Translation of "Pudieras" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Pudieras" in a sentence and their turkish translations:

Esperaba que pudieras saberlo.

Bilebileceğini umuyordum.

Ojalá pudieras venir con nosotros.

Keşke bizimle gelebilsen.

Sería genial si pudieras cantar.

Eğer şarkı söyleyebilseydin harika olurdu.

Me alegro que pudieras venir.

Senin gelebildiğine sevindim.

Estaría muy satisfecho, si pudieras venir.

Gelebilirseniz çok memnun olurum.

Si pudieras venir, sería muy feliz.

Gelebilirsen, çok mutlu olurum.

No sabía que pudieras hacer eso.

Bunu yapabileceğini bilmiyordum.

Desearía que pudieras haber venido conmigo.

Keşke benimle gelebilseydin.

Estaría muy agradecido si pudieras ayudarme.

Bana yardım edebilirsen minnettar kalırım.

Esperábamos que pudieras hacerlo por nosotros.

Bunu bizim için yapabileceğini umuyorduk.

Ojalá pudieras dejar de hablar de Tom.

Keşke Tom hakkında konuşmayı durdurabilsen.

No sorprende que no pudieras abrir la puerta.

Kapıyı açamamana şaşmamalı.

Te estaría agradecido si pudieras esperar hasta mañana.

Yarına kadar kalırsan minnettar kalırım.

¿Dónde irías si pudieras viajar en el tiempo?

Bir zaman makinen olsa nereye gidersin?

Si pudieras volver en el tiempo, ¿qué cambiarías?

Zamanında geriye dönebilsen ne değiştirirsin?

Ellos estaban desilusionados de que no pudieras venir.

Onlar gelemediğin için hayal kırıklığına uğradı.

Si pudieras vivir en una estrella, ¿cuál escogerías?

Bir yıldızda yaşayabilseydin hangisini seçerdin?

Sería estupendo si nos pudieras acompañar a la cena.

Akşam yemeğinde bize eşlik ederseniz harika olur.

- Supe que no había nada que pudieras hacer al respecto.
- Yo sabía que no había nada que pudieras hacer al respecto.

Bu konuda yapabileceğin bir şey olmadığını biliyordum.

Esperaba que pudieras cuidar del niño el próximo lunes por la tarde.

Gelecek pazartesi akşamı bizim için çocuk bakabileceğini umuyordum.

Sería estupendo si pudieras ir por algo de pan antes de venir a casa.

Eve gelmeden önce ekmek alırsan harika olur.

Si estuvieras atrapado en una isla desierta y solo pudieras llevar tres cosas, ¿cuáles serían?

Issız bir adaya düşseydin ve yanına üç şey alma hakkın olsaydı neler alırdın?

Si pudieras volver en el tiempo y empezar tu vida otra vez, ¿de qué edad te gustaría empezar?

Geri gidebilsen ve hayatına tekrar başlayabilsen, hangi yaştan başlamak istersin?