa, sino también inteligente.

Sadece güzel değil, aynı zamanda da zeki.

Él no es mi hijo sino mi sobrino.

O benim oğlum değil, ama yeğenimdir.

Él no solo habla español, sino también francés.

O sadece İspanyolca değil fakat aynı zamanda da Fransızca konuşur.

No lo hizo una sola vez, sino dos.

Onlar bunu bir kez değil ama iki kez yaptılar.

Lo que quiero no es té, sino café.

İstediğim çay değil, kahve.

Ella no solo habla inglés, sino también alemán.

O sadece İngilizce değil, Almanca da konuşur.

El aprendizaje no debe ser forzado, sino estimulado.

Öğrenme zorlanılmamalıdır. Öğrenme teşvik edilmelidir.

No fui sino que me quedé en casa.

Gitmedim fakat evde kaldım.

Mariko no solo estudió inglés, sino también alemán.

- Marko yalnızca İngilizce değil Almanca da okudu.
- Mariko sadece İngilizce değil aynı zamanda Almanca eğitimi de aldı.

Ella no sólo es guapa, sino también amable.

O sadece hoş değil fakat aynı zamanda da kibar.

Un buen traductor no traduce palabras, sino frases.

- İyi bir çevirmen kelimeleri değil ama cümleleri çevirir.
- İyi bir çevirmen kelimeleri değil, cümleleri çevirir.

Él no es un maestro sino un alumno.

O bir öğretmen değil ama bir öğrenci.

Ella no es solo inteligente sino también hermosa.

O sadece akıllı değil aynı zamanda güzel.

Él no hace otra cosa sino leer manga.

Manga okumaktan başka bir şey yapmaz.

Ni habló ni lloró, sino que salió sosegado.

O, ne konuştu nede ağladı, sessizce dışarı çıktı.

- No solamente lo aconsejé, sino también le di una mamada.
- No sólo le di un consejo, sino también le hice una felación.
- No solamente lo aconsejé, sino también le hice un pete.

Ben sadece ona biraz tavsiye vermedim, aynı zamanda onunla oral seks yaptım.

sino que vi las mismas cosas de manera diferente.

aynı şeyleri farklı şekilde gördüm.

No para hacer una transacción, sino solo para chequear?

sadece hesaplarına bakmak için sisteme girdiğini biliyor musun?

Y todo este montículo no es natural sino artificial.

ve bütün bu tepe doğal değil, yapay bir tepe,

sino más bien el dominio de médicos como yo,

ve bu benim gibi doktorların konusu hâline geliyor,

sino algo que los ayude a contar su historia.

Hikayeni anlatmana yardımcı olabilecek bir şey olması gerekir.

No pude sino sentir que había cometido un error

hayatımın böylesine önemli bir kısmını paylaşmamak

sino simplemente con donde estemos en el espectro político.

siyasi yelpazede hangi noktada olduğumuzla alakalı.

sino para que el mundo nos enseñe a odiar.

çevremizdeki dünya tarafından nefretin öğretildiğini söylüyor.

Pero no cualquier medida, sino las correctas para nosotros.

Herhangi bir adım değil, doğru adımı atmamızı sağlıyor.

sino también en la reunión general de la compañía.

ayrıca şirketin tüm elemanlarıyla yapılan toplantılar için de güzel.

sino por qué tenía a sus hijos con ella.

neden oğullarını götürdüğünü de anladım

Esto no es un insulto sino la enfermedad misma

bu bir hakaret değil hastalığın ta kendisi

sino sobre los complejos mecanismos que gatillan ese crecimiento,

onu yöneten karmaşık mekanizmaları hedef alarak,

No solo a todas las mujeres, sino a ella

bütün kadınlara değil sadece ona cevabını veriyor

Él no solo me entregó consejo, sino también dinero.

O bana sadece tavsiye değil ama para da verdi.

Ella no es mi madre, sino mi hermana mayor.

O benim annem değil fakat en büyük ablamdır.