Translation of "Cae" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Cae" in a sentence and their turkish translations:

Cae en domingo.

Pazar günü yağar.

Entonces nos cae a nosotros

Demek ki bizim üzerimize düşen

Mi cumpleaños cae en domingo.

Doğum günüm pazara denk geliyor.

Su cumpleaños cae en domingo.

Onun doğum günü pazara rastlıyor.

El traje le cae bien.

Takım ona olur.

El dinero no cae del cielo.

Para gökten düşmüyor.

Mi cumpleaños cae en un domingo.

Doğum günüm pazara rastlıyor.

Mi vida se cae a pedazos.

Hayatım kararıyor.

La miel no cae del cielo.

Bal gökten damlamaz.

Se cae y se rompe la pierna.

at onu üzerinden atar ve bacağı kırılır.

Una luz fija cae sobre Neil Armstrong

Neil Armstrong'un üzerine bir set ışığı düşmesi

De hecho, él no me cae bien.

Doğrusu ondan hoşlanmıyorum.

Este año San Valentín cae en domingo.

Bu yıl sevgililer günü pazar günü.

La manzana no cae lejos del árbol.

- Armut dalının dibine düşer.
- Çocuklar atalarına çeker.

Mi cumpleaños cae un domingo este año.

Bu yıl doğum günüm bir pazara rastlıyor.

No te cae muy bien Tom, ¿no?.

Tom'u çok sevmiyorsun, değil mi?

- Tom me cae bien.
- Tom es agradable.

Tom bana karşı çok hoş.

Descubrí que la mente cae en una trampa,

Zihnimizin içine düştüğü bir tuzağın var olduğunu buldum.

Nuestro video cae en su pantalla de notificación

bildirim ekranınıza videomuz düşer

Tiene unos defectos, sin embargo me cae bien.

Onun bazı hataları var ama buna rağmen ben onu seviyorum.

Este año, la navidad cae un día domingo.

Noel bu yıl Pazar gününe denk geliyor.

La lluvia cae y moja a los árboles.

Yağmur yağar ve ağaçları nemlendirir.

Pero cuando cae el hacha, él echa la cabeza hacia atrás ... y el hacha que cae le corta las manos

saçlarımda endişe değilim”diyor kafa kesimi devam edebilir. " Ama balta düşerken başını geriye doğru çeker… ve düşen balta

Y, al anochecer, la temperatura cae a -16 °C.

Gece olunca da eksi 16 derecelere kadar düşüyor.

Mi cumpleaños cae en un domingo el año siguiente.

Gelecek yıl doğum günüm bir pazar'a rastlayacak.

Él no me cae bien porque es muy orgulloso.

Ondan hoşlanmadım çünkü çok kibirli.

Si dormimos, la temperatura corporal cae en unos grados.

Uyuduğumuzda vücut sıcaklığı birkaç derece düşer.

Cambia la forma de las células, y la hoja cae.

hücrelerin şeklini değiştirir ve yaprak düşer.

Él cae muy bien a todos porque es muy inteligente.

O, çok akıllı, bu yüzden herkes onu seviyor.

Él realmente no me cae bien, de hecho, le odio.

Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum.

El cumpleaños de mi padre cae en domingo este año.

Babamın doğum günü bu yıl pazar gününe denk geliyor.

Buscas el número 11. Cae delante de la oficina de correos.

Sen on bir numarayı istiyorsun. O, postanenin önünde durur.

"Si nos toca trabajar con un colega que no nos cae bien"...

''sevmediğimiz birisiyle birlikte çalışmamız gerektiğinde,''

La cifra cae a 9,1 % cuando se compara trabajadores de tiempo completo,

Tam zamanlı çalışan kadın erkek kıyaslamasında rakam %9.1'e düşer

- La manzana no cae lejos del árbol.
- De tal palo tal astilla.

Armut dalının dibine düşer.

No me cae muy bien. Si te digo la verdad, le odio.

Onu çok sevmiyorum. Doğruyu söylemek gerekirse, ondan nefret ediyorum.

Si te digo la verdad, en realidad él no me cae bien.

Doğruyu söylemek gerekirse, onu gerçekten sevmiyorum.

- En otoño caen las hojas de los árboles.
- En otoño cae la hoja.

Sonbaharda yapraklar ağaçlardan düşer.

- El dinero no crece en los árboles.
- ¡El dinero no cae del cielo!

Para ağaçlarda yetişmez.

Al niño se le cae la pelota y va tras ella a la calle.

Çocuk topu kaçırıyor ve sokağa doğru yakalamak için koşuyor.

En el cuerpo a cuerpo, la verdadera Cruz cae en manos de los musulmanes.

Yakın dövüşte Gerçek Haç Müslümanlara düşer eller.

Una vez que cae la noche, los lobos deberían tener más posibilidades de escabullirse.

Karanlık çökünce... ...fokların görülmeden geçme şansının artması gerekir.

Conforme cae la noche él da la señal a su ejército de proceder la marcha.

Gecenin çökmesiyle ordusuna ilerlemeyi başlatmaları için sinyal verdi.

- De tal palo, tal astilla.
- La manzana no cae lejos del árbol.
- De tal palo tal astilla.

Armut dalının dibine düşer.

Dices que te da miedo no gustar a otras personas, pero hay personas que a ti tampoco te gustan, ¿no es cierto? Aritméticamente, hay el mismo número de personas que no te gustan que personas a las que no les gustas. No digo que si alguien te deja de caer mal, a otra persona también dejarás de caerle mal; sino que no puedes cambiar el hecho de que si alguien te cae mal, entonces a otra persona tampoco le vas a caer bien. Tu vida irá mucho mejor si simplemente lo dejas correr y aceptas esta verdad.

Diğer insanlar tarafından nefret edilmekten korktuğunu söylüyorsun fakat bizzat senin de hoşlanmadığın bazı insanlar vardır, değil mi? Rakamsal olarak konuşursak, senin hoşlanmadığın ve senden hoşlanmayan eşit sayıda insan vardır. Birisiyle ilgili nefretinden vazgeçsen, başka biri de senden nefret etmekten vazgeçecektir demiyorum; bu sadece sen birinden nefret edersen, o zaman başka biri de senden nefret eder gerçeğini değiştiremezsin anlamına gelir. Sadece vazgeçip ve o gerçeği kabul edersen hayat çok daha kolay olacaktır.