Translation of "Anda" in Turkish

0.016 sec.

Examples of using "Anda" in a sentence and their turkish translations:

¡Anda!

Ah!

Anda.

Koşuyor.

- Ella anda.
- Ella camina.
- Anda.

O yürür.

- Tom está desnudo.
- Tom anda en canicas.
- Tom anda bichi.
- Tom anda jiruta.
- Tom anda encuerado.
- Tom anda encueroles.

Tom çıplak.

¿Cómo anda?

Nasılsın?

Anda, busca.

Haydi ara.

Anda, llama.

Hadi, ara.

Anda al patio.

Verandaya git.

Levántate y anda.

Ayağa kalk ve yürü.

Tom anda rápido.

Tom hızlı yürüyor.

Pero algo anda mal.

Ama bir sorun var.

Hoy papá anda impaciente.

Baba bugün sabırsız.

Ella siempre anda impecable.

O her zaman temiz ve düzenli.

Anda a la sala.

Oturma odasına git.

¿Cómo anda la familia?

Ailen iyi mi?

Algo anda mal aquí.

Burada bir şey yanlış.

Algo no anda bien.

Bir şey hatalı.

¡Anda! ¡No sea cobarde!

Haydi, korkak olma!

¡Anda y sé feliz!

Git ve mutlu ol!

Este motor anda bien.

Bu motor iyi çalışıyor.

Él todavía anda suelto.

- Hâlâ özgür.
- O hâlâ serbest.

¿Cómo anda tu resfriado?

Soğuk algınlığın nasıl?

Siempre anda con un rifle.

O, her zaman bir tüfek ile yürür.

Mi padre siempre anda enojado.

Babam her zaman öfkeleniyor.

Algo anda mal con Mary.

Mary'nin bir sorunu var.

Algo anda mal con Tom.

Tom'un bir sorunu var.

Algo anda muy mal aquí.

Burada bir şey çok yanlış.

Anda y pregúntale a Tom.

- İlerleyin ve Tom'a sorun.
- Devam et ve Tom'a sor.

Mi reloj no anda correctamente.

Kol saatim bozuk.

- Siempre anda chismorreando.
- Chismea continuamente.

Her zaman dedikodu yapar.

Siempre anda metido en chanchullos.

- O hep dolandırıcılıkla uğraşıyor.
- Her zaman dolandırıcılıklara karışır.

Por ahí anda su sombrero.

Senin şapkan buralarda bir yerde.

"Anda, un treintañero chiflado de Corea

"Almanya'ya breakdansı geri getirmeye çalışan 30 yaşlarında çılgın bir Koreli"

La policía anda detrás del asesino.

Polisler katilin peşinde.

Algo anda mal con el motor.

- Motorda sorun var.
- Motorda yanlış bir şey var.

Algo anda mal, ¿no es así?

Bir şeyler ters gidiyor, değil mi?

Tom sabe que algo anda mal.

Tom bir şeyin yanlış olduğunu biliyor.

- Anda al garaje.
- Vete al garaje.

Garaja git.

Anda un ratón por la habitación.

Odaya bir fare geldi.

Mi reloj anda cinco minutos adelantado.

Saatim beş dakika ileri.

- María camina despacio.
- María anda despacio.

Maria yavaş yürür.

Algo anda mal con esta lavadora.

Bu çamaşır makinesinde bir sorun var.

Creo que algo anda mal contigo.

Ben sende yanlış bir şey olduğunu düşünüyorum.

Tom anda sin efectivo a mano.

Tom'un elinde hiç nakiti yok.

Anda en campaña electoral. Está haciendo proselitismo.

Seçim kampanyası yapıyor. Propaganda yapıyor.

Su viejo auto anda en las últimas.

- Onun eski arabası miadını doldurmuş.
- Onun eski arabası eski püskü.

- ¿Cuál es el problema?
- ¿Qué anda mal?

- Sorun nedir?
- Ne yanlış?

Anda a ayudar a lavar los platos.

Git ve bulaşıkları yıkamaya yardım et.

¿Que has visto un ovni? ¡Anda ya!

Bir UFO gördüğünü mü söylüyorsun? Hadi ama!

- Él está en pijamas.
- Él anda en pijamas.

O pijamalarını giymiş.

Él siempre anda de un lado para otro.

O her zaman aktif.

Algo anda mal con mi máquina de escribir.

Daktilomda bir bozukluk var.

- El reloj no funciona.
- El reloj no anda.

Saat çalışmıyor.

Anda y dile, con lo que me interesa.

Bana sorarsanız ona söyleyebilirsiniz.

Él anda por acá una vez a la semana.

O, haftada bir kez uğrar.

- Anda y tírate al lago.
- Vete a hacer gárgaras.

Git göle atla.

- Algo no anda bien.
- Hay algo que está mal.

Yanlış olan bir şey var.

No quiero que Tom piense que algo anda mal.

Tom'un bir şeyin yanlış olduğunu düşünmesini istemiyorum.

En este país hay gente que anda sin zapatos.

Bu ülkede, bazıları ayakkabısız dolaşır.

- Los frenos no funcionan.
- Algo anda mal con los frenos.

Frenlerde sorun var.

- Presiento que algo va mal.
- Siento que algo anda mal.

Bir şeyin yanlış olduğunu hissediyorum.

Pon el cerebro en otra parte y anda a comprar.

Aklını bir kenara koy ve alışverişe git.

Me parece que Tom ya no anda en su moto.

Tom'un artık motosikletine bineceğini sanmıyorum.

- Él siempre está corto de plata.
- Siempre anda corto de dinero.

- O her zaman parasızdır.
- O her zaman para sıkıntısı çeker.

Si quieres comprar una correa, anda a una tienda de mascotas.

Bir tasma almak istiyorsan bir evcil hayvan dükkanına fit.

Anda muchísima gente. No pensé que iba a estar tan repleto.

Çok fazla insan yürüyor. Bu kadar kalabalık olacağını düşünmemiştim.

Si descubres cualquier problema en Tatoeba, anda y culpa a Sysko.

Tatoeba'da herhangi bir sorun keşfederseniz, devam etmelisiniz ve Sysko'yu suçlamalısınız.

- Tom no trae mucho efectivo.
- Tom no anda con mucho efectivo.

Tom çok miktarda nakit taşımaz.

El que lee mucho y anda mucho, ve mucho y sabe mucho.

Sık sık okuyan ve sık sık dolaşan çok görür ve çok bilir.

Tom no puede conducir un auto, así que siempre anda en una bicicleta.

Tom bir araba süremez bu yüzden her zaman bir bisiklete biner.

- Anda y muérete.
- Ojalá que te mueras.
- Ojalá te mueras.
- Espero que te mueras.

İnşallah ölürsün.

Has estado toda la mañana pensando sobre este problema. Date una pausa; anda a almorzar.

Bütün sabah bu problem hakkında düşündün .Bir mola ver; öğle yemeğine git.

- Él siempre tiene problemas de dinero.
- Él siempre está corto de plata.
- Siempre anda corto de dinero.

Sürekli para sıkıntısı var.

- El autobús va de la escuela a la estación.
- El bus anda entre el colegio y la estación.

Otobüs, okul ve istasyon arasında çalışır.

- ¿Por qué tu madre siempre anda con gafas de sol?
- ¿Por qué tu madre siempre lleva lentes de sol puestos?

Annen neden hep güneş gözlüğü takıyor?

- Por favor llévate a Tom contigo.
- Por favor anda con Tom.
- Por favor vaya con Tom.
- Por favor ve con Tom.

Lütfen Tom'u yanında götür.