Translation of "Busca" in Turkish

0.031 sec.

Examples of using "Busca" in a sentence and their turkish translations:

¡Busca!

Yakala!

¿Busca algo?

O bir şey arıyor mu?

Anda, busca.

Haydi ara.

Busca trabajo.

- İş arıyor.
- İş bakıyor.

- Quien busca, encuentra.
- El que busca halla.

- Arayan bulur.
- Kim ararsa, bulur.

Busca y encontrarás.

Ararsan bulursun.

Él busca trabajo.

İş arıyor.

Nadie nos busca.

- Kimse bizi aramıyor.
- Hiç kimse bizi aramıyor.

¿Busca un artículo específico?

Özel bir ürün mü arıyorsunuz?

Tom busca su monedero.

Tom cüzdanını arıyor.

Ella busca un hotel.

O bir otel arıyor.

Busca un buen trabajo.

İyi bir iş bul.

La policía lo busca.

Polis onu arıyor.

La policía la busca.

Polis onu arıyor.

El que busca halla.

Arayan bulur.

¿Busca un artículo definido?

Belirli bir artikel mi arıyorsun?

Su vecino también la busca.

Komşusu da dişiyi gözüne kestirmiş.

La madre busca una niñera.

Anne bir çocuk bakıcısı arıyor.

Ella busca un trabajo mejor.

O daha iyi bir iş arıyor.

Él busca un mejor trabajo.

- O daha iyi bir iş arıyor.
- Daha iyi bir iş arıyor.

¡Busca en las Páginas Amarillas!

Sarı sayfalarda ara!

No sé a quién busca.

Onun kimi aradığını bilmiyorum.

Y vas en busca de ella.

ve sen de bunu ararsın.

Esta araña dama blanca busca pareja.

Bu beyaz avcı örümcek kendine eş arıyor.

Busca la ciudad en el mapa.

Şehri harita üzerinde ara.

Busca las palabras en tu diccionario.

Sözcüklere sözlüğünden bak.

Todo el mundo busca la felicidad.

Herkes mutluluk peşinde.

Busca la frase en tu diccionario.

İfadeye sözlüğünüzden bakın.

Busca la palabra en el diccionario.

Kelimeye sözlükte bak.

Busca la palabra en tu diccionario.

Kelimeye sözlüğünde bak.

Busca el número en el directorio.

Telefon rehberindeki numaraya bakın.

¿Qué clase de empleo busca usted?

Ne çeşit bir iş arıyorsun?

Busca esa palabra en el diccionario.

Sözlükte o sözcüğe bakın.

- Mira allí.
- Busca allí.
- Mira ahí.

Oraya bak.

- Mi marido está desocupado y busca un empleo.
- Mi esposo está desempleado y busca trabajo.

Kocam işsiz ve bir iş arıyor.

Ellos fueron en busca de la felicidad.

Onlar mutluluğu aramaya gittiler.

Busca el número en la guía telefónica.

Telefon rehberinde numarayı ara.

Tom busca a alguien que hable francés.

Tom, Fransızca konuşan birisini arıyor.

Busca a un sujeto calvo y sudoroso.

Kel ve terli bir adam arayın.

La felicidad no se busca, se construye.

Mutluluk aranmaz, inşa edilir.

- ¿Qué estás buscando?
- ¿Qué busca?
- ¿Qué buscás?
- ¿Qué buscás vos?
- ¿Qué buscas?
- ¿Qué están buscando?
- ¿Qué busca usted?

- Ne arıyorsunuz?
- Ne arıyorsun?
- Neyi arıyorsun?

Con su increíble sentido del olfato, los busca.

İnanılmaz koku duyusu sayesinde onları tespit ediyor.

Y si uno va en busca de financiación,

finansman arıyorsanız,

busca algo que te estés preguntando en Wikipedia

merak ettiğiniz bir şeyi Wikipedia'dan araştırın

De repente… salió en busca de la superficie.

Birdenbire, yüzeye doğru uzandı.

Busca una botella vacía y llénala de agua.

Boş bir şişe bulup suyla doldur.

Él vino a Tokio en busca de empleo.

İstihdamı araştırmak için Tokyo'ya geldi.

Por favor, busca esta palabra en el diccionario.

Lütfen bir sözlükte bu kelimeye bak.

Lea la sección de anuncios si busca empleo.

Bir iş arıyorsanız reklam bölümünü okuyun.

- Él busca un trabajo.
- Él está buscando empleo.

O, iş arıyor.

¿Es ésta la llave que busca tu tío?

Amcanın aradığı anahtar bu mudur?

Y vamos al este en busca de la civilización.

Medeniyeti bulmak için doğuya doğru gidiyoruz.

Por otra parte, tenemos artistas en busca de financiamiento.

Diğer yandan finansman arayan sanatçılar

Él se fue de viaje en busca de aventuras.

Macera aramak için seyahate çıktı.

Aquel que busca controlar el destino nunca encontrará paz.

Kaderi idare etmek isteyen asla barış bulamaz.

Cada vez más gente busca métodos de medicina natural.

Gittikçe daha fazla insan doğal tıp yöntemleri arıyor.

Cierra los ojos un momento y busca la respuesta.

Bir an için gözlerinizi kapatın ve cevabı bulmaya çalışın.

- Yo sólo soy un viajero que busca la pureza del alma.
- Sólo soy un viajero que busca la pureza del alma.

Ben yalnızca ruhun saflığını arayan bir gezginim.

Viaja hasta 40 kilómetros por noche en busca de comida.

Geceleri 40 kilometreye kadar yol teperek yemek arar.

busca evitar el mal manejo de fechas y datos importantes

önemli tarihleri ve veriler yanlış aktarmamak için bakıyor

El policía investigó cuidadosamente el cuarto en busca de evidencia.

Polis kanıt ararken odayı inceledi.

Él se palpó el bolsillo en busca de su mechero.

- Cebinde çakmağını aradı.
- Çakmağı için cebini yokladı.

Numerosos hombres partieron hacia el Oeste en busca de oro.

Birçok insan altın aramak için Batı'ya gitti.

Tom miró a su alrededor en busca de su cámara.

Tom kamerası için etrafına bakındı.

El que busca excusas no tiene ninguna posibilidad de triunfar.

Mazeretler arayanın başarı için herhangi bir şansı yoktur.

Él emigró a Brasil en busca de una vida mejor.

O daha iyi bir yaşam aramak üzere Brezilya'ya göç etti.

El atrapador oficial de víboras busca a diario su peligroso botín:

resmi yılan yakalayıcısı, riskli bir ödül için her gün avlanıyor.

Siempre busca la forma de relacionar su respuesta con su determinación.

her zaman başarabilen bir arkadaşı vardır.

Los hombres están en busca de la Fuente de la Juventud.

İnsanlar Gençlik Çeşmesini arıyorlar.

Los policías registraron una casa tras otra en busca del ladrón.

Polisler, hırsızı aramak için birbiri ardına evleri aradı.

Y si uno busca civilización, y encuentra un río, hay que seguirlo.

Ve eğer medeniyeti arıyorsanız bir nehir bulduğunuzda, takip edin.

Y que hace que se dispersen en busca de regiones más frías.

yayılmaya zorlayan nedenlerden biri olabilir.

- De seguro nadie buscará esta frase.
- Seguro que nadie busca esta frase.

Kesinlikle kimse bu cümleyi aramayacak.

No es solo que él no trabaje, parece que tampoco busca trabajo.

O yalnızca çalışmamakla kalmıyor aynı zamanda iş aramıyor gibi gözüküyor.

"Busca a una persona de confianza para hablar en caso de un problema".

''Eğer bir sorunun varsa konuşabileceğin güvenilir birini bul.'' derim.

- ¿Qué estás buscando?
- ¿Qué buscás?
- ¿Qué buscás vos?
- ¿Qué buscas?
- ¿Qué busca usted?

Ne arıyorsunuz?

- Mi amigo está buscando una nueva novia.
- Mi amigo busca una nueva novia.

Arkadaşım, yeni bir kız arkadaş arıyor.

- Tom busca trabajo.
- Tom está buscando un trabajo.
- Tom está buscando un empleo.

Tom bir iş arıyor.

Pero que cuando navegó a Inglaterra en busca de más fama y riquezas, naufragó

Ama daha fazla şöhret ve zenginlik arayışıyla İngiltere'ye gittiğinde

- ¿Estás buscando alguna cosa?
- ¿Estás buscando algo?
- ¿Está buscando alguna cosa?
- ¿Busca algo?
- ¿Buscáis algo?

- Bir şey mi arıyorsunuz?
- Bir şey mi arıyorsun?

Su trabajo consistiría en estudiar la superficie de la Luna en busca de futuros lugares de aterrizaje.

Görevi, gelecekteki iniş yerleri için Ay'ın yüzeyini incelemek olacaktır.

La relación de Soult con Napoleón era excelente, y el emperador solía acudir a él en busca de

Soult'un Napolyon ile ilişkisi mükemmeldi ve İmparator sık ​​sık tavsiye almak

- Aquí está el libro que buscas.
- Aquí está el libro que busca.
- Aquí está el libro que buscáis.

Aradığın kitap burada.

Y por supuesto, el orangután busca vivir y sobrevivir en un ambiente que ha sido destruido y podría querer defenderse.

orangutan da yok edilen doğal ortamında hayatta kalmaya çalıştığı için kendini savunabiliyor.