Translation of "Pobreza" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Pobreza" in a sentence and their turkish translations:

La pobreza lo hizo robar.

Yoksulluk onu çalmaya zorladı.

Tom creció en la pobreza.

Tom yoksulluk içinde büyüdü.

Ese terremoto no mata la pobreza

deprem öldürmez fakirlik öldürür diye

La pobreza no es una deshonra.

Fakirlik ayıp değil.

La tasa de pobreza era del 12 %

yoksulluk oranı %12,

Oportunidades para acabar con la extrema pobreza,

Şiddetli yoksulluğu sona erdirecek,

Proviene de los países con pobreza extrema.

aşırı yoksulluğun olduğu ülkelerden geliyor.

Y para quien vive en la pobreza,

Yoksulluğun pençesinde

Causar un impacto en la pobreza extrema.

yoksullukla mücadele etmek.

- La pobreza es la madre de todos los vicios.
- La pobreza es la madre de todos los males.

Yoksulluk bütün ahlaksızlıkların anasıdır.

Mil millones de personas salieron de la pobreza.

Milyarlarca insan yoksulluktan kurtuldu.

Un 39 y pico por ciento de pobreza.

yaklaşık %39 yoksulluk oranı vardı.

Él atribuye su pobreza a la mala suerte.

Fakirliğini kötü şansına bağlıyor.

Le da pena la pobreza de su padre.

O, babasının fakir olmasından utanç duyuyordu.

La pobreza es la raíz de todo mal.

Yoksulluk bütün kötülüklerin kaynağıdır.

Estamos avergonzados por la pobreza de nuestro padre.

Babamızın yoksulluğundan utanıyoruz.

Estas dinámicas son más severas en condiciones de pobreza,

Bu dinamikler New Orleans'dan Nairobi'ye kadar fakirlik koşullarında

De convertir situaciones de pobreza en riqueza y prosperidad.

bolluk ve refaha çevirebilecek güce sahip olduğuna inanıyorum.

El crimen ha estado frecuentemente relacionado con la pobreza.

Suç çoğu kez yoksullukla ilgilidir.

No me avergüenzo de la pobreza de mi padre.

Babamın fakirliğinden utanç duymuyorum.

Y redujo más de la mitad de la pobreza.

ve yoksulluğu yarıdan fazla azalttı.

El centeno fue llamado el grano de la pobreza.

Çavdara yoksulluk tahılı denirdi.

La pobreza es la madre de todos los males.

Fakirlik bütün kötülüklerin anasıdır.

Tenían a un 7 % de sus habitantes en la pobreza

vatandaşların %7'si yoksulluk mağduruydu,

Un 10 % de la población mundial viviendo en extrema pobreza

aşırı yoksulluk mağduru dünya nüfusunun %10'u

Un 37 % de la población mundial viviendo en extrema pobreza

aşırı yoksulluk mağduru dünya nüfusunun %37'si

Que realmente luchan por elevarse por encima de la pobreza extrema.

kurtarmaya çalışan yaşlılar kaldı.

Eso es 1250 millones de personas que dejaron atrás la pobreza,

Bu da 1,25 milyar insanın yoksulluktan kurtulduğu anlamına gelir

¿significa eso realmente que la pobreza no importa después de todo?

Bu, aslında... Yoksulluğun önemli olmadığı anlamına mı geliyor?

Ahora eso significa que la pobreza deja una cicatriz realmente duradera

Bu, yoksulluğun kalıcı iz bıraktığı ve

Entonces abordar la pobreza infantil es algo increíblemente importante por hacer.

hayatî öneme sahip olduğu anlamına geliyor.

La ignorancia de la pobreza lo tenía todo en esta película

yoksulluk cahillik hepsi vardı bu filmde

Y ayudar a las familias camboyanas a escapar de la pobreza.

ve Kamboçyalı ailelerin fakirlikten kurtulmasına uğraşıyoruz.

- Prefiero vivir en la pobreza pero en paz que en la riqueza pero con miedo.
- Preferiría vivir pacíficamente en la pobreza que atemorizado en la riqueza.

Ben zenginlik ve korku içinde yaşamaktansa huzurlu yoksulluk içinde yaşamayı tercih ederim.

La educación es la única forma en que saldrán de la pobreza.

Eğitim fakirlikten çıkmanın tek yolu.

Se dice que los plateros de aquel barrio comían plata debido a la pobreza extrema.

O kasabanın gümüşçülerinin aşırı yoksulluk nedeniyle gümüş yedikleri söylenilmektedir.

El año pasado, la pobreza en este país cayó al ritmo más rápido en casi 50 años.

Geçen yıl, bu ülkede yoksulluk yaklaşık 50 yıldaki en hızlı oranda düştü.

Invertir en la educación es sin duda la única manera eficaz de sacar a un país de la pobreza.

- Eğitimde yatırım bir ülkeyi yoksulluktan kurtarmanın tek etkili yoludur.
- Eğitime yatırım şüphesiz ki bir ülkeyi yoksulluktan kurtarmanın tek etkili yoludur.

- No me avergüenzo de la pobreza de mi padre.
- No me avergüenza que mi padre sea pobre.
- No me avergüenzo de que mi padre sea pobre.

Babamın fakir olmasından utanmıyorum.

La pobreza no es un accidente. Como la esclavitud y el apartheid, es un producto del hombre y puede ser erradicado por las acciones de los seres humanos.

Yoksulluk tesadüf değildir. Kölelik ve apartheid gibi insan ürünüdür ve insan etkinlikleriyle ortadan kaldırılabilir.